Geçenlerde bir dost meclisinde “Ayın Biri Kilisesi’nden bahsedildi. Halk arasında Vefa Kilisesi olarak da bilinen Ayın Biri Kilisesi zaman zaman gittiğim, dilek dilediğim bir kilise. Eylül ayı bana farklı duygular yaşatan bir ay olduğu için hemen ilk fırsatta gitmek üzere plan yaptım. Yeni heyecanların hayatıma girmek üzere olduğunu hissettiğim için dilek dilemenin, kilisede bir şeyler ikram etmenin, orada olmanın bana iyi geleceğini düşündüm. 1 Ekim Salı yakın dostum Zeynep ile birlikte sabah 07.45’te oradaydık. Daha önce aldığım anahtarları iade etmek, yeni dileklerle yeni anahtarlar almak için sabahın erken saatlerinde yola düşmüştük. Biz erken gittiğimizi sanıyorduk ama yanılmışız. Müslümanlar, Hıristiyanlar, gençler, yaşlılar, kadınlar, erkekler, turistler herkes oradaydı. Dilekleri gerçekleşsin diye farklı şehirlerden gelenler bile vardı. İçeri girebilmek için kuyrukta ekledik. Kısacası ününden ötürü kiliseye ilgi çok fazlaydı.
Ayın Biri Kilisesi İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nın arka tarafında geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan, avlusundaki zeytin ağacıyla dikkat çeken küçük bir Rum Ortodoks kilisesi. 11. yüzyılda inşa edildiği bilinen “Ayın Biri Kilisesi’nde” ayın ilk günü niyet edilen dileklerin gerçek olduğuna inanılıyor.
Peki dilek ritüeli nasıl yapılıyor? Önce kilisenin içindeki görevliden dileğiniz için bir anahtar alıyorsunuz. Unutmayın her dilek için bir anahtar. Dileği gerçekleşenler daha önce aldıkları anahtarları kiliseye geri getiriyor. Görevliler de onları tekrar satışa sunuyor. Bu nedenle alacağınız anahtar daha önce kullanılmış bir anahtar olacaktır. Aldığınız anahtarı kilisedeki ikonalar üzerinde kilit açıyormuş gibi çevirirken içinizden de dileğinizi sessizce geçiriyorsunuz. Bir anlamda dileğiniz ile bir bağ kuruyorsunuz. Kilisedeki tüm ikonalar üzerinde aynı işlemi tekrarladıktan sonra kilisenin alt katına inebilirsiniz. Orada ayazmadan akan sudan içenleri, yüzlerini yıkayanları veya şişeleri doldurup suyu evlerine götürenleri göreceksiniz. Bu aşama tazelenme ve arınma anlamı taşıyor. Tüm işlemler bittikten sonra kilisenin papazı sizi ve dileğinizi kutsuyor, sonrasında mumunuzu yakarak ritüeli sonlandırıyorsunuz. İçinizde bir ferahlık ile kiliseden ayrılıyorsunuz.
Ayın Biri Kilisesi tarih ve huzur dolu bir mekân. Kalabalık olmasına rağmen içeride sessizlik hâkim. Sessizliğin içinde ise tek ses duaların ve umutların yankıları. Her köşede bir insan hikâyesi. Doğrusunu isterseniz bu kilise tam anlamıyla ruhsal bir yolculuğun kapısını aralıyor ziyaretçilerine.
Bu arada daha önceki ziyaretlerimden görmeye alıştığım eski Yeşilçam oyuncusu Serpil Örümcer’i gözlerim aradı. Başında durduğu tezgah yerindeydi ama kendisi yoktu. Umarım sağlığı yerindedir.
Dileklerin ne kadarı gerçekleşiyor? Tabii ki bu konuda bir istatistik yok. Ancak kilise ziyareti sırasında dilekleri gerçekleştiği için küçük ikramlıklar dağıtanlarla ile karşılaşmanız mümkün. Sonuçta bu ritüel ziyaretçiler için manevi ve umut dolu bir deneyim sunuyor. Ve dilden dile de bu kilisedeki dileklerin gerçekleştiği konuşuluyor.
Neden ayın biri? Özel bir nedeni yokmuş. Kendiliğinden gelişmiş olduğu söyleniyor. Her ayın biri dışında yılbaşında da kilise ziyaretinde çok uzun kuyruklar görmek mümkün oluyormuş.
Ayın Biri Kilisesinin Hikâyesi nedir derseniz… İki farklı hikâye olduğu söylenir.
İlk hikâye mekanın bir Rum aile tarafından satın alınmasıyla başlıyor. Ailenin Maria adlı kızı bir gece rüyasında Meryem Ana’yı görüyor. Ve rüyasında evin yani kilisenin altında bir ayazma olduğunu öğreniyor. Maria rüyasını ailesine anlatıyor ve araştırılınca gerçekten de ayazma ortaya çıkıyor. Ayazma //şifalı su nedeniyle ev 1755 yılında özel kiliseye dönüştürülüyor.
Diğer hikâye ise daha yakın geçmişe sahip. Kilise adını her yıl sadece bir kez, ocak ayında büyük ayin yapılmasından almış. “Ayın Biri Kilisesi” olmuş.
Kilise İstanbul’un tarihi ve kültürel mirası içinde önemli bir yere sahip. Dilekler gerçekleşmeye devam ettikçe, bu bilgi kulaktan kulağa yayılmaya devam ettikçe de önemi artacak gibi görünüyor.
1 Ekim ziyareti benim iç huzurum, hayattan beklentilerim ve hedeflerim için bir umut oldu. Kiliseden sonra Pierre Loti’de çay içerek temiz havayı içimize doldurmak, İstanbul’u dinlemek de ayrı bir keyif oldu bizim için.
Sonuçta ister kilise, ister cami olsun, tüm ibadet yerleri, manevi deneyim açısından derin zenginlik taşıyor diye düşünüyorum. Tanrı’nın evinde olmanın getirdiği huzur başka. Dilek dilemenin, dua etmenin birçok insan için ruhsal bir destek olduğuna inanıyorum. Huzur, bağlılık ve teslimiyet duygularını güçlendiriyor.
Ve dualar, dilekler birçok insan için umut, zorluklarla başa çıkmak için güç demek. Hatta belki de iyileşme demek. Umarım o gün orada dilenen tüm dilekler gerçekleşir.
Hepimiz için umut ve iyileşme dolu bir yolculuğun başlangıcı olur.