Dün akşam İstanbul’un yükselen restoranı Seraf’ta Bursa Büyükşehir Belediye Başkanının yemek davetindeydik.
İyi bir gazeteci topluluğu vardı.
Masada yanımda Konda’dan ayrılan Bekir Ağırdır vardı.
Yeni bir araştırma şirketi kurmuş ve ilk çalışmasını tamamlamış.
Bunun bir kısmını bu hafta Oksijen gazetesinde yayınladı.
Türkiye’de yeni oluşan toplumsal kümeleri açıklıyor.
Ancak asıl önemlisi, bana öyle bir rakam ve öyle bir tahmin verdi ki…
Gece gelip bu yazıyı yeniden yazdım.
O rakamı ve gözlemini en son söyleyeceğim.
Ama önce yazımın ilk halini vereyim.
Dün Spotify’a konan Hadise’nin yeni şarkısı
Dün sabah Spotify ve bütün streaming platformlarına Hadise’nin “Baksana Bana” adlı yeni şarkısı kondu.
Hadise benim Türk popunda en sevdiğim sanatçılardan biri.
Onu birçok bakımdan seviyorum.
Bana göre çok güzel bir kadın.
Çok modern ve kişilikli buluyorum onu.
Meydan okuması, hayatı “My Way” diyerek yaşaması da hoşuma gidiyor.
Bu kadar basit bir melodi ve ritim bana ne veriyor
“Baksana Bana” aslında çok sıradan bir şarkı. Basit bir melodi ve ritim üzerine kurulu…
Şarkıda yeni hiç bir şey yok…
Ama takıldım ve dinliyorum.
Kasım ayının son haftasına giriyoruz ve içimdeki yeni yıl ışıklarını şimdiden yaktım.
1 Ocak sabahına kadar ne rejim ne bir şey…
O nedenle şarkı bana çok iyi geliyor.
Neden?
Nedeni yok, sadece özlediğim Türkiye
Nedeni yok… Öyle…
Çünkü bana özlediğim bir Türkiye’yi hissettiriyor.
Hani bir süredir “Türkiye’nin masum yılları” dediğim dönemin ruh hallerinden bir şarkı sanki.
Yeşilçam filmlerini… TRT’nin kaba bir Osmanlı esaretine girmesinden önceki o renkli ve birleştirici yılları.
Yılbaşı dansözlerini, milli piyangonun yılbaşı çekilişlerini…
Arabeskini bile özledim o yılların…
İnsanlar niye durmadan 90’lı yıllardan görüntü paylaşıyor?
Son zamanlarda bir şey dikkatimi çekiyor.
İnsanlar durmadan İstanbul’un, Ankara Kızılay’ın 90’lı yıllarına ait fotoğraf ve video paylaşıyor.
Ara Güler’in eski İstanbul fotoğrafları yapay zekayla hareketlendirilmiş.
Sevmeyen görmedim.
Özellikle metronun ilk yıllarından paylaşımlar çok revaçta…
Neden?
Pop sosyolog görüşü: ‘Biz bizeydik nostaljisi’
Türkiye pop kültürünü benim kadar iyi izleyen bir arkadaşım şu yorumu yaptı:
“Dikkat et, o görüntüler hiç hissettirmeden bize bir şeyi anlatıyor. O metro ve şehir fotoğraflarında hiç Suriyeli göçmen yok. Adeta bir biz bizeydik özlemi bu…”
Hiç düşünmemiştim.
Ama kolektif bilinçaltımızla ilgili yabana atılmayacak bir teşhis olabilir.
Yirmili yaşlarda başlayan erken nostalji sendromu
Büyük şehirlerde yaşayan insanlar kolektif bilinçaltlarında 90’ları bütün günahlarından arındırıp bir tür “Masum Türkiye yılları” özlemi çekmeye başladı.
En çarpıcı olanı da bu duygunun genç sosyal medya kuşaklarında hızla yayılmaya başlaması.
Oysa bazıları o yılları yaşamadı bile..
Bazıları sadece bu rejimde yaşadı bütün hayatları boyunca…
Bir tür erken nostalji…
Spotify önümüzdeki günlerde Türkiye’nin en çok dinlenen şarkılarını ve hepimizin ter tek yıl boyunca en çok dinlediği şarkıları açıklayacak.
Eminim o tablolar da bize buna benzer bir portre çıkaracak.
Son 10 yılda en çok dinlediğimiz 10 şarkı bize nasıl bir profil çiziyor
Spotify geçen yıl “Türkiye’de en çok dinlenen 10 şarkı”nın listesini yayınladı.
