Evet önce bizim mahalleden başlayayım.
Hani şu 28 Mayıs 2023 sabahı şunu yazanlar vardı ya…
İşte onlara…
Ne demişlerdi?
“Biz halkı tanımıyoruz…”
22 yılın bize verdiği kahredici bir duyguydu bu…
Bense yıllardır hançeremi yırtarcasına haykırıyorum…
“Biz hangi halkı tanımıyoruz?”
Feci bir cümledir “Biz halkı tanımıyoruz” demek…
Çünkü kendini halk saymamak, sayamamak gibi bir komplekse dayanıyordu.
Beyler bu ülkede kimsenin ‘Ben halkım, siz azınlıksınız’ deme hakkı yoktur
Bense diyordum ki…
Bu ülkede kimsenin “Halk benim, siz azınlıksınız” deme hakkı yoktur.
Çünkü 28 Mayıs seçim sonuçları da bize bunu anlatıyordu bütün açıklığı ile…
O seçim kimseye kendi kendine “Ben çoğunluğum” deme hakkı, kimseye de “Biz zavallı bir azınlığız” duygusuna kapılma bahanesi vermiyordu.
O seçim sonuçları aynen şunu diyordu.
Sandıkta yüzde 48-52 biten bir seçim psikolojide 90-10 gibi oldu
Ne çıkmıştı 28 Mayıs akşamı?
Türkiye’de yaşayan her üç vatandaştan biri AKP’li…
Her dört kişiden biri de CHP’li diyordu.
Böyle bir tabloda kim kimi anlamıyor?
Bugün tablo tamamen değişti.
Artık CHP Türkiye’nin birinci partisi haline geldi.
Şimdi söyleyin bana…
AKP’liler toplumu anlamıyor mu?
31 Mart ‘Siz toplumu anlamazsınız’ hurafesini yıktı
31 Mart bu 22 yıllık hurafeyi yıktı.
Bu ülkede artık herkes başını dik tutsun…
Cebinde TC vatandaşlık numarasını taşıyan herkes bu ülkenin halkıdır.
Evet 22 yıllık ağır bir kompleks dönemini kapattı bu mübarek ramazan ayında Türk seçmeni.
Bence en önemli sonucu budur.
31 Mart Ortadoğu tarzı devletleşmiş parti anlayışını reddetti
Bu mübarek ramazan ayında sandıktan gelen en net işaret nedir?
Siyasallaşmış, devlet haline gelmiş bir siyasi İslam projesi hem de Ramazan ayında çatır çatır çökmüştür.
Sınıfa maket getiren öğretmen portresine ret
Hani o sınıfa mezar maketi kurduracak kadar kendinden geçen, küçük çocuklarımızı daha hayatı en güzel en cıvıl cıvıl yaşayacakları günlerinde annesinin maket mezarı başında ağlatmaya çalışan kafalara…
O kafalara gık demeyen milli eğitim bakanına hem de bu Ramazan gününde “bir dakika” demiştir.
‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ hurafesi bir daha çöktü
İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder demişlerdi…
Türkiye’nin büyük bölümünü, nüfusun en yoğun olduğu bölgeleri kaybetti.
Ama Cumhurbaşkanı yine koltuğunda oturmaya devam edecek.
Merkezi hükümet AKP’nin…
Yerel iktidar CHP’nin…
Ne Türkiye’yi kaybeden var… Ne tek başına “Ben Türkiyeyim” diyebilecek olan.
Devlet çok kötü bir siyasetçi, bunu gördük
Bu Ramazan gününde bir başka çok önemli mesaj daha.
Bütün vatandaşın hizmetinde olması gereken devlet alelade bir propaganda aygıtı aline getirilirse getirene hiçbir yararı olmuyor.
Devletin bakanlarının, valilerinin yeniden devletin bakanı, valisi haline gelmesinin iktidara çok daha yararı olacağı anlaşıldı.
Şantaj, cezalandırma ve tehdit ters tepiyor
Tehdit ve şantaj…
Vatandaşı cezalandırma yoluyla terbiye etme, oy verdirme teşebbüsü…
Etkili bir güç sanılıyordu.
Oysa 1989’da Özal da bunu denemişti.
Ters tepmişti…
Dün de ters tepti.
Tarikat hurafesi de ramazanda çöktü
Bu mübarek ramazan gününde en çarpıcı “işaret” tarikatlar konusunda geldi.
Sanılıyordu ki siyasette çok etkilidirler.
Sanılıyordu ki vatandaş üstünde çok etkilidirler.
Sanıyorlardı ki “muhalefete oy verirseniz cehenneme gidersiniz” diye saçmaladıklarında halk onları dinleyecek.
Buyurun Türkiye karşınızda.
