Türk lirası bazlı KKM dönüşlerini özendirmek için getirilen tedbirlerle artan TL mevduat faizleri, son iki haftada bir hayli gerilemişti. Yeni tedbirlerin uygulamaya girdiği dün ise faiz artışı yeniden başladı. Bir büyük özel banka şubesiyle müşteri olarak yaptığım konuşmada, 10 gün önce yüzde 30’a kadar indirdikleri TL mevduat faizlerinin dün itibariyle yüzde 40’a çıktığını söylediler.
Bankacıların beklentisi önümüzdeki günlerde bu oranların daha da yukarılara çıkacağı yönünde. Her bankanın kendi özel durumu olduğunu hatırlatarak, KKM dönüş gerçekleşmelerine bağlı uyguladıkları faiz oranının değişebildiğini kaydeden bankacılar, hedefler yerine getirilince yeniden faiz düşüşü olabileceğini ancak yüzde 35’e çıkan politika faizi nedeniyle artık yüzde 40’ın altına ineceğini pek sanmadıklarını söylediler. Dolayısıyla KKM dönüş hedeflerine bağlı olarak TL mevduat faizlerinin önümüzdeki dönemde tekrar yüzde 45’e kadar çıkabileceğini düşünüyorlar.
Bankacılar KKM’den daha çok TL’ye dönüş olduğunu ancak faiz oranlarının düşmesiyle TL’ye dönüş cazibesinin de azaldığını kaydettiler. KKM’den dönüşlerde döviz tercihinde bulunan tasarruf sahibi sayısının azaldığını ama hala var olduğunu ifade ettiler. Yeniden TL faizlerinin artmasıyla birlikte, TL’ye dönen sayısının da artacağını tahmin ediyorlar.
Hazine faizleri de yükselişte ama…
Merkez Bankası’nın aldığı son kararlarla birlikte, bankaların almak zorunda kaldıkları Hazine tahvilinde de büyük düşüşler yaşanacak. Buna bağlı olarak Hazine tahvil faizlerinin artmaya başladığı görülüyor. Yabancı bankacılar Türkiye hazine tahvillerini almaları için faiz oranlarının yüzde 35’in üzerine çıkması gerektiği konusunda raporlar yayımladılar. Konuştuğum bir bankacı, zaten devlet tahvili ve hazine bonosu faiz oranlarının normal olarak politika faizi yakınlarında olması gerektiğini hatırlatarak, önümüzdeki yakın dönemde bu oranlara ulaşılacağını tahmin ettiklerini söyledi.
Konuştuğum bir başka bankacı ise böylesine dönemlerde uzun vadeli, örneğin 10 yıllık devlet tahviline fazla ilgi gösterilmeyeceğini, o nedenle 1-2 yıl vadeli tahvil faizlerinin faiz oranlarında daha çabuk bir etki görüleceğini söyledi. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde faiz oranları yükseleceği tahmin edilen Hazine kağıtlarının daha kısa vadeli olacağı ifade ediliyor.
Peki, tahvil faizleri yüzde 35’e çıktığı zaman yabancılar tahvil alımlarına başlayacak mı? Bankacılara sorduğumda aldığım yanıt önümüzdeki haftadan itibaren, düşük hacimli de olsa, alımların başlamasını bekliyorlar. Yabancıların raporlarında belirttikleri faiz oranlarının biraz marjlı olduğunu, yani yüzde 35’e yaklaşırken de alım yapmaya başlayabilecekleri görüşündeler.
Ancak yabancılar Hazine tahvili alımlarına başlasa bile, bu alımların önemli hacimlere ulaşması beklenmiyor. Yurt dışı swap piyasalarının hala kilitli olduğunu, girecek yabancıların 3-4 yıl öncesinde olduğu gibi, serbest bir giriş-çıkış ortamı beklediğini hatırlatan bankacılar, alımların başlayacağını ama ekonominin ihtiyacı olan fon akımlarının buradan sağlanmasının kısa-orta dönemde zor olduğunu söylüyorlar. Birkaç milyar dolarlık alımlar olabileceğini ama döviz açığını kapatacak rakamlara ulaşmasının beklenmediğini belirtiyorlar.
Seçime kadar yabancı girişi zor
Bankacıların da önümüzdeki dönemde döviz açısından sıkıntının devam edeceği görüşünde olduklarını görüyorum. Seçimlere kadar nette 11-12 milyar dolarlık bir giriş olabileceğini tahmin eden bir bankacı, cari açığın yeniden yükseleceği bu dönemde, cari açığın finansmanı için, bu girişlerin yetmeyeceğini hatırlattı.
Konuştuğum bankacının görüşü, kamu dahil swap hariç net döviz rezervlerinin yeniden eksi 70 milyar dolarlara kadar inebileceği, bu süre içerisinde kurlardaki artış hızının biraz daha hızlandırılarak sürdürülmesiyle, seçimlere kadar idare edebilecekleri yönünde.
Buna karşılık, döviz rezervlerinin, Mayıs seçimlerinden önceki kamu dahil swap hariç eksi 75 milyar dolarlara kadar inebileceği, bunun üzerine çıkması halinde tehlike yaşanabileceğini söyleyen iktisatçılar da bulunuyor. Genel kanı hükümetin yerel seçimlere kadar, bulabildiği kadar fazla yabancı sermaye bularak, önemli eksi rezervlere rağmen durumu idare edebileceği yönünde.
Tabi ki bu tahminler Türkiye’nin dış politika konusunda vahim hatalar yapıp, bu hataların ekonomiye zarar verecek boyutlara ulaşmayacağı varsayımıyla geçerli.