Türkiye doğal bitki çeşitliliği açısından son derece zengin bir coğrafyaya sahip. Avrupa kıtasında yaklaşık 15 bin bitki türü bulunurken Türkiye’de bu rakam 12 bin 141’e ulaşıyor; bunların yaklaşık dört bini endemik tür, yani sadece bu topraklarda yetişen bitkiler. Ülkemiz ayrıca buğday, mercimek, nohut, zeytin, elma ve kiraz gibi birçok kültür bitkisinin de ana vatanı. Bu değerli bitkilerden biri de çöven bitkisi.
Çöven bitkisi ile ilgili işin aslı çok fazla kaynak yok. Isparta Eğirdir’de bulunan Meyvecilik Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün 2021 yılında hazırladığı “GÖLLER YÖRESİNDE TARIMI YAPILABİLECEK TIBBİ ve AROMATİK BİTKİLER” çalışmasında çöven bitkisi anlatılıyor. Başta söylemiş olalım; burada yer alan birçok bilgi o çalışmadan alınmış.
Çöven bitkisinin doğada 126 türü olup bunlar başta ülkemiz olmak üzere Kafkasya, Avrupa, Sibirya ve Kuzey Amerika’da bulunuyor. Ülkemizde de 55 kadar türünün olduğu kabul ediliyor. Çöven bitkisi temizlik, kozmetik, gıda ve ilaç endüstrilerinde kullanılıyor.
Çöven bitkisi ülkemizde tahin helvası, koz helva, kerebiç, dondurma ve paşa lokumu gibi gıda ürünlerinde, köpürme özelliğinden dolayı sabun ve deterjan sanayiinde, balgam ve idrar söktürücü özelliklerinden dolayı bazı ilaçların bileşiminde kullanılıyor. Ayrıca Bartın’da yöresel olarak çöven ekmeği yapılıyor. Bitkinin “Türk Çöveni” olarak adlandırılan dört ayrı türü bulunuyor. Bunlar:
-Van Çöveni
-Konya, Beyşehir, Isparta Çöveni
-Çorum-Yozgat Çöveni
-Niğde Çöveni
24 yılda 10 milyon dolar ödedik
Raporda “Küçük beyaz çiçekleri ile çiçekçilikte aranjman olarak sıkça kullanılan çöven bitkisinin kökleri ülkemizden 1 dolara satın alınıyor. Almanya, İsrail gibi ülkelerde işlenerek 100 dolara saponin olarak ülkemize satılmaktadır” deniyor. Saponin çeşitli bitki türlerinde bulunan kimyasal bir sıvı. İşte bu sıvıyı elde etmek için Almanlar ve İsrailliler çöven bitkisini ülkemizden 1 dolara alıp bize 100 dolara satıyor. Biz ise her yıl yüzbinlerce dolar para verip Afganistan’dan çöven ithal ediyoruz. 2000 yılından bugüne kadar yaklaşık 14 bin ton çöven ithalatına 10 milyon dolar para ödedik. Bazıları “10 milyon dolar nedir ki” diyebilir. Bu iş zaten böyle başlıyor. Onu üretsek ne olacak bunu üretsek ne olacak diye diye ülke içinde milli kaynaklarımızı kurutuyoruz.
Bu döngüyü kırmak mümkün. Doğadaki çöven bitkisi tehlike altında olduğu için, doğal alanlardan toplamak yerine kültüre alınarak üretilmesi gerekiyor. Şu anda böyle bir üretim var ama yeterli değil. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çöven üreten çiftçi sayısı 2013 yılında 8, sonraki yıllarda bu sayı düşmüş. 2017 ile 2020 yılları arasında çöven üreticisi çiftçi sayısı 5 ile 7 arasında değişmiş. 2020 yılından sonra çöven yetiştiricisi kaldı mı bilmiyoruz. Bu konuları çok önemli görmediği için Tarım ve Orman Bakanlığı bir çalışma yapma gereği de duymuyor.
Oysa geçmişte, Bekir Pakdemirli ve Vahit Kirişci dönemlerinde dışa bağımlı olduğumuz ürünlerle ilgili yatırımcı rehberleri hazırlanıyordu. Ancak İbrahim Yumaklı’nın bakanlığı döneminde bu çalışmalar durdu. Devletin bu tür projeleri devam ettirerek, üretimi artırmak ve dışa bağımlılığı azaltmak için çiftçilere gerekli destek ve yatırımı sunması gerekiyor. Afganistan’dan insan, çoban ve bitki taşımak çözüm değil. İş kendi insanınla ne başardığındır. Bu sadece bir bitkide böyle iken bu durumda onlarca bitki var. Özellikle çöven gibi müdahalesi kolay ürünlerde bu sorunları çözerek, tarımsal alandaki büyük sorunlara daha fazla odaklanmalıyız.