Ünlü Forbes dergisi seçimin ardından 'En güçlü 100 insan' listesini güncelledi. Listeye en tepeden, yeni Trump hükümetinde üst düzey görev de alması beklenen Elon Musk girdi. Chobani yoğurtlarının kurucusu Hamdi Ulukaya da listeye girdi.

Trump’ın başkan seçilmesi dünyada “En güçlü insanlar” listesini bir haftada alt üst etti.

Dünyanın en önemli ekonomi dergilerinden Forbes dün akşam “Dünyanın en güçlü 100 insanı” listesini abonelerine duyurdu.

Bugün açıklanacak listede dünyanın en güçlü insanı Trump kampanyasına katılan Elon Musk oldu.

Musk’ın bir numaraya girmesi Amerika’nın Yeni Establishment’ının da (Müesses Nizam) değişmeye başladığının ilk işareti sayılıyor.

Elon Musk’tan sonra listenin ikinci sürprizi Türkiye’den

Listenin en büyük sürprizi en güçlü 100 insan arasına Türkiye’den gitme bir iş insanının girmesi oldu.

Chobani yoğurtlarının kurucusu ve sahibi Hamdi Ulukaya listeye 83’ncü sıradan girdi.

Dünyanın en güçlü ilk 10 insanı ise Elon Musk’tan sonra şu kişiler oldu:

Chip üreticileri yeni süper güç

2 Numaraya cip üreticisi Jensen Huang yerleşti.

3 numarada ise Microsoft CEO’su Satya Nadella var.

4 numarada ünlü yatırımcı Warren Buffet bulunuyor.

5 numara ise JP Morgan CEO’su Jamie Dimon.

6 numara Apple CEO’su Tim Cook

7 numara Facebook Instagram ve Whatsapp üst kuruluşu META’nın başkanı Mark Zuckerberg.

Yapay zeka ve kadın otomobilci güç odakları listesinde

8 numarada yapay zeka sektöründen biri var. OpenAI kurucusu Sam Altman

9 numarada otomotiv sanayinden bir kadın var. General Motors CEO’su Mary Barra

10 numara ise Google’ın ve Youtube’un sahibi Alphabet CEO’su Sundar Pichai

Trump karşıtları şimdiden düşüşte mi?

Geçen yıllarda güç listelerinin hep ilk 10’una giren Amazon’un sahibi Jeff Bezos bu defa 11’nci sırada yer aldı.

“Acaba Trump’a karşı olması gücünü de mi etkiledi” sorusunun cevabını önümüzdeki dört yılda göreceğiz.

CEO’lar güçlü insan listesinde kurucu patronları geçti

Bir başka ilginç durum ise Microsoft’un CEO’su üçüncü sırada yer alırken kurucusu ve eski patronu Bill Gates’in kendine ancak 22’inci sırada yer bulabilmesi oldu.

Aynı şekilde Alphabet’in CEO’su 10’ncu sırada yer alırken iki kurucu patronu Sergey Brin ve Larry Page ise ancak 33’ncü sıraya girebildi.

Lüks markaların kralı olarak bilinen LVMH’nin patronu Bernard Arnauld da 17’inci sıraya yerleşti.

Listede 18 kadın yer aldı.

Listenin streaming sürprizi: Netflix patronu yok

Listede eğlence ve streaming dünyasından Disney ve Disney Plus’ın patronu Bob Iger var.

Amazon Prime’ın patronu da var.

Ama dünya eğlence tarihini değiştiren Netflix’in patronu yok.

Bence tartışılacak bir durum.

Ulukaya 30 yılda dünyanın en güçlü 100 insanından biri oldu

Hamdi Ulukaya 1994’te ABD’ye göç etti.

30 yıl içinde önce Chobani Yoğurt markasını yarattı ve pazarın en büyüğü haline getirdi.

Sonra üst kahve markası La Colombe’u satın aldı.

Son olarak da San Fransisco merkezli bira şirketi Anchor Brewing Company’i bünyesine kattı.

Yıldan yıla büyümesi yüzde20-23…

Ayrıca ABD iş dünyasında çok güçlü ilişkileri var.

Bugün seçim olsa TC kimlikli Suriyeliler kime oy verir? Erdoğan’a mı, yoksa ‘Sınır Çarı’na mı?

Rahmetli İlhan Selçuk bizim gençlik yıllarımızda “Gardrop Atatürkçülüğü” diye bir kavram yaratmıştı.

Oysa kendisi daha o günlerde, üstten düğmeli mujik gömleğiyle kendi Atatürkçülük anlayışına yeni bir tür gardrop yaratıyordu.

