Bir yandan ekonomi yönetiminin devam edeceğine ilişkin risk algısı gündeme getirilirken ekonomideki daralma ve bunun getirdiği toplumsal rahatsızlıkların işaretleri artmaya başladı. Mevcut program ve uygulayıcıları hakkındaki belirsizliğin devam etmesi halinde önümüzdeki dönem ekonomideki daralmanın iyice derinleşmesinden korkuluyor.
Önümüzdeki yaklaşık bir yıllık dönemde büyüme oranlarının küçüleceği, buna bağlı işsizliğin giderek büyüdüğü bir süreç yaşamamız kaçınılmaz. Dün yayınlanan BETAM’ın öncü verilerden yaptığı tahminlere göre bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0.6 oranında küçülme yaşanacak. Aslında bu tahmin Merkez Bankası Enflasyon Raporu’nda yer alan tahminlerle uyumlu. Bu gidişle ikinci çeyrek ardından üçüncü ve dördüncü çeyreklerde de eksi rakamlar göreceğiz.
İktisatçılar Merkez Bankası tahminlerinden yola çıkarak bu yılın ikinci yarısında yaklaşık yüzde 1 oranlarında küçülmeler yaşanacağını tahmin ediyorlar. Bu nedenle de stagflasyonun yani ekonomik durgunluk ve enflasyonun bir arada yaşanmasının gündeme geleceğinden söz ediliyor. İktisatçıların tahminlerine göre Merkez Bankası’nın belirlediği gibi bu yılın toplamında yüzde 3.1 oranında bir büyüme oranında kalınacak. Yine aynı hesaplamalara göre 2025 yılı büyüme oranı ise yüzde 1.3 oranında gerçekleşecek.
İki ay öncesinden gelen verilerden görmeye başladığımız işsizlik oranlarındaki artışların önümüzdeki bir yıl içinde yükselmeye devam etmesinden çekiniliyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz bu yıl sonu için belirlenen işsizlik oranı hedefinin yüzde 10.3 olduğunu hatırlatarak işsizlik artsa da yıl sonunda bu oranının altında kalmasını beklediklerini söylemişti.
Büyüme yüzde 1’in altına da inebilir
Ekonomideki aktiviteye ilişkin veriler planlanandan daha derin bir daralma yaşanacağını gösteriyor. Bu nedenle de yıl sonu itibariyle yüzde 10.3’lük işsizlik oranının altında kalınması önemli bir kalem oyunu yapılmadığı takdirde pek gerçekleşecek bir hedef gibi gözükmüyor.
Zaten ekonomide beklenenden daha derin bir gerilim yaşanırken son günlerde AKP içinden kaynaklandığı anlaşılan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifasıyla ilgili haberler piyasaların moralinin bozulmasına yol açtı. Sadece yerliler değil yabancı yatırımcılar da bu haberleri yakından takip ediyor.
Söylemek istediğimiz şu ki; uygulanan yeni ekonomik programla adı özdeşleşen Bakan Mehmet Şimşek ve ekibiyle ilgili belirsizliği büyüten bu haberler ekonomik gidişata sanıldığından fazla zarar veriyor. Böyle bir risk algısının ekonomik programa zarar vereceğini kaydeden iktisatçılar belirsizlik nedeniyle yatırımların ertelenmesinin, vatandaşın ileriye dönük harcama planlarının iyice kısılmasının, artan risk algısına karşı doğal bir tepki olacağını söylüyorlar.
Özetle bu yıl yüzde 3, gelecek yıl yüzde 1’in biraz üstündeki büyüme oranları zaten ülke ihtiyaçlarının çok altında büyüme oranları. Eğer son Şimşek haberleri gibi belirsizlik yaratan unsurlar devam ederse bu yıl yüzde 3’ün, 2025’de de yüzde 1’in altında kalacak büyüme oranlarıyla yetinmek zorunda kalabiliriz.
Faiz indirimi ve toplumsal rahatsızlıklar
Son gelişmeler nedeniyle, bazı iktisatçıların “Yıl sonuna kadar böyle bir ortamda faiz indirimine başlanması artık çok zor” demeye başladıklarına şahit oluyoruz. Gerçekten de belirsizlik devam eder ya da artarsa Merkez’in kasımda beklenen faiz indirimlerini geciktirmesi gündeme gelebilir. Bu ise ekonomide daralmanın planlanandan çok daha derin olmasına neden olabilir. Zaten daralacak ekonomide bir an önce biraz hareket yaratılmadığı takdirde hem maliyet büyüyecek hem de ekonominin yeniden harekete geçmesi gecikecek.
Faiz indiriminin gecikmesiyle ekonomideki daralmanın derinleşip zaten başlayan toplumsal rahatsızlıkların daha da büyümesine yol açması kaçınılmaz. Daha derin daralma da daha fazla işsizlik ile çalışan ve emekli maaşlarına daha düşük zam demektir. Ya da yüksek kamu zamlarının devam etmesi bu yolla yoksullaşmanın artması ve şikayetlerin iyice büyümesi anlamına gelir.
O nedenle sürekli diyoruz tek siyasi otorite olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ekonomik program konusunda daha kesin tavır almalı ve bunu daha yüksek sesle söyleyip bunu eylemleriyle desteklemeli. Böyle bir belirsizlik ortamında yeni ekonomi yönetimine güvenin sağlanamayacağı piyasalarda inandırıcı olamayıp sözlerini geçiremeyecekleri açık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şimşek ve ekibinin dolayısıyla yeni ekonomi programının arkasında kararlılıkla durduğunu göstermesi adına, artık eski ekonomi yönetiminin kadrolarını devre dışı bırakması gerekiyor. Böyle bir kararın belirsizliği gidermek ekonomideki daha fazla küçülmeyi önlemek ve işsizliğin iyice artmaması için artık gerekli hale geldiği görülmek zorunda.