Dün açıklanan Bloomberg HT Tüketici Güven Ön Endeksi Aralık ayında bir önceki ayın nihai endeksine göre yüzde 1,9 artarak 73,45 değerini aldı. Yapılan açıklamada endeksin detaylarına bakıldığında, tüketicinin kişisel mevcut durum algısında ve genel olarak geleceğe ilişkin beklentilerinde gerileme izlenmesine rağmen tüketim eğiliminde güçlü bir artışın izlendiği belirtildi.
Bu sonuçlar iktisatçıları da şaşırtmış durumda. Politika faizinin yüzde 40’a çıkmasına, sıkı paranın da devam edeceği kesin gözükürken, talebin hala bu kadar canlı devam etmesi, ciddi olarak üzerinde durulması gereken bir eğilim olarak gözüküyor. İktisatçılar özellikle mevduat sahiplerine son dönemde büyük getiri sağlayan KKM’ler bozulurken, buradan sağlanan getirilerin bir bölümünün tüketime kaymış olabileceğini söylüyorlar.
Bu durum ise tüketim eğiliminin genele yayılmadığına, yüksek gelir gruplarındaki tüketim eğiliminin arttığına işaret ediyor olabilir. Bunun yanında kredi kartları ve tüketici kredilerinde, aşırı yükselen faiz oranlarına rağmen, son dönemde görülen büyük artış eğilimini de belki bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Yani gelir konusunda endişeleri olanlar bile, eğer ihtiyaçları varsa, yılbaşıyla birlikte artacak fiyatlardan korktukları için borçlanmalarını öne çekmiş, dolayasıyla toplam talebi artırmış olabilir.
Artacak vergiler etken
Bunun yanında önümüzdeki döneme ilişkin fiyat artışlarının yüksek olacağına ilişkin endişenin devam ettiği de, bu sonuca bakarak söylenebilir. Bloomberg’in endeksle ilgili açıklamasında hayat pahalılığı ve ekonomideki yavaşlama eğiliminin mevcut durum algısı ve geleceğe ilişkin beklentileri olumsuz etkilediği ancak “yılsonu etkisi ve artacak vergiler nedeniyle” tüketim eğiliminin arttığı belirtildi. Bu çerçevede Bloomberg HT Tüketici Beklenti Ön Endeksi bir önceki aya göre yüzde 4,5 gerileyerek 71,35 değerini aldı.
Mevcut dönemin dayanıklı tüketim malları ile otomobil ve konut alımı için uygunluğunu ölçmeye çalışan Bloomberg HT Tüketim Eğilim Ön Endeksi ise yüzde 24,2 gibi güçlü bir oranda artarak 84,73’e yükseldi. Açıklamada “Son iki aydır artan kampanyalar, artacak vergi oranları ve enflasyonist beklentilerle iç talebin yükselme eğiliminde olduğu görüldü” deniliyor.
Bu beklenti ölçümünün Aralık ayının başında yapıldığını, kesin aylık sonuçların ise ay sonunda çıkacağını söylemek gerekir. Ancak ay içinde çok önemli ekonomik gelişmeler olmadığı takdirde, ön anketle kesin anket birbirine benzer ölçümleri gösteriyor. Dolayısıyla Aralık ayına ilişkin beklenti anketinin bu ön verilere yakın çıkacağını söylemek yanlış olmaz.
Bütün beklenti anketlerinde kur hareketinin büyük etkisi olduğu biliniyor. Genellikle kurlarda dalgalı seyrin görüldüğü dönemlerde yapılan anketlerde güvensizliğin arttığı görülüyor. Kurda istikrar devam ettiği dönemlerde tüketicilerin beklentilerinin düzeldiği ve iyimserlik yaşandığı göze çarpıyor. Kurların yanı sıra, iki ay öncesinde gördüğümüz gibi, çevremizdeki çıkan sıcak çatışmalar, bu çatışmaların Türkiye’yi etkileme ihtimalleri konuşulmaya başladığında, anketlerin olumsuza döndüğü görülüyor.
Faiz artış ihtiyacını artırıyor
İç talepteki bu canlılık aynı zamanda Merkez Bankası’nın politika faizinde daha yüksek artış beklentisini de beraberinde getiriyor. Tüketici eğilimlerinin de gösterdiği gibi; yılbaşında deflatör oranında otomatik olarak yüksek oranda yapılacak zamların yanı sıra, işçi, memur ve emeklilere yapılacak zamların da genel olarak fiyat artışlarını körükleyeceği beklentisi hâkim görünüyor.
İşte bu nedenle yılbaşında yapılacak zamların ardından, Merkez Bankası’nın faiz artırmaya devam etmesi gerekeceği de konuşuluyor. Kısacası; bu hafta yapılacak Para Politikası Kurulu’nda yapılması beklenen 2,5 puanlık artışın ardından Ocak ayında da bir bu kadar faiz artışı gerektiği, zaten piyasaların genel beklentisi haline gelmiş gözüküyor.
Bu arada dün yapılan ikinci asgari ücret toplantısından da, beklendiği gibi, bir zam oranı çıkmadı. Şahsen yılbaşı zamlarının yüzde 50’nin altında olacağını, işçi emeklilerine bir miktar daha yüksek zam geleceğini tahmin ediyorum. Zam oranı ne olursa olsun, çalışan ve yoksul kesimi çok kötü bir yıl beklediğini söylemek yanlış olmaz. Her ne kadar aksini söyleseler de, tüketimi iyice kısarak, büyümeyi daraltarak enflasyonla mücadeleyi daha güçlendirmek gerekecek.
Yani yüksek enflasyonla fakirleşen geniş toplumsal kesimler, enflasyonu düşürürken de faturayı üstlenecek. Üst gelir grupları ise tüketim yerine büyük getiriler sağladıkları tasarruflarını artırabilirler. Yani gelir dağılımının iyice bozulduğu bir süreç daha yaşanacak.