Yerli yatırımcılar döviz ve altınlarını çözüp TL’ye dönerken, sıcak para girişi iyice hızlandı, buna ek olarak son günlerde döviz kredisi kullanımı da epeyce arttı. Merkez Bankası döviz alımı nedeniyle piyasaya verdiği TL'yi geri çekmekte zorlanıyor.

Piyasalara döviz yağmuru devam ediyor. Yabancı fonların bir an önce girip, kar maksimizasyonu sağlama telaşı nedeniyle, Londra’da TL faizlerin yüzde 30’a kadar indiği belirtiliyor. Yabancıların bankaların yurtdışıyla swap kısıtlamaları kaldırılsın diye ekonomi yönetimi üzerinde kurduğu baskı da giderek ağırlaşıyor.

Türkiye’ye son günlerde birçok kanaldan döviz girişi oluyor. Yerli yatırımcılar döviz ve altınlarını çözüp TL’ye dönerken sıcak para girişi iyice hızlandı, buna ek olarak son günlerde döviz kredisi kullanımı da epeyce arttı. Beklenenden çok daha yoğun bu akım para yönetimini güçleştirmeye başladı. Merkez Bankası döviz alımı nedeniyle piyasaya verdiği TL fazlasını çekmekte artık zorlanıyor.

Merkez Bankası’nın swap hariç net rezervleri geçtiğimiz perşembe akşamı eksi 37.5 milyar dolara yükseldi. Hafta sonunda büyük ihtimalle net rezervler eksi 35 milyar dolara kadar çıkmış olacak. Bu rakam seçim öncesinde eksi 75 milyar dolara kadar inmişti. Yani artış 40 milyar doları buldu diyebiliriz.

Merkez Bankası’nın, açıkça söylemese de planının, Enflasyon Raporu’ndan da anlaşıldığı gibi; uzun süre politika faizini yüzde 50 seviyesinde tutup, kurların da mevcut değerini, ya da az üstünde seyretmesini sağlamak olduğu anlaşılıyor. Ekonomi yönetiminin, geçmişteki kötü deneyimler nedeniyle, TL’nin aşırı değerlenmesinden kaçındığı, bu nedenle TL’yi mevcut seviyesinde korumak istediği anlaşılıyor. Kurların aşağı gelip TL’nin aşırı değerlenmesi halinde özellikle ihracatçılardan gelecek şikayetlerin çok yükselmesinden çekiniliyor.

Hem faizi hem kuru savunmak…

Ancak Merkez Bankası’nın “imkansız üçlü” denilebilecek bu dengeyi sürdürmesi giderek güçleşiyor. Geçtiğimiz haftalarda aldığı döviz kadar bankalarla yaptığı swaplarını azaltan Merkez Bankası’nın swapları neredeyse 30 milyar dolara kadar indi. Satın aldığı kadar swap azaltamadığı zaman fonlama faizini indirmek zorunda kaldı. Bu fazlalığı yeniden açtığı depo ihaleleriyle çekmek istese de bu yöntem swap kadar etkili olamıyor.

Piyasada kalan fazla para nedeniyle geçtiğimiz hafta Merkez Bankası fonlama faizini yüzde 48’lere kadar indirmek zorunda kaldı. Ancak fiili fonlama faizi indiğinde bankalar, TL mevduatlara verdikleri faizleri aynı oranda indirdiler. Son dönemde yurt dışından döviz kredisi kullanmak daha avantajlı olduğu için bankalar bu yolu tercih ediyorlar. Bu da içeriden fonlama ihtiyaçlarını azaltıyor bu nedenle de TL mevduat faizlerini düşürüyorlar. Halbuki Merkez Bankası’nın bu dengeyi tutturması, sıkı para uygulamasının zarar görmemesi için TL mevduata reel faiz verilmesini sağlaması gerekiyor. Bu nedenle geçtiğimiz Cuma günü fiili fonlama faizini, 3 günün ardından, tekrar yüzde 53’e çıkardı. Bu yolla mevduat faizlerindeki düşüşü engellemeye çalışıyor. Ancak döviz fazlası devam ettikçe, TL mevduat faizini koruması da güçleşiyor.

Yurtdışı swap sınırlaması kaldırılırsa…

Özetle; mevcut koşullarda, yani çok yoğun yabancı fon girişi ve TL’ye dönüş ortamında, ekonomi yönetiminin zorlanmaya başladığı ortada. 30 milyar dolara kadar inen swaplar bittiğinde bu iş daha da zorlaşacak. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, likiditenin çekilmesi için gerekirse ek tedbirler alacaklarını söyledi ama işlerinin hiç de kolay olmayacağı açık.

Yabancı fonlar çok yüksek kar marjları gördükleri için Türkiye’ye akın ediyor, faizlerin ileride düşeceğini hesap ederek, biran önce gelerek karlarını maksimize etmeye çabalıyorlar. O nedenle TL’ye olan talebin çok arttığı gözleniyor.

Bu arada yabancıların ekonomi yönetimi üzerinde, mevcut bankaların yurt dışıyla yaptıkları swaplara getirilmiş olan kısıtların kaldırılmasını istediklerini görüyoruz. Yani Berat Albayrak döneminden önceki gibi, bankaların yurt dışı bankalarla yaptıkları swaplar için sınır olmamasını, tümüyle serbest olmasını istiyorlar. Böyle bir iklimde swapların tümüyle açılması ise beraberinde birçok sorunu getirecek, zaten var olan sorunların yönetimini iyice ağırlaştıracak. Başkan Karahan soru üzerine bu işin BDDK düzenlemesine bağlı olduğunu. İhtiyatlı olunması gerektiğini düşündüklerini söyledi. Ancak yoğun olarak yurt dışı bankalara swapların açılacağı yönünde haber gönderildiği de konuşuluyor.

Unutmayalım ki; gelen fonlar kısa vadeli giriş çıkıp yapıp, kısa sürede karlarını yüksek tutmak isteyen fonlar. Bunlara ödenecek getiri büyük ölçüde halkın birikimlerinden ödenecek. Bu süreçte fon girişine ihtiyaç olduğu kesin ama ödenecek faturanın mümkün olduğunca az olması ve kısa süre için yapılması da halkın lehine bir durum. Bu nedenle sıcak paraya temkinli bakmak gerekiyor.

Türkiye’nin ihtiyacı olan; yatırım yapacak, istihdam sağlayacak, teknoloji transferi getirecek, küresel uyum için gereken dönüşümü sağlayacak yatırımlar için gelecek doğrudan yatırım dövizi. Bunun için gereken koşulları biran önce sağlamak gerekiyor. Yani artık vakit geçirmeden hukuk kurallarının egemen olacağı, vatandaşa ve yabancılara da hukuksal güvence sağlayacak, demokratik koşulları iyileştirecek bir iklimin oluşturulması gerekiyor. Ülke ve ekonominin çıkarları için planların bu yönde yapılması gerektiği çok açık..

Doğrudan yabancı sermaye hukuksal ve kurumsal güvencelerin olduğu, rasyonel ekonomik politikalarla istikrarın sağlanacağına güveneceği Türkiye’yi istiyor. Bunun için dış politika ve siyasetteki tercihlerin de değişmesi gerektiği açık.