Ama bu onun tarif ettiği yeni bir gardroptu, o yüzden belki de adını “Elbise dolabı Atatürkçülüğü” olarak güncellemek gerekirdi.

Bazılarımız çok sevmişti o kavramı ve iyi de yerleşmişti.

Zaman zaman ben de kullanmıştım…

‘Gardrop Atatürkçülüğü’ne karşı ‘Sosyal Medya Atatürkçülüğü’

Cumhurbaşkanı Erdoğan da İlhan abinin izinden gidip 10 Kasım günü yeni bir Atatürkçülük kategorisi yarattı:

“Sosyal medya Atatürkçülüğü…”

O da bunu Atatürk’ün ölüm gününde bakanlar kurulunu Atatürkçülüğün en sembolik mekanlarından olan Çankaya’da toplarken yapmıştı.

Mesajı açıktı…

“Siz onlara bakmayın. Asıl Atatürkçü biziz…”

O yüzden belki onun Atatürkçülük anlayışını da “yandaş klasik medya Atatürkçülüğü” olarak güncellemek gerekirdi.

Popülizmin en büyük meraklarındandır.

Kendisi gibi olmayanları “kategorize eder…”

21. yüzyıl popülizminin yeni yönetim biçiminde ilk adım geçen pazartesi atıldı

Şimdi ise popülizmin yepyeni bir yönetme sanatı anlayışı ve modeliyle karşı karşıyayız…

Onu da şöyle tarif edebiliriz:

“Anayasalarla ve kanunlarla oluşturulmuş resmi makam ve ünvanlara gayri resmi isimler vermek…”

ABD’nin “seçilmiş başkanı” bunun ilk adımını geçen pazartesi günü attı.

Yaptığı ilk atama onun dünyanın hala 1 numaralı süper güçü sayılan ABD’yi hangi mantık ve üslup belagatıyla yöneteceğinin ilk işaretlerini de verdi.

İlk kararı “sınırların korunmasıyla görevli” en üst düzey yetkiliyi atamak oldu.

Atadığı isim Thomas Homan…

“Göç ve Sınır İdaresi Başkanlığına” getirildi.

Yani bir anlamda Trump’ı iktidara getiren “anti göçmen” politikaları yürütecek kişi…

Sınır kontrolünü yapacak kişiye verdiği gayri resmi isim: ‘Sınır Çarı’

Buraya kadar normal.

Ancak atadığı kişiye kendi üslubuyla verdiği isim ilginç.

“Sınır Çarı” olarak adlandırmış.

“Başkan” ünvanı taşıyan bir kişinin sınırları koruyacak adamına onu kendisinden daha güçlü gösterecek büyük ve etkileyici bir ünvan vermesini neyle açıklayacağız?

“Sınır Çarı…”

Yani ABD sınırına bir ‘Deli Petro’ mu geliyor?

Çar kelimesi Rusların imparatorlarına verdikleri isimdi.

Kelime köken olarak Roma imparatorlarının ünvanı olan Sezar’dan geliyor.

Trump bu ünvanla atadığı yöneticiye adeta şu emiri veriyor:

“Sınırdan geçişleri ne pahasına olursa olsun engelle. Kanun falan ipleme. Bir çar gibi rahat davran…”

Öyle görünüyor ki ABD’yi bundan sonra bizim “Deli Petro,” Rusların “Büyük Petro” dediği türden bir “Çarlık bürokrasisi” yönetecek.

Bu haberi okurken kendi kendime sordum.

Sınırdaki ‘Deli Petro’yu en çok kimler sevecek?

Böyle bir yönetici en çok kimi sevindirir?

Trump’a oy verenleri tabii…

Ama onlar içinde en çok kimi?

Beyaz WASP Amerikalıları mı…

Yani Beyaz, Anglo Sakson, protestan Amerikalıları mı…

Yoksa Katolik Latin kökenlileri mi…

‘Ev kedisi’ni yiyen ‘yeni ezikler’ sandık çıkışında ne dedi?

Sandık çıkışı anketler bize çok çarpıcı bir 21. yüzyıl profili tanıttı.

Yirminci yüzyılda onlara “Ezilenler” denirdi.

Bu yüzyılda ise “Ezikler” deniyor.

Tablo da şu…

Trump “Yasadışı Latin göçmenleri atacağım” dedi…

Bir destekçisi Porto Rico için “yüzen bir çöplük adasıdır” dedi.

