Dün Hürriyet Yazıişleri’nde yıllarca birlikte çalıştığım arkadaşım Ertuğ Karakullukçu’dan şu mesaj geldi:

“Acemoğlu ülkesini anlata anlata Nobel aldı…”

Sanırım aldığı ödülün önemini ve anlamını bundan daha  güzel anlatan  bir cümle  olamazdı…

İşte o nedenle şunu merak ediyorum.

Acaba Nobel ödüllü bilim insanımız Atina’da söylediği sözleri Türkiye’de ilk defa nerede ve ne zaman tekrar söyleyecek.

Çünkü bu defa o sözlerinin arkasında “Nobel ödülünün” verdiği  katalizör etkisi olacak.

Ödül telefonu geldiğinde Atina’da bir otel odasındaydı

Daron Acemoğlu Nobel ödülünü kazandığını Atina’da öğrendi.

Nobel sekreteryasından telefon geldiğinde “Economic  Impact” konulu bir konferansta  konuşma yapmak için oradaydı.

Nobel Sekreteryasından arandığında toplantıdan gelmiş, kaldığı otelin odasındaydı.

İlk basın toplantısını orada yaptı ve ilk sözleri şu oldu:

“Artık demokrasiyi güçlendirmek ve herkes için geçerli olması için çaba harcamalıyız…”

Ve devam etti:

“Demokrasilerin çok engebeli ve zor yollarda yürüdüğü şu dönemde yapmamız gereken  budur.”

Türkiye’de ilk konuşmayı 4 Kasım’da Haliç’te yapacak

Benim gibi  merak edenlere duyurayım.

Eğer Nobel dolayısıyla bir değişiklik olmazsa Acemoğlu Nobel sonrası Türkiye’de ilk konuşmasını 4 Kasım Salı günü yapacak.

Çünkü o gün benim yıllardır büyük ilgiyle izlediğim “Brand Week” yıllık toplantısı başlıyor.

Tesadüf, bu yılki toplantının özel bir önemi var.

Çünkü çok iddialı bir ana tema konuşulacak.

“Begining of a History”…

Yani “Bir Tarihin Başlangıcı…”

25 yıl önce tarihin sonuydu, bu yıl başlangıcı mı olacak

Bundan tam 25 yıl önce, 1999’da Francis Fukuyama “Tarihin Sonu” başlıklı bir kitap yayınladığında dünya  henüz  20’nci Yüzyıl’daydı.

Şimdi 21’inci Yüzyılın ilk çeyreğini dolduruyoruz  ve işler hiçbirimizin beklediği şekilde gelişmedi.

20’inci Yüzyıla ait diktatörlüklerin 1989’da yıkılan Berlin Duvarı’nın altında kaldığını sanmış ve umutlanmıştık.

Tam tersi oldu.

İşte Brand Week böyle iddialı bir programla başlıyor.

Dünyada ve Türkiye’de yeni bir tarihin başında mıyız gerçekten?

Yoksa sonun başlangıcında mı….

Çok merak ettim ve konuşmacıların listesine baktım..

Dün akşam itibariyle bir ile iki numaranın yeri değişti

300’e yakın insan konuşacak üç gün boyunca….

Ve bu liste bana Türkiye’ye ait birçok da ipucu verdi.

O merakla Brand Week internet sitesine girip konuşmacılarla ilgili listeye baktım.

Alfabetik bir sıralama yapılmazsa bu listenin bir numarasına hangi isim konur?

Toplantıyı yapanlar “Branding ” yani markalaşma üzerine çalışan uzman insanlar.

Tabii ki o gün için en aktüel ve en dikkati çekecek isim konurdu.

O isim de geçen pazartesi gününden itibaren Daron Acemoğlu olmalıydı.

İlk bakışta özellikle  bir, iki ve üç numaralar bu bakımdan ilgimi çekti.

Bir numaraya Ata Demirer konmuştu.

