Kur korumalı mevduattaki erimenin 19 Temmuz haftasında hızlandığı görüldü. Bununla birlikte KKM’den dönen mevduatın bir bölümünün tekrar dövize yöneldiği görülüyor. Kurlarda bazı günlerde yaşanan artışlar Merkez’in artan döviz talebinin hepsini bilerek karşılamamasından kaynaklanıyor.
Kur korumalı mevduatta TL bazlı olanlar büyük ölçüde erimişken döviz bazlı KKM’den çözülme geçen ay durmuştu. Merkez Bankası KKM’deki avantajları kaldırarak yeniden erimeyi hızlandırmaya çalıştı. İşte bu nedenle son dönemde KKM dönüşleri yeniden hızlandı. Ancak iki ay öncesindeki eriyen KKM’nin büyük bölümü TL mevduat hesaplarına giderken artık erimenin önemli bir bölümünün döviz talebi yarattığı ve döviz mevduatlarını artırdığı görülüyor.
Merkez Bankası rezervlerdeki iyileşmenin ardından KKM’deki erime eğiliminden hatta bir bölümünün dövize gitmesinden bile korkmuyor. Gerekli olduğu zaman dövize müdahale edip artık kuru istediği seviyede tutabildiği için daha rahat. Ancak bazı günler talebin hepsini karşılamayıp kurların hafif artışlarına imkân veriyor. Örneğin dün dolar-euro sepetinde bir günde yaklaşık binde 7 civarında artışa izin verdi. Böylece de aynı zamanda kurları sabit tutmadığı ve kura müdahale etmediği izlenimi yaratabiliyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre kur korumalı mevduat hesapları 19 Temmuz haftasında 60,9 milyar TL geriledi. Böylelikle kur korumalı mevduatta altı ayın en sert düşüşü yaşandı. KKM toplamı 1,88 trilyon TL’ye geriledi. Temmuz’da KKM’deki şirketlere sağlanan vergi istisnası son bulmuş, bunun ardından KKM faizindeki alt sınır indirilmişti.
Önümüzdeki günlerde KKM gelirleri de normal mevduat gibi stopaja tabi olacağı için erimenin hızlanması bekleniyor. Ancak Merkez Bankası yönetimi beli ki mevcut KKM çözülmesinin dövize önemli talep yaratmasını önlemek için, erimeyi yavaş yavaş yapmak istiyor ve aldığı kararlarla bunu sağlamaya çalışıyor.
Kredilerde gerileme
BDDK haftalık bültenine göre bankacılık sektörünün kredi hacmi 19 Temmuz itibariyle 41 milyar 557 milyon TL azaldı. Söz konusu dönemde kredi hacmi 13 trilyon 957 milyar TL’den 13 trilyon 915 milyar 501 milyon TL’ye geriledi. Genel olarak krediler azalırken döviz kredilerinde ise yeniden artış yaşandı.
Kurların sabit kalmasıyla birlikte hızlanan döviz kredileri Mayıs sonuna kadar yükselmiş, Merkez Bankası bunun üzerine TL kredilerde olduğu gibi döviz kredilerinde de aylık artış sınırı getirmişti. Hatta istediği kadar döviz kredilerini frenleyemediği için geçen hafta yüzde 2 artış sınırını yüzde 1.5’e çekti. Ancak büyük şirketlerin uluslararası bankalardan aldığı krediler nedeniyle artışın 19 Temmuz haftasında devam ettiği görüldü.
Ticari kredilerdeki azalmanın yanında tüketici kredileri ve kredi kartı kullanımında da gerileme yaşandı. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları aynı haftada yüzde 1,6 azalışla 1 trilyon 461.8 milyar TL’ye düştü. Bireysel kredi kartı alacaklarının 518 milyar 404 milyon lirasını taksitli, 943 milyar 381 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu.
Parasal göstergelerdeki bu trendin yanı sıra son gelen anketler de hem reel sektörde hem de sektörel bazda güven endekslerinde önemli gerilemelere işaret ediyor. Bununla birlikte özellikle Anadolu’daki oda yönetimlerden gelen açıklamalar da ekonominin yavaşladığına ilişkin şikayetlerin giderek arttığına işaret ediyor.
Durgunluk siyasi baskı yaratabilir
Verilerin gösterdiği bir başka gerçek, büyük şirketler kredi almakta fazla sıkıntı çekmeden kullanıma devam ederken özellikle KOBİ’lerin artık finansmanda sıkışmaya başladığı. Tüm veriler Temmuz ayıyla birlikte artık ekonomide daralmanın hızlandığına işaret ederken daralmanın en fazla Anadolu’daki KOBİ’leri rahatsız ettiği konuşulmaya başladı.
Bu rahatsızlığın ekonomideki daralmanın artacağı önümüzdeki aylarda daha da büyümesinden korkuluyor. Bu konuda Merkez Bankası’nın uyguladığı parasal politikanın etkili olduğu görüşü ortaya atılıyor. Merkez Bankası’nın kredilerdeki artış sınırlarını gevşetmesi gerektiği, aksi takdirde özellikle KOBİ’lerin durumunun daha da ağırlaşabileceği ve üretimin olumsuz etkileneceği konuşuluyor.
Son olarak TEPAV’ın Para Politikası Notu’nda da bu öneriler tekrarlanmış, likidite için de Merkez Bankası’nın uyguladığı faiz koridorunun alt sınırı olan yüzde 47’nin yüzde 49’a çıkarılması önerilmeşti. Buna karşılık Merkez Bankası likide sorununun çözümü için bankalarla yaptığı TL swapları kapatıp, döviz ve altın vereceği swap yöntemini başlatacağını duyurdu. Bu yöntemin likiditeyi çekmekte ne kadar etkili olacağı şüpheli.
Bu tartışmadaki kritik noktalardan biri zaten AKP yöneticileri aracılığıyla ekonomik programın uygulaması için iş dünyasından gelen itirazların KOBİ kredileri açılmadığı takdirde daha da artacağı, programın işleyişine zarar verecek boyutlara ulaşacağı korkusu. O nedenle de ekonomi yönetiminin birkaç ay içinde KOBİ kredilerindeki sınırı kaldırmak zorunda kalacağı şimdiden konuşulmaya başladı.