Piyasalar, Merkez Bankası’nın politika faizini bu hafta yüzde 20’ye çıkarmasını bekliyor. Buna karşılık iktidara yakın yazarlar “faiz ancak yüzde 16.5-17 olur” yazılarıyla faiz haftasına başlamış bulunuyor. Faiz haftasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ülkelerine gidişine denk gelmesi de, yine ilginç bir tesadüf.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gerekli faiz artışı konusunda ikna edemeyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir süredir bu boşluğu doldurmak için Körfez’den kaynak girişi olacağını söylemeye başladı. Dolayısıyla bu hafta da piyasanın beklentisinin altında bir faiz artırımı ihtimali piyasalarda tartışılmaya başladı. Daha doğru bir söyleyişle; Erdoğan’ın faiz freni nedeniyle bunun yerine geçmesi düşünülerek “dışardan döviz kaynağı buluyoruz” propagandasının yaygınlaştırıldığını görüyoruz. Bu söylem “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın istediği faiz artışlarına yine engel olacağı” korkusunu büyütüyor.
Bloomberg ve Reuters’ın yaptığı faiz anketlerinde piyasaların yeni faiz beklentisinin ortalama yüzde 20 olduğunu görüyoruz. Piyasa katılımcılarından gelen yanıtlar yüzde 17 ile yüzde 23 arasında faiz tahminlerine işaret ediyor. Piyasa oyuncuları da aslında oranın çok daha yüksek olması gerektiğini biliyor ama Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığını bildikleri için, yapılabilecek faiz oranı olarak ortalama yüzde 20 tahmini yapıyorlar.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın daha yüksek oranlı faiz artırmak gerektiğine inandıklarını da biliyoruz. Çünkü yaptıkları birebir samimi konuşmalarında, “olması gereken faiz oranı ile mevcut arasındaki farkın çok büyük olduğunu” söylediklerini duyuyoruz.
Enflasyon Temmuz’da çift hane, yılsonunda yüzde 65
Hafta sonunda gelen yeni zamlarla birlikte iktisatçılar enflasyon tahminlerini yenileme ihtiyacı duydular. Uzman hesaplarına göre Temmuz enflasyonun çift hane çıkması kaçınılmaz. “Tarihin enflasyonu en yüksek temmuz ayı”nı yaşamamız kaçınılmaz. TÜİK rakamlarına güvenilmediği için kurumun bu rakamı tek hanede tutmak isteyebileceği ama yüzde 9’un altında bir rakam açıklamasının mümkün olmadığı konuşuluyor.
Bu gelişmeyle birlikte yılsonu için yüzde 59-60 olarak tahmin edilen yıllık enflasyon rakamları da yukarı doğru revize ediliyor. Yeni yılsonu enflasyon tahmininin yüzde 64-65 olduğunu görüyoruz. Bu varsayımların bundan sonra yüklü zam gelmemesi, kurdaki artışın da aylık yüzde 2-3 civarında seyretmesi üzerine kurulduğunu da unutmayalım.
İşte bu nedenle diyoruz ki: Körfez’den ne kadar para gelirse gelsin, faiz oranlarındaki artışın hızlanması gerekiyor. O nedenle de yüzde 20’inin altında gelecek bir politika faiz oranının piyasalarda tepki görmesi kaçınılmaz. İşin kötü tarafı ilk baştaki artırım düşük kaldığı için bir türlü güven sağlanamadı ve yüzde 20’in altındaki oran güveni iyice kaybettirecek. Bu da aslında yapılması gerekenden çok daha yüksek faiz oranlarına önümüzdeki dönemde çıkma zorunluluğu yaratacak. Yani bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz inadı nedeniyle faizler olması gerekenden çok daha yüksek olacak…
Körfez parası ne kadar ve ne zaman gelir?
Peki, Körfez’den ne kadar para gelir, ne zaman gelebilir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gidişte yaptığı konuşmadan anladığımız acil olarak 5-10 milyar dolarlık, mevduat gibi, finansman kalemine ağırlık verilmesi olacak gibi gözüküyor. Bununla birlikte satılacak kamu kuruluşlarının görüşülebileceği, bu arada yeni yatırım için yapılacak iş birliği konularında da açıklamalar yapılması beklenebilir.
Buradaki kritik noktalardan biri, finansman dışındaki yatırımların gerçekleşmesinin kısa sürede olamayacağı gerçeği. Yeni proje denilse bunun başlamasının en az 6 ay almasının kaçınılmaz olduğu ortada. Varlık satışı ise şimdi görüşmeler resmen başlasa en azından 3 ayı bulacaktır. Dolayısıyla şimdi yapılacak açıklamalar ileriye dönük plan açıklamaları dışında rezervlere hemen, ancak 5-10 milyar dolar katkı sağlayabilir. Bir başka deyişle swap hariç net rezervler eksi 60 milyar dolarken ancak eksi 50 milyar dolara düşebilir.
Bu tahminler doğruysa; Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerin hemen öncesinde gelecek döviz kaynağını piyasaların rahatlatılmasında ve kurların bu süreçte tekrar sabit tutulmasında kullanacağını varsayabiliriz. Halbuki o zaman enflasyon yüzde 60’ı aşacağı için, faiz oranlarının hiç istemediği kadar yüksek olması gerekecek. Yılbaşında çalışan ve emeklilere yüksek oranlı zamlar yapıp, yine seçim kazanma hesabı yapıyor olabilir mi derseniz, olabilir… Olabilir ama aynı senaryoyu sürekli deneyen ve fakirleşmeye devam eden halk ne diyecek?
Özetle; artan enflasyonla samimi mücadele edildiği görülmediği sürece, ekonomide istikrarın sağlanması mümkün değil. Artan enflasyona rağmen faiz oranlarını 3-5 puan artırmaya devam etmek ise mevcut iklimde yangına körükle gitmekle eş anlamlı. Bu yangının körfezden gelecek parayla söndürmesi ise mümkün gözükmüyor. O nedenle “körfez parası geliyor” propagandası kampanyaları gibi nafile çabalardan biran önce vazgeçilip, asıl soruna ve artık yeterli faiz artırımına odaklanmak gerekiyor.