İki numaraya ise Daron Acemoğlu…

Ata Demirer’in adı başa yazılmıştı, çünkü bu toplantıların “Onur konuğu” olarak o seçilmiş.

Ancak dün akşam saatleri itibariyle Brand Week sitesinde Daron Acemoğlu bir numaraya çıkarıldı.

Ata Demirer iki numaraya indi.

Bence de Branding  açısından doğru  bir karar.

Ata’nın da bunu doğru bulacağından eminim.

Bence bunu toplantıda bir espri konusu haline getirip o tatlı konuşmasına stand up keyfi bile verebilir.

Onur konuğu ifadesi fotoğraf altına indi

Ancak ilk sunumlarda Ata Demirer’in üzerinde büyük harflerle “Onur Konuğu” yazıyordu.

Dün akşam baktım, o ifade de fotoğraf altına indirilmiş.

Herhangi bir kasıt olduğunu asla düşünmüyorum.

Toplantıyı düzenleyenleri çok iyi tanıyorum. Teknik nedenlerle böyle olduğuna inanıyorum.

Ata Demirer’in onur konuğu olması çok güzel bir karar.

Bu yaz Instagram’da Kuzey Ege’den öyle güzel paylaşımlar yaptı ki inanın hep içimi açtı.

Kaskatı kesilmiş, kutuplaşmış, bölük pörçük olmuş, Akdenizlilik ruhunu kaybetmiş bir Türkiye’de yeni bir tarihin başlangıcını Ata Demirer tebessümü ve Eyvah Eyvah filmindeki Hüseyin Badem masumiyetiyle açmak toplantıya güzel bir ruh kazandırabilir..

Listede ilk siyasetçi üç numaradaki İmamoğlu

Üçüncü sırada ise bir değişiklik olmadı.

Orada da bir başka önemli isim var.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu…

Onu izleyen isimler yabancı uzmanlar.

Bu bölümün sekiz numarasında ise Demet Evgar’ı görüyorum.

Yani ilk sekiz isimden dördü Türkiye’de dinleyici açısından çok çekici….

Ata Demirer ve Demet Evgar çok sevdiğim iki oyuncu.

Daron Acemoğlu ise görüşlerine çok değer verdiğim Nobel  almış bir ekonomist.

Dolayısıyla bu toplantının bir numaralı  konuşmacısı hiç şüphesiz o olacak.

Dediğim gibi bu defa aldığı Nobel’in sözlerine verdiği güçle konuşacağı için önemi daha da artacak.

Yeni bir tarihin başlangıcını kim yazacak, kim konuşacak

300 davetlinin tamamını işte bu gözle tek tek inceledim.

Eğer Türkiye’de ve Dünya’da “yeni bir tarihin başlangıcındaysak” bu yeni tarihi konuşacak, anlatacak  insanlar kimlerdir?

Tabii aklıma ilk gelen, kendi ilgi alanım olan medya…

Medyada yeni tarihi kimler konuşacak ve daha şimdiden yazmaya başladı…

Bu isimleri Brand Week’deki sıralamasıyla tek tek yazıyorum.

Dikkat edin, “tarihi yapacak“ insanlar demiyorum.

Çünkü o toplantıdakiler yeni tarihin başlangıcını konuşacak.

Tabii ki tarihi başka güçler yapacak.

