Merakla beklenen asgari ücret belli oldu. Temmuz'daki ücrete kıyasla yüzde 49 zamla, yeni asgari ücret 17 bin 2 TL olarak belirlendi. Türk-İş anlaşmaya şerh koyarak, yılın ikinci yarısı için yeniden asgari ücret belirlenmesi gerektiğini belirtti.

AKP iktidarı yüzde 49’luk asgari ücret zammını, seçim öncesi “önemli bir zam” olarak lanse edecek. Ancak şu anda 14 bin 500 TL’nin üzerine çıkmış bulunan açlık sınırını göz önünde tutsak bile, bu asgari ücretin yılın ikinci yarısı için yetmeyeceği kendiliğinden ortaya çıkıyor.
İktisatçılarla konuştuğumuzda belirlenen asgari ücretin “teknik değil siyasi bir ücret” olduğunu söylüyorlar. Yeni ekonomi yönetiminin üzerine basa basa söylediği, “gelirler politikası” diye formülleştirdiği “zammın ileriye dönük enflasyona göre yapılması”nın bu oranla birlikte hayata geçirilemediği ortada.

Ancak geçmiş enflasyona göre hesaplandığında ise, 2023 yılının yılın ikinci yarısında enflasyon oranının yüzde 38 olacağı varsayımıyla, yüzde 49’luk zammın yetersiz kalacağı da çok açık olarak gözüküyor. Enflasyon oranının üzerinde kalan 11 puanlık artışın ise önümüzdeki 2-3 ay içerisinde zaten eriyeceğini göz önüne alırsak, tablo zaten kendisini gösteriyor. Bu da yılın ikinci yarısı için yeniden bir asgari ücret tartışmasının alevleneceğini gösteriyor.

İşveren tepki gösterdi devlet desteğini artırdı

Yeni asgari ücret rakamı sonrası görüş veren işveren kesiminin “çalışanlarımızın da rahat bir hayat sürmeleri lazım” mealinde sözlerle, yeni asgari ücretin hayırlı olmasını dilediklerini gördük. İşveren kesimi daha önce, özellikle ihracattaki sıkıntıları, bunun için maliyetlerin artmaması gerektiğini söyleyerek, asgari ücretin düşük kalmasını istemişlerdi. Bu tepkileri sonuç verdi ve asgari ücret başına 500 TL’lik devlet desteğinin yeni yılda 700 TL’ye çıkarılması kararlaştırıldı. 7 milyon asgari ücretli çalışan olduğu ancak belli iş kolları için asgari ücretin iki katına kadar devlet desteği verildiğini de göz önüne alırsak, bu devlet desteğinin çok önemli rakamlara ulaşacağını söyleyebiliriz.

Kamuda çalışan asgari ücretli sayısının çok az olduğunu biliyoruz. Ancak asgari ücrete devlet desteği nedeniyle asgari ücretin devlete yani bütçeye yükünün giderek arttığını görüyoruz. Bunun yanısıra asgari ücretin yetim, bakıma muhtaç, 65 yaş üstü gibi devletin ödediği birçok maaşa da baz olduğunu hesaba katarsak, asgari ücretin bütçeye maliyetinin bir hayli büyük olduğunu, yeni yılda daha da büyüyeceğini de söylemek mümkün.

İşte yüzde 49 zamla 17 bin TL’ye çıkan asgari ücretin siyasi bir karar olması da daha çok bundan kaynaklanıyor. Yerel seçimler öncesi bu geniş kesimlerin ve asgari ücret ve komşu ücretle çalışanların memnun edilebilmesi için bu oranda zam yapıldığı söylenebilir. İktidara ve işverene göre bu zam oranı yüksek ama söylediğimiz gibi ekonomideki gelişmeler yılın ikinci yarısında yeniden asgari ücret belirleme ihtiyacını doğuracak gibi gözüküyor.

Faizler ne olur?

Daha önce de söylediğimiz gibi yüzde 50 oranında asgari ücret zammının yıllık enflasyon katkısının 5 puan olacağı, dolaylı etkilerle birlikte yüzde 7-8’e çıkabileceği konuşuluyor. Ancak bazı iktisatçılar seçim öncesi piyasada para bolluğu yatırılıp seçime rahat girilmesinin temin edilmesi halinde, bu etkinin büyüyebileceğini de söylüyorlar.

Bu noktada ekonomi yönetiminin mevduat faizlerini istediği kadar artıramaması, bu nedenle küçük tasarruf sahibinin harcamaya devam etmesi ya da dövize ilgisinin sürmesinin, büyük etkisi olduğunu söylüyorlar. Yüksek zam beklentisiyle harcamaların şimdiden azalmadığı, yeni yılın ilk aylarında da harcamanın süreceği görülüyor. Ancak yılın ikinci yarısında enflasyonla eriyen zamların ardından harcamaların belirgin azalmasıyla toplumdaki rahatsızlığın artabileceği, bunun da ikinci bir zammı beraberinde getirebileceği söyleniyor.

İş dünyasının beklentisi yılın ikinci yarısında faizlerin düşeceği dolayısıyla işlerin yeniden hızlanacağı doğrultusunda. Halbuki devam eden talebe bağlı olarak zaten Ocak’ta beklenen 2,5 puanlık faiz artışının yanı sıra, ikinci bir faiz artırımı bile gündeme gelebilir.

Buna bağlı olarak yüzde 45 veya bir ihtimal üzerine çıkacak olan politika faizinin geri çekilmesinin yılın son aylarına kalacağı konusunda genel bir kanı var. Eğer iç talepte beklenen daralma gerçekleşemezse, hem faiz artırımının daha yüksek, hem de indirim takviminin ötelenmesi kaçınılmaz olabilir ki; bu da 2024 yılının tümünün zor geçmesi anlamına gelir.

İşverenlerin faiz indirimi yanında asgari ücret zammının 2024’de tek sefer yapılmasına da bel bağladıkları gözleniyor. Kısacası; ikinci yarıda toplam maliyetler içinde işçilik yükünün düşeceğini, rekabet güçlerinin bu yolla artacağını düşünüyorlar.

Bakalım iş dünyasının beklentileri ne olacak?