Çiğ sütte tavsiye fiyatı 14,65, TÜSEDAD'ın açıkladığı üretim maliyeti ise 18.37 lira. Süt üreticileri karşı karşıya oldukları ekonomik şartlar altında ya 'deli para kazanıyorlar' ya da bilinçli olarak zarar ettikleri bir yola doğru sürükleniyorlar.

Türkiye’de süt üreticilerinin yüksek maliyetler karşısında zararına satış yaptığı sıkça dile getiriliyor. Ancak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri bu durumu farklı bir açıdan gösteriyor. Üreticilerin zarar ettiği belirtilirken, sanayiye aktarılan süt miktarının rekor seviyelere ulaşması dikkat çekiyor. Peki, bu nasıl mümkün oluyor?

Uzun zamandır süt üreticileri çiğ süt tavsiye fiyatlarının yeniden gözden geçirilmesini talep ediyor. Bu yılbaşında 11,50 TL olarak belirlenen çiğ süt fiyatı, Ocak ayının sonunda 13,50 TL’ye, ardından 1 Mayıs itibariyle 14,65 TL’ye yükseltildi. Yaz aylarında ise üreticiler bu fiyatın maliyetleri karşılamadığını belirtti.

Son olarak 9 Ağustos’ta toplanan Ulusal Süt Konseyi, çiğ süt tavsiye fiyatının aynı kalmasına karar verdi ve fiyatların bundan sonra üç aylık periyotlarda değerlendirilmesine karar verildi. Çiğ süt fiyatlarının yeniden değerlendirileceği kasım ayının başında Tarım ve Orman Bakanlığı, ekim, kasım ve aralık dönemi için süt primi desteğini 1 TL olarak açıkladı. Bu adımla, yılbaşı öncesinde çiğ süt alım fiyatlarının artmasını önleyerek gıda enflasyonuna ve maaşlara olan etkisini azaltmak amaçlanıyordu.

Tüm bu gelişmelere rağmen süt üreticileri zarar ettiklerini ifade ederken, sanayiye aktarılan süt miktarı artmaya devam ediyor. TÜİK’in açıkladığı verilere göre eylül ayında ticari süt işletmeleri tarafından toplanan inek sütü miktarı geçen yılın aynı ayına göre %14,9 arttı. Ocak-eylül döneminde ise bu artış %9,8 olarak kaydedildi. Ayrıca süt ürünlerinin büyük kısmında %2 ila %26 arasında artış görüldü.

Bu durum hakkında geçen yıl sanayiye aktarılan süt miktarı düşük olduğundan bu yıl artmış gözüküyor diyebilirsiniz. Ancak öyle değil, bu yılın ilk 9 ayında sanayiye aktarılan süt miktarı 8,5 milyon tonu buldu ve yıl sonuna kadar 11 milyon tona ulaşması muhtemel görünüyor. Geçen yıl sanayiye aktarılan 10,2 milyon ton süt ile rekor kırılmışken, bu yıl 11 milyon tona ulaşarak yeni bir rekor daha kırılması bekleniyor. Görüldüğü gibi sanayiye aktarılan inek sütünde büyük bir artış var.

Süt üreticileri artan yem maliyetleri ve düşük alım fiyatları nedeniyle zor durumda olduklarını dile getiriyorlar. Yem fiyatlarındaki artışlar, süt fiyat artışının çok üzerinde seyrediyor. Ulusal Süt Konseyi’nin açıkladığı 19 protein süt yemi fiyatı son bir yılda %34, Türkiye Yem Sanayicileri Birliği’nin açıkladığı 18 protein süt yemi fiyatı %32 oranında arttı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin açıkladığı yem fiyatında ise %38’lik artış yaşandı. Tüm bu veriler, süt üreticilerinin artan maliyetler karşısında zorluk yaşadığını gözler önüne seriyor.

Üreticiler sütlerini sanayiye mecburen veriyorlar ancak alternatif çözüm yolları da mümkün. Örneğin, bir araya gelerek sütlerini kendilerinin pazarlayabileceği bir ağ oluşturabilir, sütlerini yoğurt, peynir ve tereyağı gibi işlenmiş ürünler olarak satabilirler. Yöresel marketlerle anlaşmalar yapabilir veya büyükşehir belediyelerinin marketlerinde ürünlerini pazarlayabilirler.

Sonuç olarak, üreticilerin şikayet etmek yerine çözüm odaklı adımlar atmaları gerekiyor. Aksi takdirde bekledikleri fiyat artışını da yılbaşından sonra göremeyebilirler. Süt üreticileri karşı karşıya oldukları bu ekonomik şartlar altında ya “deli para kazanıyorlar” ya da bilinçli olarak zarar ettikleri bir yola doğru sürükleniyorlar.

Çünkü Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği’nin (TÜSEDAD) açıkladığı eylül ayı bir litre soğutulmuş çiğ süt üretim maliyeti litre başına 18 lira 37 kuruş hesaplanmıştı. Tavsiye fiyatı 14,65 lira ve şu an 1 lira prim katsanız bile üretim maliyetinin altında kalan bir üretime çiftçi ne kadar dayanabilir? Bu baskı böyle giderse mecbur olarak sanayiciye veren süt üreticisi bir yerde bu durumu dur diyecektir. Dediği gün de yeni bir süt krizini kucağımızda bulacağız. Benden söylemesi.

Sencer Solakoğlu: Bir yıl sonra tüm gıda ürünlerinde fiyat şokuna şaşırmayın