Merkez Bankası faiz oranlarını değiştirmezken, açıklama metnindeki küçük değişiklikler farklı algılamalara neden oldu. Piyasalar biraz da öyle istedikleri için açıklamayı ‘indirim sinyali’ olarak gördü. Bence MB, ”Tamam faizi indireceğim ama bunun zamanlamasını şimdi konuşmayalım” demeye çalıştı.
İktisatçılardaki izlenim ‘Merkez Bankası yönetiminin ihtiyatlı tutumunu sürdürdüğü’ yolunda. O nedenle enflasyonda belirgin ve kalıcı bozulma öngörülmesi durumunda ‘para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır’ yerine ‘para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır’ denilmesinin çok fazla bir anlam değişikliği taşımadığını söylediler. Para politikası araçları içinde yine faizin ilk sırada geldiğini hatırlattılar.
Buna karşılık piyasaların bu değişikliği ‘faiz indirimlerine yakında başlanacağı’ şeklinde okumayı tercih ettiği görüldü. Bu kelime değişikliğinin dün faiz kararı açıklandıktan sonra piyasa hareketlerini olumlu etkilediği görüldü. Bunun yanında, açıklamadaki ‘hala aylık enflasyon eğiliminin istenen seviyelere inmediği’, ‘beklentiler ve fiyatlama davranışlarının enflasyonla mücadeleye uygun oluşmadığı’ gibi hususlar da ihtiyatlı tutumun örnekleri olarak görüldü. Hizmet fiyatlarında yılın son çeyreğinde gerileme beklendiği açıklamasına da piyasalar yine olumlu yönden bakma eğiliminde oldular.
Özet olarak Merkez Bankası yönetiminin ‘faiz indirimleri için yeni yıla kadar bekleme taraftarı olduğu, işini garantiye almaya çalıştığı ama bir yandan da piyasaların baskısıyla yılın son aylarında faiz indirimine mecbur kalacağını gördüğü’ izlenimi verdiği söylenebilir. O nedenle, söylemde küçük de olsa bir yumuşama yapıp, öte yandan da o noktaya gelinmediğini hatırlattı denilebilir.
Likidite yöntemi tartışma yaratabilir
Dün bu köşede ‘Merkez Bankası fonlama faizindeki alt bandı daraltıp, sıkı para politikasında bu nedenle yaşanacak gevşemeyi önlemeye çalışabilir’ demiştim. Ancak Merkez Bankası yönetimi geçmişte denenip olumlu sonuçlar alındığı bilindiği halde bunu uygun bulmadı. Halbuki herkes FED’in faiz indiriminin 50 baz puana çıkmasıyla birlikte, önümüzdeki haftadan itibaren yabancı fon girişinin hızlanmasını bekliyor. Buna bağlı olarak da fonlama faizinin mevcut alt sınır olan yüzde 47’e kalma riski çok büyük. İktisatçılar zorunlu karşılık tahsis süresinin 15 gün olduğunu hatırlatıp gelecek hafta da politika faizinin yüzde 50’nin altında kalması halinde ‘fiili politika faizinin düşmüş sayılabileceğini’ söylüyorlar.
Geçtiğimiz hafta ilk üç günde önemli bir rezerv girişi olmadı. 13 Eylül itibariyle haftada 9 milyar dolar artan swap hariç döviz rezervlerine, bu hafta sonunda 1 milyar dolar ekleneceği tahmin ediliyor. Yani önemli döviz alınmasa da gecelik fonlama faizi yine yüzde 47’lerde dolaştı. Piyasadaki fazla likidite dün de 310 milyar TL düzeyindeydi.
Merkez Bankası likidite konusunda tedbir alacağını söylüyor ve zaten buna mecbur kalacak. Peki fonlama faizini yüzde 49’e çıkarmadığına göre fazla likiditenin çekilmesi için hangi yöntemi uygulayacak? Piyasada üç aylık likidite bonosu veya üç ay vadeli depo yöntemi konuşuluyor. Ancak faiz düşüşü belliyken üç ay vadeli işlem, bankalara kaynak transferi olarak algılanacak.
Eski merkez bankacılar bunun tartışmalı bir yöntem olacağı görüşündeler. Önümüzdeki hafta Hazine Merkez Bankası’na geçmiş yıl zararının bir bölümü için tahvil verme kararı alır, ters repo ile Merkez Bankası fazla likiditeyi çekme imkanı kazanır, o zaman uygun olur. Ama böyle bir formül konuşulmuyor.
Vatandaştan sabır isteniyor ama…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyondaki düşüş sürecinin geciktiğini belirterek vatandaştan sabır isterken Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de enflasyonun tek haneye inme planının bir yıl ötelendiğini itiraf etti. Bakan Şimşek dar ve sabit gelirlinin zor durumda olduğunu ama bundan kurtuluşun enflasyonu tek haneye indirmekten geçtiğini söyleyip sabır istedi. Ancak vatandaşın çektiği bunca sıkıntıya rağmen, enflasyonun düşüş süreci de hala uzuyor.
Tabloya baktığımızda; enflasyonun yükseldiği dönemde yoksullaşan kesimlerin şimdi yine kamu zamlarıyla, vergilerle, yılbaşında verilecek düşük oranlı zamlarla iyice sıkıntıya sokulduğunu görüyoruz. Bunun yanında tüketici kredi faizleri yüksek tutularak, küçük tasarruf sahibine bu politika nedeniyle düşük faiz verilerek mağduriyetler katlanıyor.
İşte böyle bir iklimde siz ihracatçılara söz verdiğiniz için dolar kurunun 34 TL’nin altına inmesi engelliyor, bunun için pahalı dövizi alıyor, bankalara likiditeyi çekmek için yüksek faiz vermeye kalkışıyorsanız kaynak ve servet transferinde ipin ucu kaçmış demektir.