Piyasaların ekonomide rasyonel politikalara geri dönüş umudu, kısa sürede sönmeye başladı. Ekonomi yönetimindeki atamalarla birlikte dün alınan faiz kararı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi politikalarının yapımını kimseye bırakmayacağını gösterdi.

Merkez Bankası’nın uzun zamandır umutla beklenen faiz kararı piyasaları hüsrana uğrattı. Piyasaların ortalama faiz beklentisi yüzde 25 civarındaydı ama yüzde 15’den 35-40’a kadar tahmin aralığı bir hayli genişti. Buna karşılık Merkez Bankası piyasalarda en kötü senaryo olarak görülen senaryoyu seçip yüzde 8.5’lik politika faizini yüzde 15’e çıkarmayı tercih etti.

Merkez Bankası’nın bu kararının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın isteği üzerine alındığı yönünde piyasalarda genel bir kanı var. Çünkü Mehmet Şimşek ya da iktisatçı Gaye Erkan’a kalsa bu kararın alınmayacağını, faizlerin çok daha yüksek oranlara çıkarılması gerektiğini herkes biliyordu. İşte bu nedenle piyasalardaki beklentinin bozulduğunu gördük. Bu bozulmanın göstergesi olarak dolar kurunun dün gece saat 23.00 itibariyle günlük artış oranı yüzde 5.5’i geçmiş, dolar 25 TL eşiğine gelmişti.

Bununla birlikte piyasalardaki yorumların hızla karamsarlaştığını gördük. Karar açıklanmadan önce kamu bankalarının piyasalardan döviz aldığı haberi gelmişti, açıklama sonrası tümüyle piyasa değişti, döviz satışları yeniden başladı.

İtibar açığı belli ki kapanmayacak

Seçim öncesinde kurlardaki hızlı artış, rezervlerdeki bozulma için cari açığın büyümeye devam etmesini, büyüyen bütçe açığını ve kötü ekonomi yönetimi nedeniyle oluşan “itibar açığı”nı neden olarak gösteriyorduk. Bu nedenle Türkiye’nin risk primini gösteren CDS’lerin yüksek olduğunu söylüyorduk. Bütçe ve cari açıkta hızlı bir düzelme beklemiyorduk ama yeni ekonomi yönetimiyle birlikte itibar açığının kapanması bekleniyordu. Mehmet Şimşek Bakan olup yeni Merkez Bankası Başkanı atanınca rasyonel politikalara dönüş söyleminin gerçek olacağı konusunda umutlanıldı. CDS’lerin 500’ün altına indiği gördük. Ancak faiz kararıyla birlikte CDS’lerin hızla 530’lara kadar çıkması, itibar açığıyla ilgili umutların da azalmaya başladığını gösteriyordu.

Yabancı analistlerin bir kısmının söylediği gibi; ekonomi yönetimine getirilen kişilerin inisiyatiflerin olmadığının görülmesi, bir başka deyişle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rasyonel politikalar uygulanmasına izin vermeyeceğinin ortaya çıkması bu umutların sönmesine neden oluyor.

Faiz kararından önce atamalar konusunda yaşananlar zaten piyasaların keyfini kaçırmıştı. Şimşek’in bir hafta önce TÜSİAD’cılara “4 bakan yardımcısı atayacağım, göreceksiniz çok yeterli, seveceğiniz kişiler olacak” sözü, Çarşamba gecesi çıkan atama listesiyle pek uyuşmadı. Şimşek’in yardımcısı olarak atanan 4 kişiden sadece birinin Şimşek’in asıl listesinde olduğu, diğer adaylar Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmeyince, ehven-i şer görülen kişilerden ikisinin göreve getirilip, birinin de Erdoğan tarafından ısrarla atandığı konuşulur oldu. Atamalara bakınca piyasalarda, “Ya Cumhurbaşkanı, Şimşek’in istediklerini atamadı ya da biz atamalar konusunda Şimşek’e fazla güvenmişiz” yorumlarının yapıldığına şahit olduk.

Kuruldaki kişiler değişmedi; kararı kim aldı?

Normal olarak faiz kararını Merkez Bankası yönetiminin aldığı söylenir. Başkan dışında hiçbir Para Politikası Kurulu üyesi değiştirilmeyip, politikalarda uzun zamandır söz sahibi iki başkan yardımcısı da aynen duruyor. 2021 Mart’ından beri tüm dünya faiz artırırken bizde faiz indiren Kurulu oluşturan kişiler aynı ama şimdi tam tersini yapıp faiz artırma kararı aldılar. İşte sadece bu nedenle bile, uzun zamandır faiz kararını alanın Merkez Bankası yönetimi değil daha üst bir otorite olduğu konuşulur olmuştu. Dünkü faiz artırımı kararını alanlar da aynı kişiler olduğuna göre kararı aslında kimin aldığı da değişmedi diyebiliriz.

Başkanın etkisinin sadece faiz kararı açıklamasında hissedildiği söylenebilir ama o da piyasaları tatmin edecek bir içerikte değil. Eskiden olduğu gibi bu metinlere “küresel barış olunca enflasyon da düşecek” gibi cümleler girmemiş, tersine “göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişe işaret ediyor” denilmiş.  TL’leşme politikası ibaresinin metinde artık yer almaması da büyük gelişme sayılabilir. Ancak metinde hala “Merkez Bankası cari dengeyi iyileştirecek stratejik yatırımları desteklemeye devam edecektir” denilerek bazı açıklanmayan şirketlere Banka’dan ucuz kredinin süreceği de yine metinde yer almış.

Özetle; Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim zaferinin ardından, artan baskılar üzerine ekonomi politikalarını değiştirmesi için Mehmet Şimşek’i Bakan yaptı. Şimşek’in sadece vitrinde olup, politika yapmayı Erdoğan’ın bırakmayacağı konusunda baştan beri bir şüphe vardı. Erdoğan eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nu, Şimşek’e rağmen BDDK Başkanlığı’na getirince, şüpheleri doğrulayan ilk işareti vermişti. Atamaları geciktirip Şimşek’in listesini delmesi, eski politikaların sembolü olan Merkez Bankası’nın iki başkan yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı danışmanlarını değiştirmemesi, şüpheyi körükledi. Merkez Bankası’nın faiz kararı ise son darbe oldu diyebiliriz.

Davutoğlu’ndan faiz eleştirisi: ‘Nas burada Erdoğan nerede?’