Dün sabah Fethullah Gülen’in haberini aldığım an aklıma Türk siyasi, ekonomik ve sosyal tarihinin en önemli “gizli listesi” geldi.
Pensilvanya’da şu an için sahipsiz bir ev…
O sahipsiz evde bu gizli liste kimin elinde veya ellerinde…
Bugün orası hakkında bir “Thriller”yazılacak olsa konusu şu olabilirdi:
“O gizli listeyi ele geçirme savaşı…”
Çünkü o listeyi eline geçiren büyük bir silaha sahip olacak…
Pensilvanya’daki evi tam ziyaretçi listesi kimin elinde?
Ne midir o liste?
Fethullah Gülen Pensilvanya’ya yerleştikten sonra o eve giren çıkan insanların tam, eksiksiz listesi…
Hayal edebiliyor musunuz o listeyi?
Adını duyunca “Yok yahu o da mı” diyeceğimiz kimler vardır?
Bazılarını biliyoruz.
Zaten fotoğrafları bile yayınlandı.
Ama hiç bilmediklerimiz?
Hangi siyasetçiler, hangi iş insanları, hangi gazeteciler…
Hangi sporcular, hangi bürokratlar…
Hangi hakim, savcı, polis görevlisi, asker…
Hangi istihbaratçılar…
Anadolu’nun hangi eşrafı…
Dün Hocaefendi diye el öpen, bugün kahrolsun FETÖ diye haykıran vuvuzella erbabı…
Yani kimler şuurlu şuursuz bu tarihi komplonun parçası olmuştur…
Kimler yargıda işini görmek veya kendini kurtarmak için oraya gidip el öpmüştür…
O listeden adını sildirenler olsa da tam liste bir yerlerde
O tam liste Türkiye’de istihbaratın elinde var mıdır bilmiyorum…
Varsa bazı isimler 15 Temmuz’dan sonra yok edilmiş midir onu da bilmiyorum.
Ama o evde, yani Pensilvanya’da bir yerlerde kayıtlar olduğundan eminim.
Türkiye’de sildirseler bile eksiksiz liste mutlaka o ev sakinlerinden birnin elinde, kasasında vardır.
Kim elinde tutuyorsa şu an en tehlikeli ve güçlü silah o liste.
İsterse o listeyle gider istediği güçle, odakla, pazarlığa oturabilir.
O listeyle itirafçı olabilir.
Ayrıca o listeden adını sildirmek için para ödemeye hazır yüzlerce insan bulunduğunu da tahmin ediyorum.
Taht kavgası sırasında en önemli savaş liste için olacak
Ama Gülen’in ölümünden sonra çıkacak olan taht kavgasında bu listenin şu veya bu biçimde sızdırılacağından da eminim.
İşte Türkiye’de asıl gümbürtü ondan sonra kopacak.
Benim için ise bu listenin önemi başka…
Çünkü o liste Türkiye’nin 35 yıllık yakın tarihinin en dramatik bölümünün anlaşılması açısından çok önemli bir kaynak.
Erzurum’dan çıkmış eğitimsiz bir vaizin bir toplumu nasıl ele geçirdiğinin DNA’sı o listede yazılı çünkü.
Nasıl bazı siyasetçilerin, başbakanların sırf “Alnı secdeye geliyor” diye işbirliği yaptığının belgesel kaydı o liste.
Türk burjuvazisinin korkaklığının ve karakterinin trajik delili o liste
İş dünyasının, Türk burjuvazinin korkaklığının, aczinin, yalakalığının DNA’sı da o listede kayıtlı.
Türk popülizminin, inanca dayalı popülizmin psikolojik izahı o listede yazılı.
Siyasi oportünizmin, yalakalığın, sefaletin kanunları orada yazılı.
Ayrıca giderek karakterimiz haline gelen “muhbirliğin” ibret dolu belgesi o liste.
Bence o liste son 35 yılda adını o listeye yazdıranların utanç karnesi veya aptallık ehliyet belgesi….
O nedenle eminim Pensilvanya’daki listenin ele geçirilmesi önümüzdeki üç beş yılın en önemli “siyasi, sosyal, ekonomik Thriller’ı” olacak.
O listeyi kim veya kimler önce ele geçirirse…
“Güç bende” diye voltran yapabilir.
BBC’nin manşeti: ‘Turkish muslim preacher’ öldü
Fethullah Gülen’in ölümü dün sabah BBC World News’un manşet haberlerinden biriydi.
Öteki haberler de “İsrail’in Beyrut’u bombalaması,” “ABD Seçimleri,” “Moldova oylaması,” “Sicilya’da sel”di…
BBC Haberi “Turkish Muslim Preacher”ın ölümü olarak vermişti.