Kendisi “Bunlar ev hayvanlarını bile yiyor” diye aşağıladı…

Ama Başta Florida’nın Kübalıları olmak üzere Latin Amerika kökenliler gidip ona oy verdi.

Trumpçıların hakaretine uğramış Müslümanların eli neye kalktı?

Müslümanlara etmedik hakareti bırakmadı, hepsini atacağım, dedi…

Altı Müslüman ülkeye vizeleri tamamen kaldırdı…

Müslümanları da ülkelerine göndereceğim, dedi…

Müslümanlar gidip ona oy verdi.

Beyazlar ‘Black Lives Matter’ derken Siyahlar kim ‘matter’ dedi?

Polis tarafından öldürülen siyahlar için demokrat beyazlar sokaklara çıkarken Trump her defasında siyahları öldüren polislere sahip çıktı, sırtlarını okşadı…

Amerika’nın en ırkçı kesimleri onu destekledi…

Siyahlar gidip ona verdi…

İşte Amerika seçiminin bu sandık çıkışı sosyolojisi ister istemez benim pop sosyolog aklıma da şu soruyu sokuyor…

Bugün seçim yapılsa Suriyeliler acaba kime oy verirdi?

Hemen “saçma sapan bir konu” deyip geçmeyin…

Gelin Türkiye’nin yeni sosyolojisine bakalım.

Soru 1: Neden Suriyeli erkek sayısı kadından fazla?

Türkiye’de resmi rakamlara göre 3 milyon 96 bin Suriyeli var.

Çok ilginçtir, bunların yüzde 52’si erkek…

Türkiye’ye sığınan Suriyeliler arasında erkeklerin sayısı kadınlardan 121 bin fazla…

Yaş ortalamaları 21…

Geliyorum en ilginç istatistiğe…

Erkekle kadın arasındaki en büyük fark 25-29 yaşta.

Bu grupta 121.500 Suriyeli var.

Veee…

Bu yaş grubundaki erkek sayısı kadınlardan 24 bin fazla…

Normal olarak bu erkeklerin savaşacağı yaş grubu.

Normal olarak erkeklerin kalıp orada savaşması gerekirken acaba ilk onlar mı kaçtı?

Soru 2: Oy kullanma hakkına sahip 140 bin Suriyeli kime oy verecek?

Neyse bugün asıl meselem bu değil.

Ağustos 2024 itibariyle resmi rakamlarla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almış Suriyeli sayısı 238.768…

Bunun 104 bini çocuk.

Demek ki 140 binine yakını yetişkin ve seçme hakkına sahip TC vatandaşı.

Soru şu…

Bugün seçim yapılsa bu Suriyeliler kime oy verir?

‘Kapılarımız hala açık’ diyene mi, ‘Hepinizi mancınıkla göndereceğim’ diyene mi?

İki adayımız var…

Daha geçen gün 18 yaşından aşağı, 50 yaşından yukarı Irak vatandaşlarına vizesiz Türkiye’ye girme hakkını veren…

Yine daha geçen gün “Biz ensar ülkesiyiz, kapımız Lübnanlı kardeşlerimize de Filistinli kardeşlerimize de açık” diyen Erdoğan’a mı verirler oylarını…

Yoksa “İktidara geldiğim gün bütün Suriyeli ve Afganları mancınıkla evlerine göndereceğim” diyen Ümit Özdağ’a mı…

Mantık “Tabii ki Erdoğan’a verirler” diyor değil mi…

Özdağ şimdiden şöyle güçlü kuvvetli bir sınır çarı bulursa

Unutmayın, popülizmin insan beyninde saldırıp düşürdüğü ilk mevzi rasyonellik ve akılcılık merkezidir.

Bu yeni mantıkla bakarsanız…

Ümit Özdağ’ı da küçümsemeyin yani…

Suriyelilere, Afganlara, bilumum yeni eziklere karşı üslubun ve hakaretin dozunu biraz daha abartırsa…

Hele hele şöyle kaslı, güçlü kuvvetli bir Sınır Çarı bulur, şimdiden o göreve tayin ederse…

Şansı bayağı açılır yani…

Gün değişti…

Eski deyiş şuydu:

“Dağdan gelen bağdakini kovar…”

Şimdi “Dağdan önce gelen yeni geleni kovuyor…”

Popülist kitleler “çarlarını” sever…

Güçlü kuvvetli çarlarını daha da çok severler…

Ve şimdi 21’in Yüzyılın “yeni çarları” ile tanışıyorlar…

Sınır çarları….

Kayyım çarları…

Kısaca arkadaş….

Winter is coming….