İstanbul yaz tatilinden dönüyor.
Önceki akşam aynı anda iki ayrı yerde davet vardı.
Birincisi “Lüks oteller beşlisini” tamamlayan The Peninsula otelinin iddialı restoranı “Gallada”nın” açılış partisiydi.
İki Michelin yıldızlı şefimiz Fatih Tutak”ın danışmanlığını yaptığı iddialı restorana daha önce gitmiştim.
Açılış davetine katılamadım.
İkinci davet ise Türkiye’nin en büyük ve en eski ikinci bankası Akbank’ın 75’inci yıl kutlama davetiydi.
O geceye katılanların bir bölümünün iki davet arasında gidip gelme yaptığına tanık oldum.
Davet Akbank’ın genel müdürlük merkezindeydi.
Neredeyse o bölgenin tamamı kırmızı halı ve davete göre yeniden giydirilmişti.
Dile kolay bugüne kadar hiç bir krizden etkilenmemiş, kurumsallaşmasını tamamlamış, marka gücünü zirveye çıkarmış bir kurum.
Ayrıca hiç bir yabancıya satılmamış.
Şimdi artık ailenin üçüncü kuşağı yönetimde…
Kırmızı halının ucunda ve içerde gördüğüm aile üyeleri
Kırmızı halının ucunda davetlileri bankanın Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ve Genel Müdürü Hakan Binbaşgil karşıladı.
Suzan Sabancı’nın enerjisi ve modernitesi insana iyi geliyor.
Sabancı Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’yı da içerde gördüm.
Gördüğüm bir diğer aile üyesi ise Emine Sabancı Kamışlı idi.
Şevket Sabancı’nın çocuklarının Sabancı markası dışında kurdukları Pegasus Hava Yollarının sahibi Esas Holding’in Yönetim Kurulu Başkan Vekili.
Onu gören herkes kardeşi Ali Sabancı ve eşi Vuslat Doğan Sabancı’nın sağlık durumunu soruyordu.
Her ikisinin de sağlıkları hızla düzeliyor.
Ömer Koç ile Suzan Sabancı aynı kareye girince yazının manşeti çıktı
Koç ailesinden sadece Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç’u gördüm. Yanında annesi Çiğdem Simavi vardı. İkisi de etkileyici insanlar.
İkisinin de mesafeli, serin bir karakteri var.
Hep yazıyorum. Ömer Koç bana göre çok başarılı bir Koç Grubu Başkanı oldu. Efsaneleşmiş bir dede Vehbi Koç ve efsaneleşmiş bir Rahmi Koç’un koltuğunu, ailenin çok genç yaşta kaybettiği ve halkın da çok sevdiği büyük oğlu Mustafa Koç’tan sonra bu kadar kısa sürede doldurmak gerçekten kolay değildi.
O da kırmızı halıda bir ara Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı ile bir araya geldi.
Bana göre iş dünyasında haftanın karesi buydu
Tabii birlikte fotoğrafları Türk iş dünyası açısından haftanın karesi oldu.
Biri Koç grubunun başında, öteki Sabancı grubunun açık ara en büyük asseti Akbank’ın başında…
Her ikisi de ailelerinin üçüncü kuşağından.
Türk iş dünyası üçüncü kuşakta, aile kavgaları ve başarısızlıklar içinde yok olup giden şirketler mezarlığı gibidir.
Ama Akbank’ın 75’inci yılında bir araya gelen bu iki üyesi sanki Türk iş dünyası üzerindeki bu üçüncü kuşak kabusunun sonunu ilan ediyordu.
Çok sembolik bir fotoğraftı benim için.
Bir Akbank’lı ile kovulan Rock’çu Yönetim Kurulu üyesi muhabbeti
Tabii Akbank Yönetim Kurulu Başkanı İletişim Danışmanı Ali Arıkan’ı görmekten de özel bir mutluluk duydum.
Türkiye’nin sinema ve müzik, özellikle rock müzik konusunda en bilgili insanlarından biridir.
Onunla sinema ve müzik konuşmak benim için çok büyük keyif her zaman.
Tabii görür görmez ilk konumuz Rolling Stone dergisinin kurucusu ve eski genel yayın yönetmeni Jean Wenner’in Rockn Roll Hall of Fame yönetim kurulundan kovulması oldu.
Onlu da Pazar günü yazacağım inşallah.
Davetin yemekleri Carlo Bernardiniden, içkileri Lucca’dan
Yemekleri artık bütün Türkiye’nin tanıdığı, iş aleminin ise daha da yakından tanıdığı İtalyan şef Carlo Bernardini hazırlamıştı.
İçki kısmını ise Lucca üstlenmişti.
Davet oturmalı değildi. Elimde kadeh ayakta yemek yiyebilmeyi hiç beceremediğim için ne yazık ki Carlo’nun çok sevdiğim yemeklerini yiyemedim.
Ama Sahir’le ikisi bana bir İtalyan pasta yemeği yapmaya söz verdiler.
Geceye Mozart’ın Türk marşından esinlenmiş özel bir beste yapıldı
Genç piyanist Nehir Özzengin, gece için Mozart’ın Türk Marşı’ndan esinlenen bir beste yapmıştı.
Gecenin sonundaki canlı müziği ise ekranda ve sahnede bana hep iyi gelen Ayhan Sicimoğlu orkestrası yaptı.
Yaz henüz tam bitmemişti ama epeydir görmediğim bir çok tanıdık sima oradaydı.
Size biraz oradan aldığım kulisleri aktarayım.
Maçakızı’na 20 kişilik kardeş restoran geliyor
Kapıda karşılaştığım ilk iki kişi gastronomi dünyasındaydı.