Liste şöyleydi:
1.Seni Dert Etmeler – Madrigal
2.Bi’ Tek Ben Anlarım – KÖFN
3.Aşkın Olayım – Simge
4.Dinle Beni Bi’ – Yüzyüzeyken Konuşuruz
5.ARASAN DA – UZI
6.Bir Derdim Var – mor ve ötesi
7.Gitme – Dolu Kadehi Ters Tut, Sedef Sebüktekin
8.Antidepresan – Mert Demir, Mabel Matiz
9.Uzunlar – V1 – Evdeki Saat
10.PAPARAZZI – UZI
UZİ’nin iki hip hop şarkısını çıkarırsanız geriye kalan sekiz şarkı birbirinden farklı formatlarda görünse bile aynı duyarlığa seslenen şarkılar.
Bu şarkıların her biri 200 milyondan fazla dinlenmiş.
İktidar 20 yıldır bize kötü bir ‘Eski Türkiye’ masalı anlatıyor
Neden yaşlımızla gencimizle böyle derin bir “90’lar nostaljisi”ne girdik?
Oysa bu iktidar 20 yıldır bize hep “çok kötü bir Eski Türkiye” hikayesi anlatıyor.
Hem de elindeki bütün o devasa medya gücüyle, bir zamanların FETÖ mahkemeleriyle, bugünün gözaltıları, tutuklamaları ve yazılan resmi tarih kitaplarıyla, devletin TRT’sinde çizdikleri portrelerle…
Çok kötü bir “Eski Türkiye” fotoğrafıydı bu…
O zaman soralım…
Neden bu iktidarın “Yeni dindar nesil” projesi ve “Eski Türkiye” hurafesi böyle çatır çatır çöktü?
Anlatayım.
Son anket diyor ki siyaset ve siyasetçi dibe vurdu
Alın bu son “Biz bizeydik nostaljisini” ve trendini, bir yana yazın.
Yanına da Panorama şirketinin önceki gün yayınlanan “kurumlara güven” araştırmasını koyun.
Önümüzdeki “Yeni Türkiye” tablosu şu.
Siyasi kurumlara, siyasi kişilere, partilere güven yerlerde sürünüyor.
Devletin din kurumlarına güven yerlerde sürünüyor.
Tarikatlara, din insanlarına güven yerlerde sürünüyor.
Güçlendirilmiş başkanlık sistemi Dombra’larıyla ağır otoriterliğe dönüşüyor
21’inci Yüzyılda büyük iddialarla girdiğimiz güçlendirilmiş başkanlık sistemi bütün kurumlarıyla çöktü.
Bu Yeni Türkiye fotoğrafı Osmanlı dizileriyle, Dombra’larıyla, tarikatlı eğitim sistemiyle ve yeni Osmanlı idealleriyle ağır bir otoriterliğe doğru evriliyor.
Eski Türkiye ise yok olduysa bile nostaljisiyle ayağa kalkıyor.
En büyük hasarı da siyasi kurumlar ve yargı aldı.
Devletin ideolojik taarruzu otoriter ricada dönüşüyor
Türkiye “devletin son 20 yılda bütün ideolojik kurumlarıyla” yüklendiği, karaladığı 90’lı yıllarını özlüyor.
Türkiye Yeşilçam’ı özlüyor… Bütün sanatçılarının hep birlikte yılbaşı şarkıları söylediği milletinin TRT’sini özlüyor… Biz bize olduğumuz günleri özlüyor…
Evet devlet dindarlaştı…
Evet devlet otoriterleşti… Hatta 12 Eylül’den bile daha ağır otoriterleşti…
Evet, devletin ideolojik taarruzu tarihimizde hiç olmadığı kadar abandı milletin üzerine…
Ama sonuç?
Sonuç hiç beklenmeyen, tahmin edilmeyen bir erken nostaljiye doğru gidiyor.
Devlet dindarlaştıkça halk dinden uzaklaşıyor.
Rejim otoriterleştikçe halk nostaljiye saplanıyor.
Bekir Ağırdır: Toplumun yüzde 74’ü tam bir dönüşüm kıvamına geldi
Nostalji benim sevdiğim bir duygu değildir.
İnsanı dağıtan bir etkisi olabilir.
Bilelim ki bu kolektif bir depresyona sokabilir bu ülkeyi…
İşte tam bu noktada Bekir Ağırdır yaptığı yeni araştırmanın sonucunu açıklıyor.
“Toplumun yüzde 74’ü işte sizin anlattığınız bu noktaya geldi.
Bunun sosyolojik anlamı da şudur:
Toplum köklü bir değişim konusunda kıvamına gelmiştir.
Yeter ki ona bu değişimin istikameti gösterilsin.”
Öyleyse son 20 yılda ne hatalar yaptık?
Hepimiz iyi düşünmeliyiz…
Şu son 20 yılda ne hatalar yapıldı…
Neler yanlış, hatta berbat gitti bu ülkede…
Kendi payıma başkanlık sisteminin kurumlarından umudumu kestim…
Bunu AKP’nin parlamento gurubu ve parti teşkilatı düşünmelidir.
AKP Kongre süreci Eylül 2024’te başladı.
Şimdi neyin yanlış gittiğini düşünmek için çok kıymetli bir 10 ay var…
Pek umudum yok ama, yine de söyleyeyim dedim.