Meyve ve sebze fiyatlarının yükselmesi, birçok vatandaşın gündeminde önemli bir konu. Her zaman bolluk ve bereketin geldiği yaz aylarında fiyatların aşağıya inmesi ile soframızda daha çok gıda tüketeceğimizi düşünürdük. Artık öyle olmadığını hepimiz yaşayarak öğreniyoruz.
Geçen günlerde sosyal medyada Prag’da alışveriş yapan bir vatandaşımız “Akşehir’den giden birinci sınıf kirazların nereye ihraç edildiğini bulduk” diye bir paylaşım yapmıştı. Paylaşım aslında bize şunu anlatıyordu; ülkemizde yetiştirilen kaliteli kiraz yurt dışına ihraç edilirken, ülke içinde ise daha düşük kaliteli kirazı daha pahalıya tüketiyoruz.
Bu durum gerçekte böyle mi? Ürettiğimiz kiraz bize yetmiyor mu? Çiftçi kirazı pahalı mı satıyor? Hep konuşulan “aracılar” çok mu kâr ediyor? Neden bir kilo kirazın fiyatı 100 liraya ulaştı. Bu konuları gelin beraber inceleyelim.
Dünyada üretilen her dört kirazdan birini üreten Türkiye dünya kiraz üretiminde lider konumunda. İlk olarak 1990 yılında kiraz üretiminde birinci olan Türkiye ardından 1991, 1995-1997, 1999-2001 ve 2003-2023 yılları arasında bu liderliğini sürdürdü.
Son 21 yıldır dünya kiraz üretiminde ilk sırada yer alan Türkiye’nin kiraz üretimi 1990 yılında 143 bin ton, 2000 yılında 230 bin ton, 2010 yılında 418 bin ton, 2020 yılında 725 bin ton ve 2023 yılında 737 bin ton ile Cumhuriyet döneminin üretim rekorunu kırdı. Geçen yıl üretilen kirazın %14’ü İzmir ilinde üretilirken, onu sırasıyla Afyonkarahisar %9, Konya %8, Isparta ile Manisa %6 ile takip etti. Bu beş ilimiz toplam üretimin %43’ünü karşıladı.
Bu yıl beklenen 771 bin ton üretim rekoltesi ile Cumhuriyet döneminin üretim rekoru egale edilmiş olacak. Düşünün son iki yıldır üretim rekorlarının kırıldığı bir dönemde biz kirazı pahalı tüketiyoruz.
Üretim artarken kişi başına tüketim de aynı oranda arttı mı? Ona bakmak gerek. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2000 yılında kişi başına kiraz tüketimi 2,6 kilo, 2010 yılında 4,1 kilo, 2020 yılında 6,5 kilo, 2021 yılında 6,2 kilo ve 2022 yılında 6 kilo olarak gerçekleşti.
Mevzuya nasıl baktığınıza göre değişmekle beraber geçmiş yıllara göre kişi başına kiraz üretimi arttı da diyebilirsiniz veya 2020 yılından itibaren düştü de diyebilirsiniz? Ancak ben başka açıdan bakıyorum.
Kiraz üretimi 2000 yılından 2022 yılına %185 artarken aynı dönemde kişi başına tüketim %131 arttı. Eğer üretim oranında artış kadar kişi başına tüketim sağlansaydı kişi başına 2022 yılında 7,5 kilo olacaktı. Bu açıdan baktığımda kişi başına kiraz tüketiminin düştüğünü görüyoruz. Kaldı ki TÜİK verilerine göre de son iki yıldır kişi başına kiraz tüketimi düşüyor.
Üretim artıyor, kişi başına tüketim düşüyor; bunun sorumlusu ihracat olabilir mi? Türkiye 2000 ile 2010 yılları arasında ürettiği kirazın ortalama %12’sini, 2011 ile 2023 yılları arasında ise %11’ini ihraç ediyor.
İhraç miktarında oransal olarak bir artış yok. Ancak 2020 yılında 87 bin tonla ihraç rekoru kıran Türkiye, 2023 yılında 83 bin tonla ikinci en yüksek ihracatını gerçekleştirdi. Geçen yıl ihraç ettiğimiz kirazın %32’si Almanya, %27’si Rusya ve %12’si Irak’a yapıldı. Bu üç ülke toplam ihracatın %71’ini oluşturuyor. Aslında her dört kirazdan üçü bu ülkelere gidiyor diyebiliriz.
Üretimde sıkıntı yok, ihracatta aman aman bir artış yok, kişi başına tüketimde düşüş var? Peki, çiftçi çok mu pahalı satıyor da biz kilosunu en az 100 liraya alıyoruz. Yine TÜİK verilerine baktığımızda üretici kirazını haziran ayında kilosunu 46 lira 72 kuruştan satarken aynı dönemde Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) verilerine göre 24 lira 88 kuruştan sattı. TÜİK ile TZOB arasında üretici kiraz satış fiyatlarında büyük bir farklılık olsa da TZOB market fiyat listesinde vatandaş 100 lira 51 kuruşa satın alabiliyor.
TZOB’un açıkladığı fiyat tablosuna göre kirazdaki üretici ve market arasındaki en büyük fiyat farkı %303,98 ile haziran ayında görüldü. Kiraz üreticiden tüketiciye ulaşana kadar fiyatı dört kat arttı.
Dünyanın en büyük kiraz üreticisi bir ülke her yıl üretim miktarını artırırken ihracatı neredeyse sabit kalıyor ama vatandaşları her yıl daha da pahalıya kiraz tüketiyor.
Dünyada üretilen her dört kirazdan birini üreteceksin, aynı zamanda kiraz üretimi yapan 42 ülkenin toplam kiraz üretiminden fazlasını üreteceksin ama vatandaşına kaliteli ve ucuza bir kilo kiraz yediremeyeceksin. Sizce de bu işte bir yanlışlık yok mu? Evet, bahçeden sofraya kadar fiyatlarda anormal bir yükseklik olmasına rağmen bizim satın alma gücümüzün de düştüğü bir gerçek. Şimdi yapılması gereken tüketimi artıracak şekilde tüketici fiyatlarının “alınabilir” bir şekilde geriye çekilmesini sağlamak.
“Aracı”lardan şikayet etmek işin kolayı. Burada da kamu yönetimine önemli görevler düşüyor. Kamu yönetiminin üreticiden tüketiciye giden yolu kısaltmak, üreticinin, aracının ve tüketicinin zarar etmediği bir sistemi oturtmak için gereken adımları atması gerekiyor.
Yoksa son iki yıldır Cumhuriyet döneminin üretim rekorları kırıldığı bir dönemde ağız tadıyla kiraz tüketememek bize yakışmıyor.