Araştırmacı mizah yazarınız Serdar Turgut bir kez daha Ertuğrul Özkök'e yaşam tavsiyeleri vermeye kalkışmış, onu korkutmayı da unutmamış.

Seçim onu neden alakadar ediyordu anlayamadım ama ‘seçim gecesi yaşadığı düş kırıklığı ve üzüntü onda atletik performans düşüklüğüne’ neden olmuş.

ülkemizde kafasını yemiş olan ,sayıları gittikçe artan yeni bir grup var. Bunlar günlerinin önemli bölümünü kollarındaki saatlere bakarak geçiriyorlar ve bir de yürüyorlar. Hayatlarının önemli bölümünü bu işlere ayırmanın insanın beynini  bir süre sonra tamamen boşaltacağının ve kişiyi eblehleştireceğinin farkında değilmiş gibi davranıyorlar.

***

Ülkenin üzerindeki yeni bir hayalet gibi dolaşmakta olan bu belayı, gerçeklikten kopmak için kendilerine yeni yolları sürekli, istikrarlı biçimde  aramakta olan insanlara tanıtan Hürriyet gazetesinden Osman Müftüoğlu ile ülkedeki aklınıza gelebilecek her yerde yazmakta olan Ertuğrul Özkök’e borçluyuz.(yazmadığı yer  sonunda kalmazsa, ilave yazı alanı bulamazsa sinir krizi geçirip sokağa çıkıp  duvarlara da yazmaya başlayabilir) 

***

Seçim gecesi üzülünce onun hayattaki en sadık yoldaşı olan Apple Watchman’in kaydettiği kardiyo fitness grafiğinde düşüş olmuş.

Onun kendi vücut göstergelerini halkla paylaşmak gibi bir fetişi de oluğundan bu konudaki grafikleri de-sanki hayatından bezmiş durumda olan halkın bunlar  umurundaymış gibi- paylaşmış.

Hatırlayın bu fetişi o kadar had safhada ki Fenerbahçe üniformasının arkasına 623 yazdırarak maça bile gitmişti. bunu hepiniz mecburen biliyorsunuz zaten ama ben yine de söyleyeyim 623 onun testosteron düzeyi. Bu hayati bilgiyi öğrendikten  sonra halk şimdi onun sayesinde  bir diğer önemi bilgi olan  VO2maks göstergesini de biliyor. Bu sonuncusu atletik performans göstergesiymiş. Ve bu sonucusuyla bizler Ertuğrul Özkök sayesinde bugüne kadar öğrendiğimiz nice lüzumsuz bilgilere bir yeni tanesini daha eklemiş olduk.

***

Eğer Özkök benim yaptığımı yapmazsa ve ülkenin siyasi durumuyla ilgilenmeyi tamamen kesmezse ve siyasetin içinde bulunduğu  durumun kalbini etkilemesine izin verirse bunun olası iki sonucu  var bunlar da bilinsin:

1- Ertuğrul Özkök’ün özellikle belediye seçimi sonrasında kendi vücut  performansı  ile ilgili yeni paylaşılacak belge ancak onun ölüm raporu olabilir. Çünkü bu gidişatla Türkiye siyasetinin ve yeni bir seçimin ona ilave kalp kırıklığı vermemesi mümkün değil gibi gözüküyor.

2-Kardiyo fitness’inin önemli olduğunu  bu kadar düşünen bir adamın, fit olmayı ve hayatının  en büyük spor anını viski kadehini ağzına götürürken yaşayan ve bu hareketin kendi fitness’i için fazlasıyla yeterli olabileceğini  düşünen  bir adamdan önce ölebilmesi gibi temelde inanılmaz komik olan bir durum ortaya da çıkabilir.

***

Ona bir süre saatine bakmama tavsiyesini verebildiği için ülkedeki ender bulunabilen rasyonel doktorlardan olması gereken Prof.Melih Us ile birlikte kitap da yazmaya girişmiş.

Yani her yerde yazdığı halde kendini tutmayarak kitap da yazmaya başladı. Ben bu işin uzmanı değilim ama her yerde her zaman yazmadan duramamanın da bir tür ruh hastalığı olması gerektiğine dair bir şüphem de var.

Kitapları ‘Kırık kalp sendromu’ üzerine olacakmış, adı da ‘İşini ve Seçimi Kaybedenlere Yaşama Kılavuzu’ olcakmış.

İşini ve seçimi kaybedenler diye bir okuyucu hedef kitle tanımı yaparsanız bunun ülkenin ezici çoğunluğu olması gerektiğinden ben her ne kadar bu kitaba karşı olsam da bunun çok satanlar listesine girmesi ihtimali büyük.

eğer bu sendromu atlatmak isteyenlere kırık kalplerini onarmak için ve bence asıl tedaviyi oluşturan içki tavsiyeleri yazacak bir üçüncü yazara ihtiyaçları olursa bunu da ülkem için yaparım.  

***

Sanki bu çok büyük bir buluşmuş gibi yazısını  bir tavsiye ile  de bitirmiş. ülkenin üzerinden silindir geçmiş millet hayatından bezmiş, çoğunluk dokunsan ağlayacak halde… O herkese Akdeniz neşesi tavsiye edebiliyor.

Dionizyak neşe vermek benim de bir Dadaist mizahçı olarak amacım tabii ki.

Ama bu neşeyi verebilecek türde yazılar yazabilmek için Dionizyak kavramını kullanan Nietzsche gibi delirmek de lazım. 

Bu tür deliren bir yazarın neler üretebileceğini, nasıl saçmalayabileceğini  görmek bu yazıyı buraya kadar okuyanlar  açısından mümkün.

***

İsterseniz kusuruma bakın umurumda değil ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Özkök konu hakkındaki yazısını okuduğumda bana anlamsız gelen bazı sloganlarla noktalamış.

‘Hiç de azınlık değilsiniz.

Bu ülkenin yarısı sizin gibi…’ filan şeyler de söylemiş

Ne yani, eğer buna inanacak olsaydık, ülkenin yarısı  şimdi benim gibiyse onlar da Dadaist, absürde inanan, ‘Zombiler penis yer mi’ gibi konuları hayati sorun olarak algılayanlardan mı oluşuyor yani. ve bir de son soru:

Eğer  ülkenin yarısı bu haldeyse öyleyse ülkenin durumu neden bu halde hala?..