Türkiye’ye yabancı fon girişleri ve buna bağlı olarak döviz rezervlerindeki artış hızlandı. Son bir haftada rezervlerdeki artış 5 milyarı doları bulurken, seçim sonrası iyileşme 17 milyar dolara ulaştı. Merkez Bankası rezerv arttıkça bankalarla yaptığı swap miktarını azaltıyor. Bu operasyonla TL mevduat faizlerinin yüksek kalması sağlanıyor.
Seçim öncesindeki 5 puanlık faiz artışı ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni ekonomi yönetimine verdiği güçlü destek sayesinde para politikasında ek bir sıkılaştırma bekleniyordu. Bununla birlikte yabancı fon girişlerinin de hızlanacağı tahmin ediliyordu. Beklenen gibi oldu; sıcak para denilen, kısa vadeli yabancı sermaye girişi epey hızlandı.
Bu hızlanmada, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın ABD’de yaptığı temasların ve yabancı bankalara verilen mesajların etkili olduğu tahmin ediliyor. Bayram tatili sonrası, İsrail-İran gerginliği nedeniyle geçen hafta başında bir miktar sıcak para çıkışı, buna bağlı olarak rezerv düşüşü olmuştu. Ancak geçtiğimiz haftanın son üç gününde girişlerin yeniden hızlandığı görüldü.
Bunun en önemli nedeni yabancı sermayenin, sıkı para politikasına devam edilip aşamalı olarak enflasyonun düşeceği beklentisine girmesi. Bununla birlikte kurlarda enflasyonun altında bir artış olacağı da kesinleşmiş gözüküyor. Tüm bunlar kısa vadeli fonlar için, döviz getirip TL’ye dönerek hisse senedi ya da tahvile yatırım yapmayı cazip kılıyor. Çünkü enflasyon düştükçe yatırım yaptıkları araçlar değer kazanacak, istedikleri zaman dövize çevirip geri dönmek için de kurlar cazip sürdürülecek. İşte bu tabloyu, yani yüksek karı gördükleri için Türkiye’ye gelip kısa vadeli yatırım yapmayı tercih ediyorlar.
Erken gelen daha çok kazanıyor
Bu arada, böyle bir süreçte ne kadar erken gelirlerse karlarının o kadar yüksek olacağını da görüyorlar. Yani talebin çok arttığı döneme kaldıkları zaman kardan zarar etmiş olacaklar, o nedenle ne kadar erken gelirlerse o kadar karlı olacaklarını hesaplıyorlar. Bu nedenle hızlı girişin önümüzdeki birkaç hafta daha belki de artarak sürmesi bekleniyor.
Seçimden sonra aslında kısa vadeli fon girişleri başlamıştı. 19 Nisan Cuma günü swap hariç kamu dahil net rezervlerde 1.6 milyar dolar artış olmuştu. 22 Nisan İsrail-İran gerginliği nedeniyle sıcak para çıkış yaptı, o gün 800 milyon dolar rezervler azaldı. Ancak daha sonra artış yeniden başladı; 23 Nisan’da rezervdeki artış 500 milyon dolar oldu. 25 Nisan Perşembe günü rezervdeki günlük artış, en yüksek rakamlardan birine ulaşıp, 2.3 milyar doları buldu. Böylece geçen perşembe günü net rezervler eksi 61 milyar dolara kadar yükseldi.
Bu arada Merkez Bankası aynı zamanda bankalarla yaptığı swapı azaltmaya devam etti. Geçtiğimiz Cuma günü yani 26 Nisan’da bankalarla yapılan swap 39.5 milyar dolara kadar indi. Seçim öncesinde bu rakamın 58 milyar dolar olduğunu göz önünde tutarsak, 20 milyar dolara yaklaşan bir swap azaltımı oldu.
Merkez Bankası rezervi artırdıkça, swapları düşürüyor ve böylece bu kadar miktarda TL likiditesi piyasadan geri çekerek piyasayı sıkı tutmaya devam ediyor. Cuma günkü swap hareketinden yola çıkarak, rezervlerde geçen Cuma 1.5-2 milyar dolarlık daha artış olduğu tahmin ediliyor. Cuma günkü rezerv rakamı bugün belli olacak ama geçtiğimiz hafta sonu itibariyle net rezervlerin eksi 60 milyar doların altı bir rakama çıkması bekleniyordu. Dolayısıyla seçimden bu yana swaplarda yaklaşık 20 milyar dolarlık bir azalma olurken, swap hariç net rezervlerdeki iyileşmenin de 17 milyar dolara çıktığı anlaşılıyor.
Şimdi ne olacak?
Küresel piyasalarda ya da dış politikada önemli bir sorun olmazsa, yabancı sermaye girişi ve rezerv artışının sürmesi bekleniyor. İktisatçılar swap hariç kamu dahil net rezervlerde eksi 50 milyar dolara kadar bir iyileşmeyi mayıs içinde görmeyi bekliyorlar. Buna karşılık swaplarda düşüş devam edecek ama burada miktara bağlı indirim tutarı da, ister istemez, azalacak.
Kurlardaki artış da iyice yavaşladı. Şubattaki yüzde 2,5’luk kur sepeti artışının, yaşanan panik nedeniyle martta yüzde 4’e çıktığını gördük. Nisan içindeki sepet bazında kur artışı geçen cuma günü itibariyle yüzde 1.2 düzeyindeydi. Yani nisandaki kur artışı büyük ihtimalle yüzde 1.5’in altında kalacak.
Bu hareketin turizm sezonunun açılıp, cari açığın azalacağı dönemde, yani yaz aylarında sertleşmesi beklenebilir. Sonbahara kadar sepet bazında kur artışında yüzde 1’lik rakamlar görürsek şaşırmayalım. Merkez Bankası kur artışının enflasyonun altında kalacağı sözünü yerine getirdi. Bundan sonra devam eder mi derseniz, iktisatçılar devam etmemesi için sorun görmüyor.
Kritik nokta ise Merkez Bankası’nın artık değerini anladığı TL mevduat faizlerinin yüksek seyrini devam ettirmesi. Merkez Bankası yüzde 50 politika faizine karşılık piyasayı yüzde 53’den fonlayıp, sıkılaşmayı artırıyor. Bu durum, piyasadaki likiditeyi de çekince, TL mevduat faizinin yüksek kalmasını sağlıyor. Ancak burada rezervlerin artması nedeniyle piyasaya verilen likiditeyi aynı miktarda swap azaltımıyla çekmenin artık mümkün olamayacağı bir nokta gelebilir. Bankalar, bu takdirde, döviz imkanları da artınca, TL mevduat faizine yüksek faiz vermeyi bırakabilirler. Halbuki bu oranların uzun bir süre daha yüksek kalması gerekiyor ki; ters dolarizasyon başarılabilsin.
İşte bu nedenle Merkez Bankası’nın likiditeyi düşük, TL mevduat faizini yüksek tutmak için, bundan sonra ‘ince ayar dönemi’ne girmesi gerekecek.