Merkez Bankası hem kendi politika faizini artırıyor, hem de bankalardan TL faizlerini artırmalarını istiyor. Bu değişim geldiğimiz noktada zorunlu gözüküyor ama sonuçlarının birçok sıkıntıyı beraberinde getirmesi kaçınılmaz.
Merkez Bankası’nın bu ay yapacağı toplantıda politika faizini 5 puan artırması bekleniyor. Hem yerli hem yabancı piyasa oyuncuları yıl sonu politika faizi tahminlerini yükselttiler. Türkiye için faiz başta olmak üzere tahmin yapmayı bırakan yabancı kuruluşlar bile yeniden faiz tahminleri vermeye başladılar. Yabancıların yıl sonu politika faizi tahminlerinin ortalaması yüzde 35 görünse de yüzde 40 olarak tahmin eden yabancı banka sayısı da giderek artıyor.
Yıl sonu faiz tahminleri, aslında yeni yılda 4 ay sabit kalacak bir oranı temsil ediyor. Mart sonu yapılacak seçimlere kadar, yeni bir faiz artırımı yapılmayacağı beklentisi güçlü. Seçimden önce, örneğin Mart ayında “işler iyi gidiyor artık” dedirtmek için, küçük faiz indirimleri olacağını tahmin eden iktisatçılar da var.
Şahsen seçimlerden sonra politika faizinin çok daha yüksek oranda artırılmasını bekliyorum. Nisan ayındaki toplantı büyük ihtimalle radikal kararların alınacağı bir dönemin başlangıcı olacak. Bu toplantıda politika faizinin yüzde 50’nin üzerine çıkması beklenebilir. Aynı şekilde kurlarda seçime kadar küçük artışlar yapılıp, seçimden sonra yüksek oranlı artış beklenebilir.
Bu tahminimin dayanak noktası, seçimlere kadar durumu idare edebilecek kadar ülkeye döviz girişi sağlanması, daha sonrasında ise, KKM tasfiyesi planı dahil, yüklü miktarda dövize ihtiyaç duyulacağı. Siyasi sonuçlarından çekinilen Körfez sermayesi kamu mallarının satışının da yine seçim sonrasında yoğunlaşacağı tahmin ediliyor. Duyduklarım bazı kuruluşların satışı için görüşmelerin yapıldığı ama satışların gerçekleşmesinin seçim sonrasına öteleneceği yönünde.
Asıl yabancı girişi seçim sonrası
Dolayısıyla yabancıların kurlar tepe noktasına çıkıp, faizler de en yükseğe çıkınca gelmek için uygun zemin beklediklerini sanıyorum. Bu daha önceki krizlerden çıkışlarda da denenen bir yöntem. Kapsamlı bir programla birlikte, kurların uzun süre aynı kalacağı, faizlerin yavaş yavaş düşeceği bir süreçte, yabancı sermaye girişlerinin hızlandığını gördük. Tabii ki o dönemde küresel finanstaki ortam Türkiye’ye yabancı sermaye girişlerinde de önemli olacak. Bakan Mehmet Şimşek’in söylemlerinden çıkardığım kadarıyla; kendisi de 2024’ün ikinci yarasında Batı’daki faizlerin düşmeye başlayıp, gelişmekte olan ülkelere fon akımının yoğun olacağı bir dönemi bekliyor. O nedenle, seçimden sonrası için tahmin ettiğimiz adımların ülkeye yabancı sermaye girişinde yeni bir dönemi başlatacağı planlarının yapıldığını tahmin ediyorum.
Özetle; faiz oranlarının artması kaçınılmaz. Yılbaşına kadar faizlerin artması, 3-4 ay ara verilmesi, seçimden sonra yeniden artması beklenmeli. Seçimlere kadar idare etmek için 2 ya da 3 kez daha 5’er puanlık politika faizi artırımlarına ihtiyaç var, Belki üçüncü 5 puanlık artış ikiyi bölünerek de yapılabilir.
Geçtiğimiz günlerde bir banka yetkilisiyle konuşurken faiz oranlarındaki artışı sordum. Merkez Bankası’nın zorlamaya devam ettiğini kaydeden bankacı, KKM’den TL hesaplarına dönüşte yüzde 45 oranının bulunduğunu, normal TL hesaplardaki faiz oranlarının da yavaş yavaş artmaya devam ettiğini söyledi. Burada kalıp kalmayacağını sorduğumda ise “sanki yüzde 45 yetmeyecek gibi, artmaya devam edecek görünüyor” dedi. Aynı bankacı, Merkez Bankası’nın politika faizini artırdığını ama yeteri kadar artıramadığını belirtirken, “Merkez kendisi o rakamlara çıkamayacağı için bizim TL faizlerimizin daha yükselmesini istiyor” dedi.
Kobi ve esnaf şikâyetleri artacak
TL’nin yeniden cazip hale gelmesi için bu faiz artırımının da gerekli olduğu açık. Ancak buradaki kilit nokta yüzde yüzde 45’le toplanan mevduatların krediye plase edildiğinde faizlerin kaça çıkacağı.. Paçal ettiğinizde hala mevduat maliyeti yüzde 40’ın altında görünüyor. Merkez Bankası’nın nispeten fonlaması ucuz olabilir ama bankaların kaynak maliyeti sürekli yükselmeye devam edecek Tüketici kredileri ve kredi kartlarında zaten çok yükselen kredi faiz oranlarının genelde de artması kaçınılmaz. Ancak işletme sermayeleri enflasyon nedeniyle eriyen, dolayasıyla kredi ihtiyaçları büyüyen, özellikle de küçük ve orta ölçekli işletmeler, yüzde 50’nin üzerinde faizle kredi kullanabilirler mi?
Onlar kullanmak istese bile, böyle bir ortamda, bu işletmelere bankaların yüzde 50 ile kredi vermeye razı olacaklarını sanmıyorum. O nedenle KOBİ’ler ve esnaf için zor günler başlıyor. Geçmişte enflasyonun çok altında kamu kredilerine alıştırılmış bu kesimler, şimdi çok zor durumda kalacak. Yıl sonuna doğru şikayetlerin artması kaçınılmaz.
Kamu bankaları bu konuda eskisi gibi kullanılamıyor, ya da kullanılmıyor. Çünkü yeni ekonomi yönetimi kredi kısıtlaması planı nedeniyle bunu istemediği gibi, kamu bankaların mali durumları da artık müsait değil.
Buradaki kritik soru; bu şikayetlerin artması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın planlanmış yeni parasal sıkılaşmayı bozacak bir kararı almasına neden olup olmayacağı?