Ekonomi yönetiminin enflasyonla ilgili söylemi, planlanan aylık rakamlara inilemeyince, birden değişiverdi. Daha önce Merkez Bankası’yla birlikte aylık enflasyon rakamların daha önemli olduğunu söylemeye başlayan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dün aylık rakam yükselince bu kez yıllık oranlardaki değişimi öne çıkardı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise yıllık enflasyondaki düşüşü, hiç rakam vermeden, “Enflasyon en yüksek orana çıktıktan sonra 13.7 puan geriledi” diye anlatmayı tercih etti.
Temmuz başındaki yüzde 38’lik elektrik zammı yapılmadan önce, Merkez Bankası ve Bakan Şimşek, aylık yüzde 2’lik rakamlara inileceğini, yılsonu enflasyon hedefi için bu patikanın geçerli olduğunu söylemilerdi. Haziran ayı enflasyonu 2 puanın altında açıklanınca, bu kez Merkez Bankası ve Bakan Şimşek, “Temmuz ayı enflasyonunun kamu zamları nedeniyle geçici olarak yüksek olacağını, daha sonrasında patikaya geri dönüleceğini” söylediler.
Bunun ardından da Ağustos ayı başında yine yüzde 38 oranında doğalgaz zammı yapılacağı açıklandı. Bunun yaratacağı tepkiyi azaltmak için de, EPDK’ye açıklama yaptırtıp, bunun hane halkına etkisinin yüzde 24.4 olacağını söylettiler. İndirimli kullanım limiti nedeniyle, bu etki doğru olabilir ama kış ayları gelip doğalgaz kullanımı artınca, yüzde 38’lik etkiyi halk görmüş olacak.
Merkez Bankası şimdi ne diyecek?
Özetle; Temmuz ayı enflasyon rakamı arızi olarak ilan edildikten sonra, doğalgaz zammının ardından artık bu tanımlamadan da vazgeçilmiş görünüyor. Çünkü Ağustos ayı enflasyon rakamının da, Temmuz ayı kadar olmasa da, yüzde 3 civarında geleceği tahmin edilmeye başladı.
Şimdi Merkez Bankası’nın bu enflasyon rakamıyla ilgili ne söyleyeceğini, açıkçası çok merak ediyorum. Daha öncesinde bir açıklama yapar mı bilmiyorum ama en geç Perşembe günü Enflasyon Raporu’nu açıklarken, bu konuda bir şey söylemesi gerekecek. Son dönemde Merkez Bankası’nın açıkladığı araştırma notları memnuniyet yarattı. Bence kamu zamlarının enflasyona etkilerini, hem nedenleri hem de ileriye dönük politikalar açısından yön göstermesi açısından bir Araştırma yayımlaması herhalde yerinde olacaktır.
Merkez Bankası yöneticileri ile daha önceki konuşmalarımdan hatırladığım şu; 2022 yıl sonundan beri yapılmayan birikmiş enerji zamlarının, “yönetilen-yönlendirilen fiyatlar” kapsamında, ince hesaplarla enflasyona zarar vermeden yapılacağı konusunda bir mutabakata varıldığı izlenimini almıştım. Bu nedenle yüzde 38’lik elektrik zammı beni şaşırtmıştı. Daha sonra Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in zamdan haberi olduğunu ama zamanlamanın Enerji Bakanlığı tarafından yapıldığını, Şimşek’in bu duruma kızdığını öğrendim. Doğalgaz zammına bakacak olursak; Enerji Bakanlığı ve Bakan Şimşek’in uzlaşması sonucunda bunun yapıldığını görüyoruz.
Peki, daha önce daha iyi yönetilecek bir kamu zammı politikası üzerinde anlaşılmışken, ne oldu da yüklü enerji zamları gelmeye başladı? Bunun yanında şunları da sormak gerekiyor: Bu zamlar sübvansiyonu hala karşılamaktan uzak olduğuna göre, geri kalan sübvansiyonlar da devreye girecek mi, girecekse böyle yüklü zamlar halinde mi gelecek, daha yumuşak oranlarla mı yapılacak?
Ancak yoksula güçleri yetiyor
Dün açıklanan enflasyon verilerine gelince; yine TÜİK tartışmaya açık, hep iyimser gelen beklentilerin bile altında bir aylık rakam açıklandı. TÜİK’in Haziran’dan sonra yine ENAG, İTO, KKTC rakamlarının çok altında rakamlar açıklaması, kurumun güvenirliliği tartışmalarını canlı tuttu.
Doğru olduğunu kabul etsek bile; enflasyonla mücadele programı açısından olumsuz veri olduğu açık. Kamu zamları gibi sözlerle, bunun geçici olduğu söylenebilir ama Merkez Bankası’nın hedeflerinden uzaklaşıldığını gösteren veri olduğu apaçık ortada. Baz etkisi içine yedirilip bu zamları yapıp da, yıllık oranlardaki yüksek oranlı düşüşler üzerinden propaganda yapmanın, sonuç olarak işi çözmediği, kozmetik kaldığı da ortada.
Bu rakamları herkes kendi açısından anlatsa da gösterdiği bir gerçek var ki; Hükümet zenginden alamayınca yine yoksulun sırtına bindi. Kamu fiyatları sübvansiyonluydu tamam ama bunu yapan, daha önceki rakamları düşük çıkarabilmek için bu işi çeviren de, aynı hükümetti. Şimdi Temmuz zammı vermediği kesimlere, bunun ardından yüksek vergi artışları ve son olarak da enerjide yüklü zamları ekledi. Bunun adı bütçeyi varlıklı kesimlerden vergi alarak düzeltmek yerine, dar ve sabit gelirlinin iyice yoksullaştırılmasıdır. Tarımda taban fiyatları düşük tutup, emekliye çalışana ya zam vermeyip ya da düşük zamlarla yetinen Hükümet, buna karşılık varlıklı kesimlerin aşırı gelirlerine hiç dokunmadı, dokunamadı…
“Halkın kalıcı refahı için enflasyonu düşüreceğiz” demek, tam bir insafsızlık.