Ya popülistler, otoriter şefler, yeni Duçe’ler, yeni Hitler’ler…

Ya da demokratlar, vicdanlı ve adaletli insanlar…

Yeni tarihi konuşacak gazetecilerin tam listesi

4 Kasım’da başlayacak toplantıda konuşmak için davet edilen gazeteci ve  medya mensupları listedeki sırasıyla şunlar:

(*) Candaş Tolga Işık (Televizyoncu, Kafa dergisi sahibi)

(*) Fatih  Altaylı (Youtuber ve yazar)

(*) Ozan Gündoğdu (Birgün gazetesi yazarı)

(*) M. Serdar Kuzuloğlu (Teknoloji yazarı)

(*) Nihat Sırdar (RTÜK’ten en çok uyarı alan radyo  sunucusu)

(*) Özlem Gürses (Youtuber-televizyon programcısı)

(*) Cem Seymen (Kafa Radyo kurucu ortak),

(*) Açıl Sezen (Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni)

(*) Duygu Demirdağ (Youtuber ve GAİN programcısı)

(*) Ümit Alan (Podcast’çi ve 10Haber yazarı)

(*) Nilay Örnek (Kafa dergisi yazarı, podcast’çi ve Instagram yayıncısı)

(*) Doğan Şentürk (NOW Haber Genel Yayın Yönetmeni)

(*) İsmail Saymaz (Halk TV tartışmacısı  ve yazarı)

(*) Tayfun Atay (Antropolog ve yazar)

(*) Aysun Öz (HaberTürk programcısı)

(*) Deniz Zeyrek (Sözcü TV programcısı ve  yazar)

(*) İpek  Özbey (Sözcü TV programcısı ve yazar)

(*) Başar Başaran (Yazar ve senarist)

(*) Güçlü Mete (Kafa Radyo genel yayın  yönetmeni)

Yeni bir tarihin başında dört siyasetçi

Bu çok iddialı başlık altında tabii ki insan hangi siyasetçilerin davetli olduğunu da arıyor.

Listede Ekrem İmamoğlu dışında üç siyasetçi daha gözüme çarptı:

(*) Selin Sayek Böke (CHP Genel Sekreteri)

(*) Uğur Poyraz  (İyi Parti  Genel  Sekreteri))

(*) Suat Kılıç (Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı))

Bu toplantıda Mourinho’yu dinlemeyi çok isterdim

Bunun  dışında Kenan Doğulu gibi canlı müzik performansını en iyi bilen bir sanatçı da konuşmacı listesinde görünüyor.

Çok sayıda sinema ve dizi oyuncusu da listede yer alıyor.

Yani yeni bir  tarihin başında toplumda etkili olabilecek her kesimden insan var.

Bunlara sporcular da dahil.

Ama futbolu temsilen kimseyi görmedim.

Mesela böyle bir toplantıda geçmişte Fatih Terim’i dinlemiştik.

Bu defa Mourinho’yu dinlemeyi çok isterdim.

Bu buluşmayı elimden geldiğince izlemeye çalışacağım.

Yeni bir tarihte klasik medya ve iktidar medyasının hiç yeri yok mu?

Listeye baktığımda gördüğüm tablo şu.

(*) Bu yeni tarihin başında artık “klasik medya” yok.

Yani kağıt gazete ve hatta televizyon görünmüyor.

(*) Merkez medya artık kalmadığı için ondan kimse  de yok.

(*) İktidar medyasından diyebileceğimiz bir kişi de yok.

(*) AKP ve MHP’den de kimse yok.

Peki başında bulunduğumuz bu “yeni tarih”te bu saydığım medya ve siyasetin hiç yeri yok mu…

Hiç kuşkusuz var ve olacak.

Bence o kesimlerden insanları da dinlemek ilginç olurdu.

Bu liste AKP’de değişim isteyenlere ne anlatıyor?

Ama bu listenin özellikle AKP’de değişim isteyenlere anlattığı bir gerçek var.

Bugün “iktidar yanlısı medya” dediğimiz, İletişim  Başkanlığı kontrolündeki medyada ne yazık ki “yazılan yeni tarih”i konuşacak pek medya mensubu kalmamış.

Demek ki onlar tarih denince akıllarına TRT’deki “Diriliş Ertuğrul” ile “Payitaht Abdülhamid”den başka bir şey gelmediği için yarının tarihiyle ilgilenmiyorlar.