Önce Maçakızı’nın sahibi Sahir Erozan’ı gördüm. Yanında İtalyan Şef Carlo Bernardini vardı. Carlo’la birlikte Ekim ayında Meksika ve Brezilya turuna çıkıyorlarmış. Tam anlamıyla bir gastronomi arama gezisi olacakmış.
Bu arada Sahir önümüzdeki yaza Maçakızı’nın yanına çok küçük ve çok özel bir restoran açıyormuş. Eh fazla 20 kişilik bir restoran olacakmış.
Benim için kötü haber, Maçakızı bu yıl Miami Art Basel fuarında sahile o ünlü çadırını kurmayacakmış.
Oysa geçen yıl fuarın en çok konuşulan konularından biri olmuştu.
Barış’ın Sunset’i 30. yılına hazırlanıyor
Sunset’in sahibi Barış Tansever gastronomi dünyasında en taktirle izlediğim insanlardan biridir. Sunset’i dünyaca tanınan bir restoran ve marka yapmayı başardı.
Bu arada periyodik olarak yayınladığı dergi de gerçekten çok başarılı.
Şimdi bir davetle Sunset’in 30’ncu yılını kutlamaya hazırlanıyor.
O restoranda ne hatıralarım var hatırladım.
Lucca Mandarin mevsimi kapatıyor
Bu yıl Maçakızı ile birlikte Bodrum’un en iyi iş yapan mekanlarından biri olan Lucca’nın sahibi Cem Mirap da sohbet etmeyi çok sevdiğim insanlardan biri. Hep pozitif, hiç sinirlenmeyen, insana güzel enerji veren bir kişiliği var.
Lucca’nın Bodrum Mandarin’deki barı kapanmış. Ancak restoranı Ekim’de de açık kalacakmış.
Bu yıl Bodrum’dan erken kaçış olduğunu söylüyor.
Alaçatı ve Çeşme yeni Tulum mu oluyor?
Bu yaz özellikle genç zengin kesimden şu havayı aldım.
Bodrum’un zengin çocuğu paralı bölümü Ağustos’ta Alaçatı ve Çeşmeye gitmeyi artık alışkanlık haline getiriyor.
Ağustos gelince göçmen kuşlar gibi, Bodrum’u terk edip Çeşme yarımadasının bu iki yerine göç ediyorlar.
Bana, sanki Alaçatı ve Çeşme, Meksika’daki Tulum’a gitmek gibi bir moda haline getirmiş.
Gülse Birsel’le Serenay Sarıkaya aynı kareye girince
Gülse Birsel’i son defa ‘Yılbaşı Gecesi” filminin galasında görmüştüm. Önceki akşam davetliler arasında o da vardı.
Her zamanki gibi Işıl ışıl parlıyordu.
Gülse’nin zekasına, mizahına, çalışma disiplinine, neşesine hayranım.
Her yaş onu daha da güzelleştiriyor.
Bir ara kırmızı halıda Serenay Sarıkaya ile yan yana geldi. Tabii fotoğrafçılar için bulunmaz bir kareydi.
Bence haftanın en güzel magazin fotoğraflarından biriydi.
Kavaklıdere’nin dördüncü kuşağı düğüne hazırlanıyor
Sohbet ettiğim davetlilerden biri de, şarap üretimi konusunda giderek küresel pazara yükselen Kavaklıdere Şaraplarının Yönetim Kurulu Başkanı Ali Başman’dı.
Fransa’da satın aldıkları iki şato çok başarılı şaraplar üretiyor. Ben Chateau La Croix Latrigue’i en sevdiğim şaraplar listeme aldım.
Ali Başman’ın iki kızı var ve ikisi de şarap sektöründe.
Kızlarından Cevza Başman, Kavaklıdere’nin Pazarlama işlerinin başına geçmişti.
Ali Başman önceki akşam davette, “Cevza evliliğe hazırlanıyor” dedi.
Orada da dördüncü kuşak Kavaklıdere markasını başarıyla büyütmeye aday görünüyor.
Ahmet Zorlu’nun fit olma formülü
Zorlu Holding’in patronu Ahmet Zorlu’yla uzun uzun sohbet ettik.
Her zamanki gibi filintaydı…
Fit mi fit.
Ona şunu sordum: “Ben her gün 2 saat yüzüyorum yeter mi?”
“Hayır şöyle yapacaksın dedi:
“Bir saat yüz, bir saat yürü, yarım saat Streching…”
Tabii bana söylemesi gereken bir şey daha vardı ama belki nezaketinden söylemedi:
“İçkiyi de bırakman lazım…”
Manisa”daki fabrikası 1 milyon metrekare kapalı alanı geçmiş.
Ve çok iddialı: “Teknoloji olarak Çin’den hiç geri değiliz” diyor.
TOGG arabalarının en başarılı özelliklerinden biri öndeki baştan başa dijital ekran ve kontrol paneli.
Dünyada az markada görülebilen bir ekran bu.
Bütün dijital uygulamaları onlar üretiyorlarmış.
Şevval Sam’la birlikte olan ünlü reklamcıya ne dedim?
Gecenin en ışıltılı kadınlarından biri Şevval Sam’dı.
Geçen hafta Arap dünyasının en görkemli törenlerinden biri kabul edilen Murex d’Or 2023 uluslararası ödüllerinde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı.
Lübnan’da aldığı ödülü kutladım. Yanında birlikte olduğu reklam dünyasının önde gelen isimlerinden Cem Topçuoğlu da vardı tabii.
Cem’e “Türkiye’nin şanslı erkeklerinden birisin” dedim. Galiba ikisinin de hoşuna gitti.