Sonunda devlet medyası da Fatih Terim Fonu olayına girdi.
Onlar girince eğlence daha da büyüdü…
Yeni Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük, Fatih Terim Fonu olayının tek “Alnı secdeye gelen varan, mütedeyyin” ve futbolcu olmayan aktörüne ulaşmış.
Daha doğrusu onun avukatına…
Çipli çantanın sahibi faize karşı, mütedeyyin bir insanmış
Sözünü ettiğim kişi, Fatih Terim Fonuna elden verdiği paranın içine çip yerleştirip takip eden iş insanı Atilla Baltaş…
Çantaya koyduğu çipten parasını takip edip, futbolcu Semih’e ulaşıp “Benim paramın senin çantanda ne işi var” diye soran insan bu… O sahne gözümün önüne geldikçe Levent Kırca’yı hatırlıyorum.
Meğer bu iş insanı mütedeyyin, alnı secdeye varan Müslüman bir kardeşimizmiş.
Nereden öğrendik bunu?
Cem Küçük’ün yazısından.
Çünkü “Faize karşıymış…”
Oksimoron gibi değil mi…
“Fondaki mümin…”
Neyse ben aradan çıkıp sözü Cem Küçük’ün yazısına bırakayım.
Ne kadar çok getirirseniz o kadar çok kazanırsınız
Cem Küçük yazısının başında şunu soruyor:
“Peki bu dava nasıl başladı?”
Gerisini ondan okuyoruz:
“İş insanı Atilla Baltaş’ın mahkemeye gitmesiyle. Cumartesi günü Baltaş’ın avukatı Ümit Karadağ’la konuştum. Kendisi bana süreci baştan sona anlattı. Atilla Baltaş, Seçil Erzan’a 5 milyon dolar kaptırmış. Erzan her mağdura başka hikâye anlatmış. Karadağ müvekkilinin sürecini şöyle anlatıyor:
“Atilla bey yıllardır Denizbank’ın Florya’da müşterisi. Seçil Erzan’la yıllardır çalışır. Levent şubeye geçince de çalışmaya devam etmiş. Erzan, ‘Özel müşterilere, özel kapalı fon sisteminde çok ciddi paralar kazandıracak bir sistem oluşturduk. Bu sistemi gizli tutuyoruz. Ne kadar çok para getirirseniz o kadar fazla kazanırız’ demiş. Tabii Fatih Terim fonu olduğunu da söylemiş.”
Müvekkilim faize karşıdır, dolar bazında yüzde 12 aldı
“Müvekkilim Atilla Baltaş muhafazakâr olduğu için ona faiz dememiş, fon demiş. Kazanç olarak da dolar bazında yüzde 12-13 kazançtan bahsetmiş. Yani medyada yazılıp çizildiği gibi yüzde 50-100 faiz değil. Seçil Erzan mağdur ettiği herkese farklı şeyler söylemiş.”
Seçil Erzan Fatih Hocaya ve futbolculara ayrı, mütedeyyin foncuya ayrı yalan söylemiş
Cem Küçük devam ediyor:
“Yani buradan anlıyoruz ki, Seçil Erzan insanın dinî ve ideolojik görüşlerine uygun olarak herkese en uygun yalanı söylemiş!
Ümit Karadağ müvekkilinin hesaplarına bakılırsa vadeli mevduat yani faize hiç para yatırmadığı anlaşılır, dedi. Seçil Erzan’ın da Atilla Baltaş hakkında bariz yalan konuştuğunu, çünkü Erzan’ın dolandırıcılığını ilk biz ortaya çıkardık diyor.”
Faize karşı fon çantasına neden takip çipi koydu?
“Hemen söyleyeyim, bence Ümit Karadağ burada doğruyu söylüyor. Erzan’ın iddiaları gerçekçi değil. Çünkü öyle olsa neden Atilla Baltaş şikâyetçi olsun? Ayrıca Seçil Erzan’a 5 milyon dolar vermiş ve hiçbir şey almamış.
Seçil Erzan’ın futbolcu Semih Kaya’ya verdiği paradaki GPS Atilla Baltaş’a ait. Neden para çantasında GPS vardı diye sordum Ümit Karadağ’a. Müvekkilinin para taşınırken bazen hırsızlık olaylarına karşı önlem olarak bunu yaptığını söyledi.”
Fotoğraflara baktım, öyle mütedeyyin bir hali yoktu
Evet çipli çanta olayının baş kahramanını tanıdık.
Şimdi merak edip bu arkadaşın fotoğraflarına baktım.
Pek öyle alnı secdeye varacak adam hali yok.