Menzil tarikatının dergahı Adıyaman’ı CHP kazandı.
İsmailağa’nın karargahı Fatih neredeyse başa baş.
Türbeler ilçesi Eyüp CHP’de.
Camiler ve kabristanlar diyarı Üsküdar CHP’de.
Hem de şu mübarek ramazan gününde…
2002 yılından beri aynı şeyi savunuyorum.
Cami cemaati hurafesi Ayasofya’da iftarın ertesi günü çöktü
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çevresindekiler 2002 yılında kendisini iktidara “İslami bir duyarlılığının” ve “cami cemaatinin” getirdiğini sandı.
Oysa 2002’de onu iktidara getiren iki merkez partinin yolsuzluktan çürümüş yapısına tepki duyan ve o güne kadar merkez partilere oy vermiş ılımlı bir seçmendi.
İşte o yanlış duygular AKP’yi her seçimde daha da İslami bir projeye doğru yöneltti.
Ve dün işte bu “rabia siyaseti” ve “cami cemaati hurafesi” hem de bir ramazan günü Ayasofya’da verilen bir iftarın ertesi günü çöktü.
Ayasofya ne Erdoğan’a İstanbul’da cumhurbaşkanı çoğunluğu ne de Kurum’a belediye başkanlığı getirdi.
Medyayı ele geçiren Türkiye’yi ele geçirir hurafesi de çöktü
Demek ki tek merkezden kontrol edilen ve “vuvuzella korosu” haline getirilen medya hiç de işe yaramıyormuş.
Yandaş medya yerine itibarlı medyanın varlığına izin verilirse bu iktidarın daha çok işine yarardı.
Konser yasaklayan başkanlara da işaret
Bir de şu ne idüğü belirsiz fonlanmış üç beş derneğin çağrısına uyup gençlerin festivallerini, konserlerini yasaklatan belediye başkanları vardı.
Kendilerini halk kabul edip “Bu konserler halkımızın kültür ve maneviyatına ters” diye uyduruk şikayet başvuruları ile konserleri yasaklatmak isteyenler ve onlara uyup yasaklayan belediye başkanları, kaymakamlar, valiler…
Eee hani nerede o halk?
O hurafe de çöktü.
Erdoğan’a katılıyorum, önümüzde dört yıl var
Şimdi önümüzde dört yıllık seçimsiz bir süre var.
Hepimiz için sakince geçirebileceğimiz bir dört yıl bu.
Hepimiz çok yorulduk.
Hepimiz bıkkınız.
Bir bölümümüz 28 Mayıs akşamı derin bir düş kırıklığı yaşamıştı. Bu seçim o psikolojik yaraları sardı, iyileştirdi.
O psikoloji dengelendi.
Herkesin hayat tarzına saygı üzerine yeni bir sosyal kontrat
Bu dört yıl içinde;
Her vatandaşın, bu ülkenin her bireyinin hiçbir endişe ve korku duymadan kendi hayat tarzına uygun biçimde yaşayabileceği yeni bir sosyal kontrata ulaşma şansına sahibiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde şimdi dört yıllık seçimsiz bir süre var.
Umuyorum ki bu dört yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ülkenin sorunlarının çözümünde daha çok söz sahibi olacağı bir anlayışa yöneliriz.
Erdoğan’ı yüzde 50’ye kim ve ne taşıdı? Rabia siyaseti mi?
Erdoğan’ın şahsi karizması, cesur siyaseti ve ilk yıllarda hepimizi hayran bırakan demokratikleşme çabaları, yolsuzluklarla mücadele vaadi onun yüzde 34 oyunu yüzde 50’lere kadar taşımıştı.
Onu taşıyan oylar İslamcı oylar değildi.
Hiç küçümsenmeyecek bölümü seküler hayata ve hayat tarzına bağlı insanlardı.
Ona destek veren mütedeyyin insanlar tarikat müridi değil, samimi Müslümanlardı.
Bir ramazan günü gelen işaretin anlamı ve değeri
Şimdi artık hepsinin endişelerini giderme, vicdanları rahatlatma, adaleti, insan haklarına saygılı bir devleti ve toplumu oluşturma, haksız yere beş yıldır içerde yatan insanları bir an önce özgürlüğüne kavuşturmak için seçimsiz bir dört yıl var önümüzde.
Bütün bu işaretler inanmış bir Müslüman olan Erdoğan’a bir ramazan günü geldi…
Sanıyorum anlamı ve değerini anlamak için çok daha uygun bir “istiare” ve “tefekkür” günü olur böyle günde gelen bir seçim sonucu.
İşe başlamanın en güzel yolu da parti şapkasını dört yıl külliye kapısının dışında bir yere asmak, tekrar bütün milletin ve cumhurun cumhurbaşkanı olmaktır.