Yani “Müslüman Türk vaizin ölümü…”
Demek ki adını dünyanın en tarafsız haber kuruluşlarından birinin hafızasına bile “terör örgütü başı” olarak geçirmeyi başaramamışız hala.
Türkiye’de ki bütün haberlerde ise “FETÖ Terör örgütü başı öldü” ifadeleri kullanıldı.
Yani “İslami” rütbeleri sökülmüş bir insan haline gelmişti.
Niye böyle?
Belki yargımız, adaletimiz, demokrasimiz, İnsan Hakları sicilimiz daha iyi olsaydı adını teröristler hanesine yazmayı başarabilirdik.
Bugün arabası ışıldaklı tarikat hocaefendileri yarın nerede olacak?
Biraz gerilere döndüm…
Bunları görünce bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak 10 yıl öncesine döndüm.
Ona “Hocaefendi” diye hitap edenleri, devletin bütün kapılarını ona ve çevresine ardına kadar açanları hatırladım.
Sonra da 10 yıl sonraya gittim ve “Güç ve devletin gözünde itibarı” ifade eden bugünün “Turkish Muslim Preacher’larına” baktım.
Mesela bugünün tarikatlarına, vaizlerine, imamlarına, şeyhlerine Milli Eğitimin, öteki bakanlıkların kapılarını ardına kadar açanlara, okullarda maket mezarlar koyup, küçücük çocuklara kefen giydirip güya ‘Milli değerler” eğitimi vermeye çalışanları…
İsmailağa, Menzil, bilmemne efendi, şu efendi, bu efendi, şu hoca, bu hoca, şu tarikatın şu bu şeyhlerinin 10 yıl sonrasını düşündüm.
Allah ömür verirse göreceğiz.
Burada mı olacaklar…
Yoksa onlar da uzak diyarlarda “Hasret” mezarlıklarına bir avuç çevresiyle gömülme zamanının gelmesini bekliyor mu olacaklar.
İzmir’in müslüman mahallesinde başlayan hikaye Evanjelist mahallesinde bitti
Fethullah Gülen olayı 1980’li yıllarda İzmir’de cami vaazlarıyla başlayan ve ülkemize çok pahalıya mal olan bir dönemin trajik hikayesidir.
Müslüman mahallesinde başlayan bu hikaye Evangelist ağırlıklı bir mahallede, Pensilvanya’da bitti.
Bilmiyorum Pensilvanya’da gömüleceği mezarlığın girişinde de “Memento Mori” diye bir yazı olacak mı.
Yani Zincirlikuyu mezarlığının girişindeki o yazının Latincesi:
“Bir gün herkes ölümü tadacak…”
O tattı… Kendini tanrı sanan diktatörlerin hepsi de tattı… Tadacak…
Ülkesinde “Altın nesil” diye kendine bağlı mümin ordusu yaratmayı amaçlıyordu.
O listedekilerin de yardımıyla devleti neredeyse ele geçirmişti.
Çok can yaktı, çok insanın kanına girdi, çok askerin ailesini darmadağın etti, çok çocuğu kandırdı….
Bugün Türkiye’de demokrasiyi, adaleti, yargıyı, vicdanı, devleti çökme noktasına getiren yollara ilk taşı o koydu.
O yollarda birlikte yürüyüp birlikte ıslandığı insanlarla bu ülkeye belki de tamiri yıllar alacak bir hasar bıraktı.
Toplumsal, ekonomik, sosyal, siyasal bir enkaz oldu mirası…
Askeri vesayetlerden bıkan, bitap düşen bir ulusa sivil vesayetin ızdırabını da yaşattı.
Dün sosyal medyada onun fotoğrafını o dönemde zulme uğrattığı Türkan Saylan, Yarbay Ali Tatar ve Kuddusi Okkır’la yan yana getiren kolaj “Alnı secdeye varıyor” diye desteklenen kollektif Silivri mezaliminin suçüstü belgesi gibi duruyordu.
Hasret kabristanına giderken onu nasıl bilirdiniz diye sorulduğunda
Şimdi artık adını “Gurbet” koyduğu Hıristiyan mahallesindeki üç beş metrekare arsada yatacak.
Belki üç beş inananı hala ona sadık kalacak orada…
Ama ülkesinde artık o kötü ve habis bir şahsiyet…
Bu ülkede kimsesizler mezarlığında bile yeri yok…
Yarın gıyabında “Merhumu nasıl bilirdiniz” diye sorulduğunda gaipten gelecek cılız bir sesle “İyi bilirdik ” diyecek üç beş kişilik bir cemaat bile bulamayacak…
Dedik ya…
“Memento mori…”
Bir gün herkes ölümü tadacak…
Ya onun gibi kimsesiz bir hasret çukurunda…
Ya da Türkan Saylan, Ali Tatar, Kuddusi Okkır gibi çiçeklerle dolu bir gönül kabristanında…