Seçim öncesi piyasalarda çıkan panik havası azalmış olsa da hala söndürülebilmiş değil. Döviz ve altına hücumla birlikte rezerv erimesi devam ediyor. TL mevduat faizleri cazip hale gelmeden döviz ve altına olan talebin azaltılması pek mümkün gözükmüyor.
Merkez Bankası’nın çıkan panik üzerine aldığı kredi artışına sert sınır getiren karar etkili oldu. Bu karar üzerine yüzde 70’lere çıkan kredi faiz oranları, biraz normalleşti ve geçen hafta yüzde 65 civarında gezindi. Tüketici kredi faiz oranları ise bunun da üzerinde. Bankalara sorduğumuzda kredilerde neredeyse durma noktasına geldiklerini, uzun vadeli kredileri kendileri açısından karlı gördükleri için buraya yönlendiklerini, dolayısıyla uzun vadeli kredi faizinin daha düşük önerildiğini söylüyorlar.
Faizlerindeki yüksek artış kredi kullanımını çok azalttı ama buna karşılık Merkez Bankası hala TL mevduat faizlerini yükseltebilmiş değil. Bu tedbir sonrası bankaların zorunlu karşılıklarına faiz uygulamasını yaygınlaştıran bir karar daha alındı. Bunun TL mevduat faizlerinin artmasını sağlayacağı belirtiliyordu ama bu da olmadı. Kredi faiz oranlarındaki artış 10-15 puan arasında olurken, mevduat faiz oranlarındaki artış neredeyse 1 puanla sınırlı kaldı.
Mevduat faiz oranlarının artmamasında, bankaların daha ucuza finansman sağlamaları, buna karşılık kredi artışı sınırlandığı için, mevduata fazla ihtiyaç duymamaları etkili oluyor. Döviz talebi arttıkça bankalarda döviz hesapları büyüyor, bankalar bunu Merkez Bankası’na swap olarak verip, buradan daha ucuza fonlama imkanı kazanıyorlar. Politika faizi yüzde 45 iken, bir süredir fonlama faizleri yüzde 46.5’e çıkmıştı.
Swaplar yine devrede
Ancak bankalar yaptıkları swaplar karşılığı Merkez Bankası’ndan daha ucuza fon sağlayıp, ortalama fonlama faizlerini aşağı düşürüyor, mevduat toplamaya da fazla ihtiyaç duymuyorlar. Merkez Bankası döviz rezervi azaldığı için swaplara ihtiyaç duyuyor, bankalar da ucuz fon için buna dünden razı oluyorlar. Bankaların Merkez Bankası’nda yaptığı swaplar, bir ara 40 milyar dolara kadar inmişken, son günlerde yine 54 milyar dolara kadar yükseldi.
8 Mart verilerine göre 1-3 ay vadeli TL mevduat faizlerinde ortalama oran, 38 baz puanlık artışla, yüzde 53,63’e çıkmış gözüküyor. Ancak bu yıllık bileşik oran ve KMM dönüşlerinde verilen yüksek faiz oranlarını da kapsıyor. Küçük tasarrufçuya bankaların önerdiği faiz oranı hala yüzde 40, hatta 1 puan da altına inebiliyor. Dün bir büyük özel banka şubesiyle görüştüğümde 5 milyon TL üzerindeki mevduata yüzde 47, 100-250 bin arasındaki mevduata yüzde 41 verdiklerini söylediler. Mevduat tutarı düştükçe faiz oranının daha da aşağı indiğini belirttiler. Merkez Bankası küçük tasarruf ile yüksek tasarruf arasındaki farkın 20 puana kadar çıkmasını bir rahatsızlık unsuru olarak kaydetmişti. Ancak geçen sürede bu farkın azalmadığı, küçük tasarrufçuya yüksek faiz verilmesinin sağlanamadığı görüldü.
Zaten piyasadaki ateşin söndürülememesinin en büyük nedeni de küçük tasarrufçunun altın ve dövize olan talebinin canlı olması. Kuyumcularda altın sıkıntısı çekilince Darphane çift vardiya çalışmaya başladı ve en çok ihtiyaç duyulan tür çeyrek altın. Bu da zaten küçük tasarrufçunun buraya yöneldiğini gösteren çok somut bir veri.
Enflasyon beklentisi yükselmeye devam
Piyasalardaki panik tam olarak söndürülememişken, dün açıklanan piyasaların enflasyon beklentisinin yüzde 44.19’a çıktığı görüldü. Siz küçük tasarruf sahibine, bu iyimser piyasa beklentisinin bile altında faiz verilmesine razı olursanız, küçük tasarrufçunun da altın ve dövize kaymasından doğal bir şey olamaz. Zaten birkaç aydır döviz ve altın konusundaki spekülasyonlar artmışken bunu kırmanın yolu, TL mevduat faizine yüksek faiz verip TL’yi cazip hale getirmekten geçiyordu. “Mayıs sonrası kurdaki yüksek artış yine tekrarlanacak” spekülasyonunu önleyecek iletişimi de yapamadınız. O zaman, bu iyimser enflasyon beklentilerinin bile altında kalan TL mevduat faiziyle, altın ve dövize gidişi önlemeniz de, görüldüğü gibi mümkün olamıyor.
Merkez Bankası yasal düzenleme yapmadan, açtığı telefonlarla kredi kartında disiplin sağlamaya başladı. TL mevduat faizinin artması konusunda, bankaların taleplerini de yerine getirmesine rağmen, neden bu faiz oranlarının artmasını sağlayamadığını tekrar sorgulaması gerekiyor. Kendisi de rahatsız olduğunu belirttiğine göre, o zaman belki de kredi kartındaki gibi bir sözlü yönlendirmeye gitmesi gerekiyordu ama bunu yapmadı.
Gelinen noktada TL mevduat faiz oranlarının da artması için, ek faiz artışının artık şart olduğu anlaşılıyor. Beklentiler zaten Merkez Bankası’nın enflasyon hedefinin üst sınırını bile aşmışken, hala ‘enflasyonla mücadele ediyorum’ deniyorsa, politika faizini artırmaktan başka çaresi kalmamış gibi gözüküyor.
Keşke bir hafta sonraki toplantıda faiz artışı yapsa ama piyasada kimse böyle bir beklenti içinde değil. O zaman bu toplantının açıklama metninde mutlaka çok açık biçimde faiz artırımı sinyali vermeli ki; piyasaları biraz olsun sakinleştirebilsin.