Merkez Bankası bankalarla yaptığı swap işlemlerini, Nisan başından bu yana 12 milyar dolar azalttı. Merkez Bankası bu yöntemle, rezerv artışı nedeniyle artan piyasadaki ek TL likiditesini çekmeyi başardı. Likiditeyi sıkıştırarak, bankaların TL mevduat faizlerinde istenen artışı yapmasını da, sonunda sağlamış oldu.
Merkez Bankası yönetiminin seçimden sonraki tutumu bankacılar tarafından başarılı bulunuyor. Başkan Fatih Karahan’ın IMF toplantıları için Washington’ da iken yaptığı konuşma da, hem bankacılar hem iktisatçılar tarafından “nitelikli bir uzman konuşması” olarak görüldü. Başkan Karahan’ın enflasyonla mücadele kapsamında döviz rezervleri ve swaplar hakkındaki teknik saptamaları da, “duruma hakim olduğunun göstergesi” biçiminde yorumlandı.
Merkez Bankası’nın seçimden sonra piyasalardaki likiditeyi çekmek ve enflasyon mücadele amacı doğrultusunda yaptıkları, enflasyonun düşürülmesi konusunda umut vermeye başladı. Daha önce bu köşede, rezervler artırılırken satın alınan dövizler karşılığı piyasaya verilen TL likiditesinin çekilememesi halinde, Merkez Bankası’nın bu ay “teknik faiz artışına gitmek zorunda kalabileceğini” yazmıştık.
Son gelişmeler Merkez Bankası’nın artan TL likiditesini, bu kez swapları azaltarak çektiğini ve böylece piyasadaki likiditeyi yeterince sıkılaştırdığını gösteriyor. Bunun sürekli uygulanabilecek bir yöntem olup olmadığı, swaplar azaldığında hâlâ rezerv artarken buna ne önlem alınacağını ise şimdilik bilmiyoruz. Ancak aşırı likidite nedeniyle artık kısa dönemde ek faiz artışı ihtiyacı görülmediğini söylememiz gerek.
Brüt rezerv yerinde saydı, net rezervde büyük artış oldu
Merkez Bankası’nın swapları, neredeyse, satın aldığı döviz kadar azaltarak dengelemeye çalışması, brüt rezervlerin yerinde saymasına rağmen, net rezervlerin önemli miktarda artmasını sağladı. Merkez Bankası’nın bankalarla yaptığı swap işlemlerinin hacmi 1 Nisan itibariyle 58.5 milyar dolara kadar çıkmışken, 17 Nisan itibariyle 46.5 milyar dolara indi. Böylece ay başından bu yana swap hacmindeki düşüşün 12 milyar dolara ulaştığı görüldü.
Buna karşılık swap hariç kamu dahil olmak üzere hesaplanan net rezervler ise 1 Nisan’da eksi 75.6 milyar dolara kadar inmişken, 16 Nisan tarihi itibariyle eksi 63.9 milyar dolara yükseldi. Net rezervlerdeki artış 12 milyar dolar oldu. Aynı tarihler itibariyle brüt rezervlere baktığımızda ise ancak 1 milyar dolarlık bir artış görülüyor. 1 Nisan’da 125 milyar dolar olan brüt rezervler, bir ara 128 milyar dolara kadar çıktı ama 16 Nisan tarihi itibariyle 126 milyar dolar olarak saptandı.
Rezervlerdeki son hareketlere, bayram tatili sonrası, baktığımızda haftanın ilk günü olan Pazartesi günü yatay seyrettiğini, Salı günü ise 700 milyon dolarlık bir net rezerv artışı olduğunu görüyoruz. Merkez Bankası’nın yakından takip eden iktisatçılar, hem İsrail’in yeniden İran’ı vurma kaygısıyla küresel piyasalardaki tedirginlik, hem de FED’den faiz indiriminin ötelenmesinin bizi de etkilediğini hatırlattılar. Bu olumsuz koşullara rağmen, belki iki günde küçük miktarda bir yabancı sermaye çıkışı yaşanmış olabileceğini belirttiler. Altının değer kazancının rezervleri bir miktar olumlu etkilemiş olabileceğini ancak sonuç olarak bakıldığında; yabancı sermaye girişi küresel şartlarla biraz durmuş gibi gözükse de, böylesine zorlu bir iklimde rezerv kaybının olmamasının olumlu olduğunu belirttiler.
Mevduat faizleri nihayet arttı
Bu arada rezerv artışı nedeniyle artan TL likiditesinin, fonlama faiz oranları ve buna bağlı mevduat faiz oranlarını düşürmesinden kaygı duyulduğunu belirtmiştik. Merkez Bankası likiditeyi swaplar kanalıyla kısıp, fonlama faizini de üst sınır olan yüzde 53’ün hemen altına kadar yükselttiği için, piyasalardaki sıkışıklık arttı. Bu nedenle korkulan TL mevduat faiz düşüşü olmadı.
Bunun tam tersine; bayram tatili öncesi ikircikli kalıp TL mevduat faizlerini yüzde 45’ler civarında, düşük oranlarda tutan bazı bankaların, bayram sonrası TL mevduat faizlerini yaklaşık 10 puan artırdıkları görüldü. Örneğin bir büyük özel bankanın bayram öncesi yüzde 45 faiz önerirken, aynı miktarda mevduata, geçtiğimiz Pazartesi günü yüzde 55 faiz teklif etmeye başladığını, ilk elden aldığım bilgiler nedeniyle, biliyorum.
Konuyla ilgili bir banka genel müdürüne “Neden birdenbire faizleri bu kadar artırdıklarını, Merkez Bankası’nın bir telkini olup olmadığını” sorduğumda ise mevcut Merkez Bankası yönetiminin, eski yönetimde olduğu gibi, artık baskı yapmadığını söyledi. Aynı genel müdür TL mevduat artışı için getirilen rasyoların kendilerini sıkıştırdığını, bu nedenle mevduat faiz oranlarını artırdıklarını söyledi. Yanı sıra “rasyolar bu oranlarda kaldığı müddetçe mevduat faizlerinin yüksek kalmaya devam edeceğini” de belirtti.
Sadece rasyoların bu kadar etkili olup olmadığını, TL mevduat faizini artırırken, bankaların başka motivasyonları olup olmadığını bilmiyorum ama sonuçta gelinen nokta, bence çok olumlu. Hem uygulanan politikaya güven sağlanması hem ters dolarizasyonun başarılması için TL mevduat faizinde artış şarttı.
Merkez Bankası’nın doğru yolda olduğu açık. Ancak hâlâ bir miktar itibar açığı olduğunu da söylemek gerek. Bakan Şimşek’in yakında açıklayacağı tedbirlerin bu açığın kapatılması açısından önemli katkı sağlaması umuluyor.