Merkez Bankası’nın bugün politika faizini değiştirmeyeceği anlaşılıyor. Buna karşılık son dönemde artan likidite sıkıntısı nedeniyle Merkez’in piyasayı fonladığı faizi yüzde 47’den 49’a çıkarma ihtimali var.

Merkez Bankası’nın bugün politika faizini değiştirmeyeceği anlaşılıyor. Buna karşılık son dönemde artan likidite sıkıntısı nedeniyle Merkez’in piyasayı fonladığı faizi yüzde 47’den 49’a çıkarma ihtimali var. Aksi takdirde sıkı para politikasının yani enflasyonla mücadelenin zarar görmesi kaçınılmaz görünüyor.

Piyasaların tümü bu toplantıda faizin değişmeyeceği görüşünde. Buna rağmen merakla beklenen toplantı sonrası yapılacak açıklamada faiz indiriminin ne zaman başlayacağına ilişkin işaret aranacak. O nedenle ‘gerekirse ek sıkılaştırma yapılır’ cümlesinin açıklama metninden çıkıp çıkmadığına bakılacak. Bununla birlikte Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele konusunda belirteceği görüş ve buna bağlı zamanlama tahminleri en çok üzerinde durulan konular olacak.

Son dönemdeki yüklü döviz alımları nedeniyle aşırı derece artan TL likiditesinin çekilmesi giderek zorlaşıyor. Bu satırlar yazılırken FED’in kaç puanlık indirim yaptığı, bundan sonrasına ilişkin indirim sinyalleri belli değildi. Ne olursa olsun, FED kararından sonra birkaç gün piyasaların dalgalı seyredeceği gelecek haftadan itibaren Türkiye’ye fon girişlerinin  de yeniden hızlanması bekleniyor.

Daha önceki deneyim

Geçen 10 gün içinde gelen yaklaşık 10 milyar dolarlık rezerv alımı piyasadaki TL likiditesini çok artırdı ve Merkez Bankası’nın fonlama faizi yüzde 47’ye indi. Gelecek haftadan itibaren yeniden artması beklenen fon girişinin likidite sıkıntısını iyice artıracağı kesin. Bu nedenle bugünkü Merkez Bankası toplantısından fonlama faizinin artırılması yönünde karar çıkabileceği konuşuluyor. Dün itibariyle piyasadaki fazla likidite, rezerv alımları son iki günde durduğu halde 310 milyar TL’yi bulmuştu. Bu likidite fazlasının döviz alımları yeniden başladığında çok daha yükselmesi kaçınılmaz gözüküyor.

Merkez Bankası 2002’den sonra yaklaşık sekiz yıl boyunca piyasadaki likidite fazlası nedeniyle piyasa faizi ile fonlama faizini aynı oranda tuttu ‘borç alma faizi politika faizidir’ dedi. Şimdi yine benzer bir kararın alınması gerektiği, politika faizi yüzde 50 iken fonlama faizi için belirlenen alt ve üst 3 puanlık farkın kapatılması gerektiği konuşuluyor. Üst bandın değiştirilmesine gerek olmadığı ama alt bandın 1 puana indirilmesi önerisi bundan birkaç ay önce TEPAV’ın Para Piyasaları analizlerinde yer almaya başladı. TEPAV bu önlemin alınması gerektiği konusunda ısrarlı ve önerilerine devam ediyor. 

Bu uygulama ile fonlama faizinin politika faizinin 1 puan altında olabileceği, üst bandın ise 53 olarak korunabileceği belirtiliyor. Likidite fazlası olduğunda bu nedenle Merkez’in piyasayı fonlama faizinin yüzde 49’un altına inemeyeceği, dolayısıyla parasal sıkılaştırmaya rağmen yaşanan gevşemenin önlenebileceği konuşuluyor. Piyasada bu yönde bir beklenti olduğu pek görülmüyor ama Merkez Bankası’nın bu öneriyi hayata geçirmek zorunda kalacağı belirtiliyor.

Likiditenin çekilmesi için piyasada konuşulanlar ise daha çok likidite bonosu çıkarılması veya Merkez Bankası’nın üç aylığına depo ihalesi ile piyasadaki likiditeyi emmesi yönünde. Daha önce 2006 yılında Merkez Bankası’nın benzer bir durumda karşılaştığı, likidite bonosu ve üç aylık depo ile alım yapmak için ihaleye çıkıldığında bankaların çok yüksek kar marjları istedikleri, o nedenle bu yöntemlerin fazla tercih edilmediği belirtiliyor. Bankaların yine böyle bir yöntemde kar marjını yüksek isteyecekleri, o nedenle en uygun çözümün yüzde 49’luk fonlama faizi ile likiditenin çekilmesi olacağı ifade ediliyor.

Erdoğan’ın dünkü enflasyon sözleri

Likiditenin bol olacağı anlaşılırken piyasayı fonlama faizinin üç puan aşağıdan gelmesi bankaların mevduat faizini düşürücü yönde etki yapıyor ve politika faizinin piyasa faizi olarak uygulanmasını engelliyor. Bu durum da enflasyonla mücadele açısından Merkez Bankası’nın aslında hiç istemediği bir durum.

Bu arada iktisatçıların genel kanısı; aslında hükümetin ekonomide yine şanslı bir döneme girdiği, uluslararası konjonktürün, özellikle petrol fiyatlarındaki gerilemenin enflasyonla mücadele için uygun bir zemin yarattığı yolunda. 

Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün müteahhitlerle yaptığı toplantıda, global ekonomide hala dengelerin oturmadığını ileri sürerek ‘enflasyonun biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor’ demesi dikkat çekti. Çatışmaların arttığını, Avrupa’nın büyüme oranlarının düştüğünü örnek göstermesi ise gecikme için geçerli argümanlar gibi gözükmüyor. 

O nedenle de kulislerde yeniden “Cumhurbaşkanı’nın enflasyonla mücadele programını sulandırma niyetinin olup olmadığı” tartışılmaya başladı. Bence birkaç ay içerisinde -koşullar aslında uygun olmasına rağmen- popülizmin yeniden öne çıktığını görürsek şaşırmayalım. Bu program, vatandaşa verdiği bunca acıdan sonra yarım kalırsa o zaman bence iktidarın bir daha seçim kazanma ihtimali de ortadan kalkabilir. Önümüzdeki dönem için siyasette ne planlar yapıldığını anlamak için belli ki biraz daha beklemek gerekecek.