Pazartesi açıklanacak ekim enflasyonuna ilişkin öncü veriler moral bozdu. Enflasyonda planlanan düşüşün gecikeceği anlaşılırken, bu durum yılbaşında asgari ücrete yapılacak zammı da etkileyecek. IMF Türkiye Masası’nın bile iş dünyasıyla görüşmelerinde yüzde 30 hatta birkaç puan üzerinde bir asgari ücretin makul olacağını söylemeye başladığını öğrendik.
Perşembe açıklanan Türk-İş’in açlık ve yoksulluk sınırı çalışması sonucu, ekim ayında gıda enflasyonunun yüzde 3.03 olduğu belirlendi. Dün açıklanan İstanbul Ticaret Odası (İTO) anket sonuçları ise perakende fiyat artışının ekimde yüzde 3.6 olduğunu gösterdi. Eylüldeki oran yüzde 3.9 idi, yani ekim ayında beklenen fiyat artışlarındaki düşüşün yaşanmadığı görüldü.
Geçtiğimiz aylarda, birkaç istisna dışında, TÜİK’in enflasyon rakamı, İTO’nun rakamının 0.7-0.8 puan altında geliyor. O nedenle de ekim ayı tüketici fiyat artışının, pazartesi günü yüzde 2.7-2.8 gibi açıklanacağı beklentisi piyasada ağırlık kazanmaya başladı. Bu rakamlar Merkez Bankası’nın yüzde 1.5’luk aylık rakam hedefine göre, hala çok uzak bir gerçekleşme.
Bununla birlikte İTO’nun toptan eşya fiyat artışının yüzde 0.15 olarak saptanması, kasım ayı tüketici fiyat artışı için umut verdi diyebiliriz. İktisatçılar para politikasının sonuçlarının alındığını ancak toptan eşya gibi daha mal ağırlıklı endekslerde daha bariz görüldüğünü belirtiyorlar. Buna karşılık kira gibi geçmişten birikimli gelen hizmetler sektörü gibi para politikasına daha az duyarlı fiyat artışlarının ise hala katı olduğunun altını çiziyorlar.
Yüzde 20’nin altı için umut kalmadı
Bu nedenle de enflasyonla mücadelenin zaman alacağı anlaşılıyor, gecikmeli olarak düşüşün yaşanacağı konusunda, artık herkes hemfikir görünüyor. Ancak ekim ayı kritik öneme sahipti ve bu durum önümüzdeki yıla ilişkin enflasyon umutlarını da suya düşürmüş görünüyor. Artık OVP’deki yüzde 17.5’lik 2025 yılsonu hedefine rağmen, enflasyonun gelecek yıl yüzde 20’nin altına ineceği konusundaki umutların büyük ölçüde kaybolduğunu söyleyebiliriz.
Merkez Bankası önümüzdeki hafta açıklayacağı Enflasyon Raporu’nda nasıl bir yol izleyecek, iktidarın 17.5’lik hedefine karşılık 2025 nokta hedefini yükseltecek mi hata koridorunu kaç puanda tutacak merakla bekleniyor. Artık yüzde 17.5’luk OVP hedefini baz almaya devam etmesi halinde Merkez Bankası’nın inandırıcılığının büyük zarar göreceği konuşuluyor. Piyasalar, enflasyon raporunda, özellikle faiz indirimleri için nasıl bir sinyal verileceğini merak ediyorlar. Son enflasyon rakamı belli olduktan sonra bu konuda daha net yorumlar yapmak mümkün olacak. Ancak yıl sonu için piyasaların yükselen 2024 yıl sonu yüzde 44’lük tahmini, gerçek olacağa benziyor. Piyasaların kasım ayında faiz indirim beklentisi hiç kalmadı, hatta aralık beklentisinin de pazartesi açıklanacak enflasyon rakamına göre iyice azalabileceği belirtiliyor. Yani giderek faiz indirim beklentisinin yeni yıla kaydığı gözleniyor.
Ancak Merkez Bankası’nın gecikmesi halinde işin altından nasıl kalkacağı da tartışmalı. Çünkü hala kurlarda düşüşe izin vermiyor, inmemesi için döviz alıp rezervleri artırmaya devam ediyor. Swap hariç net rezervleri, 29 Ekim tatiline rağmen, geçtiğimiz hafta 2 milyar dolar daha arttı, 31 Ekim tarihi itibariyle 45.2 milyar dolara kadar çıktı.
Buna karşılık mevduatta stopaj oranları artırıldı, zaten fonlama faizi uzun zamandır yüzde 49’de seyrediyor, açıktan para basma anlamına gelen Merkez Bankası zararı çok büyüyor, piyasadaki fazla likidite yeniden 665 milyar TL’ye çıktı. Bu gelişmeler politika faizi değişmezken, fiili olarak parasal gevşeme yaşandığı anlamına geliyor. Yani kurların da düşüşüne izin vermez, önümüzdeki dönem rezerv artırıp likiditeyi yönetme sıkıntısı çeken Merkez Bankası, faiz indirimini geciktirdiği takdirde kendini iyice zor durumda kalacak.
KOBİ ve vatandaşın sıkıntısı yok
Faiz indiriminin gecikmesi, zaten zor durumda olan KOBİ’lerin durumunun iyice ağırlaşması demek. Özellikle kredi ile dönmeye çalışan özkaynağı yetersiz KOBİ’lerin ve esnafların durumunun iyice ağırlaştığını görüyoruz. IMF Türkiye Masası’nın da bu nedenle şirketlerin durumu ile ilgili inceleme başlattığını, şirketlerin program karşısındaki durumunu detaylı araştırmaya konu ettiğini öğrendik. Çünkü bu gelişme iktidarın, gelecek şikayetlerin artması üzerine programı yarıda bırakabileceği yönündeki tedirginliğin büyümesine yol açabilir. O nedenle zorluğu yumuşatacak tedbirlerle, durumun idare edilmesi için herkes bir çaba içerisine girdi diyebiliriz.
IMF’in de benzer bir tedirginliği paylaştığı izlenimi edinilirken, iş dünyasından gelen “KOBİ’ler ve vatandaşların durumu kötü, bu nedenle program yarıda kalabilir” görüşünün daha fazla gündeme geldiğini gözlüyoruz. Bu nedenle iş dünyası temsilcileri asgari ücret zammının yüzde 25’de kalması gerektiğini açıklıyorlar ama özel görüşmelerde, yüzde 30’luk zamma razı olduklarını söylüyorlar. IMF’in de iş dünyası gibi düşündüğünü, hedef enflasyon oranında yapılacak zammın, büyük mağduriyet yaşayan geniş kesimlerin durumunu daha da ağırlaştıracağı görüşünde olduğunu duyuyoruz. IMF’in 2025 yıl enflasyon tahmini zaten yüzde 24 oranında. Bu nedenle iş dünyasıyla temaslarında, artık yüzde 30 ya da birkaç puan üzerinde bir asgari ücret zammının makul olarak görecekleri izlenimi verdiklerini öğreniyoruz.
Pazartesi açıklanacak ekim enflasyonuna ilişkin öncü veriler moral bozdu. Enflasyonda planlanan düşüşün gecikeceği anlaşılırken, bu durum yılbaşında asgari ücrete yapılacak zammı da etkileyecek. IMF Türkiye Masası’nın bile iş dünyasıyla görüşmelerinde yüzde 30 hatta birkaç puan üzerinde bir asgari ücretin makul olacağını söylemeye başladığını öğrendik.