Faize karşı mı, yoksa “Faize karışıyım” diyerek alamadığı 5 milyon dolar için Külliye’den onun için de telefon açılmasını mı, Diyanet’in fetva vermesini mi istiyor pek karar veremedim.
Yani çakma bir muhafazakar olabilir…
“Faize karşıyım dersem Külliye Arda ve Emre gibi benim için de devreye girebilir” hesabı yapan bir “Mudi…”
FTF tiyatrosu 2: Bir tarafta GQ kapağındaki papyonlu, öteki tarafta faize karşı jet skili mümin
Allahaşkına şu olaya bakar mısınız?
Bir tarafta koskoca futbolcular…
Bir yerde gördüm, “GQ” dergisinin kapağını “IQ” olarak değiştirip altına “Yılın Şapşalı ” başlığı ile Arda’nın papyonlu fotoğrafını koymuşlar.
Yani bir yanda dünyanın en büyük kulüplerinde futbol oynamış, teknik direktörlük yapmış papyonlu futbolcular…
Bir yanda “Ben faiz almam” deyip çanta içinde 5 milyon doları verip içine çip koyan alnı secdeyle varmış müminler…
Bir tarafta beceriksiz foncular mı yoksa “Yetenekli Bay Bankacı” mı diyeceğimizi bilmediğimiz finansçılar…
Ve bir tarafta Çorlu’da bir apartman dairesinden 30-40 milyon dolar parayı döndürmeye çalışan kadınlar…
FTF tiyatrosu 3: Aya giden bankacı videosundaki Levent Kırca sahnesi
Dün upuzun bir açıklama yapan Denizbank’ın CEO’su Hakan Ateş’in Youtube’a yüklediği videoyu seyrettiniz mi?
Günlerdir WhatsApp Gruplarının en büyük neşesi…
Aslında banka içinde gırgır geçmek için yapılmış bir video…
Vallahi ben gülerek izledim… Kendine güvenen bir CEO’nun yapabileceği bir video bu.
Ama bugün bankanın etrafında dönen olayın yarattığı şu havada izlenince insana çok daha komik görünüyor.
Özellikle bir sahne var ki…
Videonun bir yerinde CEO Hakan Ateş görevinden ayrılmak zorunda kalıyor.
Bankanın önünde yardımcısına “Buraya kadarmış” dediği sahne tabii ki bugünün havasında tam bir Levent Kırca parodisi olmuş.
Sonraki sahnede onu Ferdi Özbeğen kıyafetinde bir gazinoda şarkı söylerken görüyoruz…
Sonra da aya gidiyor…
O da anlamlı tabii…
FTF tiyatrosu 4: Yakında ‘Çorlu yakasının hikayesi’ de başlayabilir
Geçen Pazar Çorlu’ya yakın bir yerde şarap tadımındaydım.
Tahmin edeceğiniz gibi şaraptan çok Fatih Terim Fonu olayını konuştuk. Orada anlatılanları bir duysanız….
Bu olayın tam skandala dönmesi için arada bir de kadın hikayesi olması gerekiyor. O boyut şimdilik eksik.
Bakarsınız o da Çorlu’dan gelecek haberlerle tamamlanır.
Yani “Çorlu Yakasının Hikayesi…”
Üç internet sitesi yöneticisi Fatih Terim Fonu ile ilgili ne dedi?
Dün Türkiye’nin önde gelen 3 internet sitesinin başındaki gazetecilerle konuştum.
İsimlerini de vereyim.
Oda TV’den Soner Yalçın, T24’den Doğan Akın ve 10 Haber’den İsmet Berkan…
FTF devlet dışı medya okunma sayılarını resmen üçe katladı
Üçünün de söylediği şey şuydu:
“Fatih Terim Fonu olayı sitelerinin okunma sayılarını 3 kat arttırdı.”
Sadece o olmadı…
Devlet medyası dışındaki gazetecilerin neler yapabileceğini de gördük.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Fatih Terim Fonu olayında bağımsız gazeteciler şu sıralar harikalar yaratıyor.
Unuttuğumuz bir gazetecilik çabası, yaratıcılık tekrar canlandı.
Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu olay “devlet medyası” dışındaki yeni medyanın yeniden doğuşudur…
Öyle güzel işler yapıyorlar ki devlet medyasını bile arkasından sürüklüyor.
İktidar müdahale etmezse devlet medyası bile gazetecilik yapabilir
Bundan böyle bunun sonuçlarını çok daha güzel göreceğiz inşallah.
Cin lambadan çıktı, “Bu dönemde gazetecilik yapılamaz” bahanesinin altına sığınıp bunun rantını yiyen vasatlar bir adım geri çekilirken bağımsız gazeteciler yükselecek.
En önemlisi de şu…
İktidar yanlısı devlet medyasında da kıpırtılar başladı.