Türkiye’nin et ve süt üretimindeki sorunları, ülke hayvancılığını son 14 yılda dışa bağımlı hale getirdi. Sütün para etmemesi, dişi hayvanların yeterince gebeleştirilememesi nedeniyle besilik hayvan varlığında ciddi bir azalma yaşandı.

Et sektöründe yetersiz besi hayvanı arzı et fiyatlarının yükselmesinde önemli bir faktör olarak öne çıkarken, yüksek girdi maliyetleri de bu artışı destekleyen bir diğer etken oldu.

Bu yılın ilk dokuz ayında 276 bin büyükbaş, 20 bin küçükbaş hayvan ve 62 bin ton et ithal edilmesine rağmen fiyatların düşmemesi, hükümeti ithalatı artırma kararına yöneltti. Bunu ilk açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brezilya ziyareti dönüşünde gazetecilere kırmızı et fiyatlarına ilişkin yaptığı açıklamada “Yeni bir adım daha atmayı planlıyoruz. Büyükbaş hayvan ithalatı yaparak kırmızı ete çok daha uygun imkanlarla erişimi sağlayacağız. Vatandaşın beklediği fiyatlarla ete ulaşabilmesi için gerekirse Uruguay ve Brezilya’dan hızlıca hayvan ithalatı yapacağız. Bu konuda talimat verdim. Değerlendirip adımlarımızı atacağız” dedi.

‘Niçin ta Uruguay’dan alalım?’

Bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan, ithalat olmasına rağmen tavrını yerli besiciden yana koyardı. 2.5 yıl önce Tokat’ta çiftçilerle bir araya geldiği bir toplantıda, besicilikle uğraşan kadın çiftçi Tuğba Ezmeci ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında dikkat çeken bir diyalog yaşamıştı. Ezmeci, 50 baş hayvan kapasitesine sahip işletmesinin yem fiyatlarındaki artış nedeniyle zarar ettiğini dile getirerek şunları söylemişti: “Çocukluğumdan beri tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorum. Bu işi severek yapıyorum ancak artan maliyetler nedeniyle zorlanıyorum. Üretimi sürdürmek istiyorum ama bu koşullarda dayanmak zor.”

Bu sözler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönemin Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’ye dönerek şöyle demişti: “Şu anda çünkü kırmızı ette, et hayvancılığında ihtiyacımız var. Niçin ta Uruguay’dan alalım? Biz kendi ülkemizdeki hayvanları almak suretiyle bu işi bitirelim. Yani süt değil, et hayvancılığında alalım ki dolayısıyla çiftçimizi de bu noktada rahatlatalım.”

Kadın çiftçinin “22 hayvan verebilirim” şeklindeki teklifine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hemen adım atın… Önce benim kendi vatandaşımdan, çiftçimden aldığım hayvan benim için en kârlı hayvandır” diyerek karşılık vermişti.

O toplantıda Uruguay’dan canlı hayvan ithal edildiğini bilmesine rağmen, ithalat yapılmasına karşı çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan şimdi Brezilya ve Uruguay’dan canlı hayvan ithal edilmesini öneren Cumhurbaşkanı’na gelinmesi ithalatın uzun bir süre ülke gündeminden çıkmayacağının bir göstergesi değil midir?

Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son açıklamasında her ne kadar vatandaşa ucuz et yedirmek için bir gerekçesi olsa da ithalat kararları hayvancılık politikasının sürdürülebilirliğini tekrar sorgulatmaz mı? Sorgulatır.

Çünkü Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, TBMM’deki bütçe görüşmelerinde 2027 yılının sonunda canlı hayvan ve et ithalatının biteceğini söyledi. Gerçi biz aynı hikayeye de alışığız. Milletimiz daha alışamadı. Bu konuyu daha önce yazdım.

Ayrıca Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması sonrası katıldığı bir özel televizyon yayınında et fiyatlarında yaşanacak ani bir artışa karşın TİGEM çiftliklerindeki ithal Angus’ların piyasaya sürüleceğini ifade etti. Çözüm yine ithal olarak getirilen hayvanlarda idi.

2010’dan bu yana:
-6 milyon 960 bin 979 büyükbaş hayvan ithalatına 9,3 milyar dolar,
-3 milyon 194 bin 529 küçükbaş hayvan ithalatına 389 milyon dolar,
-398 bin 876 ton kırmızı et ithalatına 2 milyar dolar ödendi.

14 yılda toplam 11,7 milyar dolar harcanmasına rağmen Türkiye hâlâ kendi ayakları üzerinde duran bir hayvancılık sektörüne sahip değil. Buna rağmen çözüm olarak ithalatı hep ilk tercih olarak öne koyuyor.

Türkiye’nin hayvancılıkta yaşadığı sorunlar, kısa vadeli çözümlerle geçiştirilemez. Yüksek girdi maliyetlerinin düşürülmesi, yerli üretimin teşvik edilmesi ve dişi hayvan varlığının artırılması gibi adımlar, sürdürülebilir bir politikanın temelini oluşturmalı.

Ancak mevcut ithalat politikası hem üreticiyi hem de tüketiciyi uzun vadede daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakabilir. Eğer ithalat, sadece geçici bir önlem olarak kalırsa ve yerli üretime yönelik ciddi yatırımlar yapılmazsa, Türkiye hayvancılıkta dışa bağımlılıktan kurtulamaz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ithalat kararı, yerli besiciliğe verilen desteğin azalması olarak algılanıyor. Bugün ithalatla ucuz et sağlanmaya çalışılsa da bu yöntem, sektörün kalıcı sorunlarına çözüm üretmekten uzak. Yerli üreticinin desteklenmediği bir ortamda, hayvancılıkta dışa bağımlılık bir kader olmaya devam edecek gibi görünüyor.

Sencer Solakoğlu’ndan kırmızı alarm: Et fiyatları bir gecede iki katına çıkabilir