Oysa o gazete ve televizyonlarda da bu konuyla ilgili insanlar vardı .

Konuşmacılar  listesine bakarsanız, şu an yeni medya adına oraya davet edilmiş yazar ve gazetecilerin çoğu ‘ Eski Türkiye ‘denen dönemin ana akım medyasında çalışmış, sonra oradan dışlanmış  insanlar.

Bence iktidarın iletişim politikaları bakımından çok trajik bir durum bu.

AKP’de değişim İletişim Başkanlığından başlamalı

“Canım  bu toplantıyı muhalif kafalı  insanlar düzenliyor, kendi mahallelerinin insanlarını toplamış aralarında konuşacaklar” diyebilirsiniz.

Çok yanlış bir düşünce  olur.

Bir, İletişim Başkanlığınca düzenlenen medya toplantılardaki konuşmacılara ve konulara bakın, bir de bu listeye ne demek istediğimi  çok iyi anlarsınız.

AKP’de eğer gerçekten bir yenilenme arzusu varsa bunun İletişim Başkanlığı modelinin tekrar gözden geçirilmesiyle başlamasında yarar var.

Tek merkezden yönetilen iktidar medyası düzeni çatır çatır çöküyor.

Yazık… Bugün o iktidar medyasında hala bu işi iyi yapacak ve itibarı yerlerde sürünen bu medyaya itibar kazandırabilecek insanlar var.

Ama o insanlar tek merkezden yönetilen bir aparat haline getirilirse sonuç budur.

Sevgili Ahmet tavsiyene uydum ve o sabahki yazıma doğru başlığı buldum

Samimi söylüyorum ne iğnelemek, ne dokundurmak istemiştim.

Sadece keyifli ve esprili bir muhabbet olsun diye yazmıştım.

Ahmet Hakan’a “Eğer Ekrem  İmamoğlu’na hapis cezası verilirse sakın ‘Muhtar bile olamaz’ başlığı atma” dedim.

Ben 25 yıl önce attım, hala ceremesini çekiyorum.

Gerçi o başlığı atarsa yanlış bir şey söylemiş olmaz.

O ceza gelirse İmamoğlu gerçekten de muhtar bile olma hakkını kaybeder.

Ama siyasetçiler kendi açılarından bakınca tabii ki bambaşka bir şey görüyor.

Tavsiyesini ciddiye aldım ve yeni başlığı buldum

O sanki benim tavsiye alınmış, ama ben onunkine alınmadım, tam aksine  ciddiye aldım, dostça bir tavsiye gibi gördüm.

Çok haklı.

“Muhtar bile olamaz” başlığı çok  gereksiz ve özellikle benim bunu hiç ağzıma almamam lazım.

O zaman bu ceza kesinleşirse Ahmet de ben de yazılarımıza ne başlık atacağız?

Düşündüm ve buldum.

İstişare yapınca doğru başlığı buldum: ‘Cumhurbaşkanı bile olabilir’

O da, ben de o sabah hiç risk almadan şu başlığa atabiliriz:

Evet o ceza gelirse İmamoğlu muhtar bile olamaz…

Ama…

“Cumhurbaşkanı  bile olabilir…”

İşte hem risksiz, hem de doğru başlık bu…

“Cumhurbaşkanı bile olabilir…”

Hatta tezim olur…

Öyle ya…

Dün 28 Şubat rejiminin seçimle gelmiş  İstanbul  Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan’a  verdiği hapis cezası ona Külliye’nin yolunu açtıysa…

Bugün 28 Mayıs rejiminin aynı koltukta ikinci defa seçimle oturan İstanbul  Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na vereceği hapis cezası da ona cumhurbaşkanlığı yolunu açmaz mı…

Bak istişare olunca ve zekamızı çalıştırınca nasıl risksiz ve doğru başlığı buluyoruz.

Yani teşekkürler Ahmet….

İkimizi de muhtemel bir yanlıştan kurtardın.