Piyasalarla vatandaşın enflasyon beklentisi arasındaki fark giderek büyüyor. Merkez Bankası’nın son anketine göre beklentiler arasındaki fark iki katından büyük bir rakama 44.5 puana kadar çıktı. Merkez Bankası son dönemde vatandaşın beklentilerini de öne çıkardı ama faiz indirim dönemi geldiğinde bu konuda ne söyleyeceği merak ediliyor.
Merkez Bankası geçen haftaki Para Politikası Kurulu notlarını dün yayınladı. Merkez Bankası’nın açıklamasında sıkı para duruşunun devam edeceği vurgusu çok kuvvetli. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yaklaşana kadar sıkı para politikası duruşunun süreceği söylendi. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşunun sıkılaştırılacağı, yani faiz artırımı bile yapılabileceği belirtildi.
Merkez Bankası’nın bu sıkı duruşu sürdürmesi normal. Bununla birlikte ağustos verisinden sonra yüzde 52’lere inmesi beklenen yıllık enflasyonun ardından yapacağı eylül PPK toplantısında bu dozu bir miktar yumuşatmaya başlayacağı tahmin ediliyor. İktisatçılara göre eylülün ardından 3 Ekim’de açıklanacak yıllık enflasyon rakamı yüzde 48’lere inebilir. Bundan sonra ekimdeki PPK’da, artık faiz indiriminin ipuçlarının verilmeye başlayacağı belirtiliyor.
Merkez neden kendini bağladı?
İşte bu aşamada enflasyon beklentilerindeki düşüşün hızlanmasının planlandığı açık. Ancak ne kadar beklentiler düşse de mevcut tablo gösteriyor ki piyasaların enflasyon beklentisiyle vatandaşın enflasyon beklentisi arasındaki farkın birbirine yakınsaması mümkün olmayacak. İşte o aşamada Merkez Bankası’nın kendisini bağladığı ‘vatandaşın enflasyon beklentisinin de karar alırken göz önünde tutulacağı’ mealindeki sözleri için nasıl bir söylemle kamuoyu önüne çıkacağı merak ediliyor.
Merkez Bankası’nın bu aşama geldiğinde, vatandaşın enflasyon beklentilerini neden dikkate almadıkları konusundaki argümanı büyük ihtimalle “Yüzde 90’lardan buralara kadar indirdik, beklentilerdeki iyileşme çok güçlü” mealinde bir şey olacak. Çünkü yıllık enflasyonun 50’nin altına inmesiyle birlikte beklentilerdeki iyileşmenin hızlanması beklenirken vatandaşın da beklentilerinde de iyileşme olması doğal. Ancak ne olursa olsun örneğin kasıma gelindiğinde 12 ay sonraki piyasa beklentisinin yüzde 25’lere indiğini varsayalım, aynı tarihte vatandaş beklentisinin yüzde 50’nin altında olması zor.
Bazı iktisatçılar, başından beri Merkez Bankası’nın vatandaşın enflasyonunu hesaplayıp bunu ilan etmesine karşı. Vatandaşın zaten kızgın olduğunu, TÜİK’in enflasyon rakamlarına güvenmediğini hatırlatan iktisatçılar, bu olumsuz faktörler olmasa bile vatandaşın enflasyon beklentisinin ileriye dönük belirleyiciliğinin çok düşük olduğu görüşündeler. Vatandaşın bu beklentilerin işaret ettiği tüketim eğilimine sahip olamayacağını yoksulluğun arttığını kaydeden aynı iktisatçılar, bu nedenle ekonomik aktivite dolayısıyla enflasyondaki etkisinin normal dönemlere kıyasla bile çok düşük olduğu görüşündeler.
Şirketler mevcut beklentilerine göre zarar eder
Vatandaşın enflasyon beklentisinin etkisinin az olduğu ancak reel sektör beklentilerinin önemli olduğu belirtiliyor. Dün açıklanan son beklenti anketine göre 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri, piyasa katılımcıları için 1,3 puan azalarak yüzde 28,7’e, reel sektör için 1,2 puan azalarak yüzde 53,8’e gerilerken, hane halkı için 1,1 puan artarak yüzde 73,1 düzeyine yükseldi.
Reel sektörün 12 ay sonraki beklentisi olan yüzde 53.8 oranı çok yüksek bir oran olarak gözüküyor. Ayrıca reel sektörün enflasyon beklentilerinde önemli bir iyileşme olmadığını piyasaya göre farkın korunduğu da görülüyor. Merkez Bankası’nın sıkı para duruşunu baz alarak hareket ederken yani faiz indirimi aşamasında reel sektör beklentisine daha fazla dikkat etmesi gerektiği açık.
İktisatçılar piyasa oyuncularının gidişatı gördüğünü ama reel sektörün hala bu konuda tatmin olmadığını belirtirken, yıllık enflasyonun ekimde yüzde 50’nin altına inmesiyle büyük ihtimalle reel sektör beklentilerinin hızla geri geleceğini tahmin ediyorlar. Buna karşılık bir önceki faiz indirim dönemi geldiğindeki varsayımı kullanacak olursak; piyasaların beklentisi yüzde 25’e inmişken, reel sektörle arasındaki farkın azalıp, yüzde 30’ların biraz üstüne kadar inebileceği tahminleri dile getiriliyor.
Bu arada reel sektörün kendi beklentisini göz önüne alarak önümüzdeki yıla ilişkin hesap yapması halinde, zarar etmesinin kaçınılmaz olacağına da dikkat çekiliyor. Mal alımlarını fiyat projeksiyonlarını kendi oranlarını dikkate alarak planladıkları takdirde hesaplarının çok değişeceği esnek olmamaları halinde zarar etmelerinin kaçınılmaz olacağı söyleniyor.
Yaklaşık iki ay sonra işin rengi artık belli olabilir diyebiliriz.