Dilan-Engin Polat olayı ve diğer fenomenler hiç olmamış, neredeyse bir ay hemen her buluşmamızda arkadaşlarla sanki sadece onları konuşmamışız, nerdeyse hepimiz birer fenomen uzmanı kesilmemişiz gibi, konu tamamen unutuldu ve tek konumuz Fatih Terim ve birçok futbolcunun adının geçtiği skandal oldu. Haydi sen koyu Galatasaraylısın o yüzden bu konuya ilginin fazla olması normal diyeceksiniz ama hayatı boyunca tek bir maçı bile baştan sona seyretmemiş ve futbol dünyasını hiç takip etmeyen kız arkadaşlarım bile sadece bu konuyu konuşmak istiyor.
Grubumuzun kızlar tarafında durum böyle ama erkekler de bir başka alem. Onlar nerdeyse tüm işi gücü bıraktı, sadece bu olayla yatıp kalkıyor gibiler.
Erkekler grubunun konu hakkındaki heyecanı parasını kaptıran futbolcuların bir bölümünün avukatı olan Rezzan Epözdemir’in Fatih Altaylı ile yaptığı sohbeti izledikten sonra daha da artmış görünüyor.
Aramızdaki avukatlar grubumuz Epözdemir’in bir profesyonel olarak işinin gereğini yaptığını, amacının kaybedilen paraları kurumsal olarak Denizbanktan almak yönünde strateji geliştirdiğini düşünüyor gibiler.
Peki ama bu nasıl olacak, mümkün mü? Bugüne kadar olayın gelişimini anlatan birçok haberde ve bunun üzerine yapılan tartışma programlarında paraları büyük faiz vaadiyle toplamış olan Seçil Erzan’ın bankanın şube müdiresi olmasına rağmen sürecin bankanın tamamen dışında olduğu anlatılıyordu.
Seçil Erzan bazılarından paraları banka içinde almış olsa da bir kısmını da banka dışında almıştı. Ve banka yönetiminin kurumsal açıdan işin dışında olduğu varsayımı arkadaşlar arasında yaygındı, ama avukat Epözdemir’in açıklamasından sonra bu varsayımın doğru olmayabileceği ve suçlu olmasa da bankanın sonunda sorumlu tutulabileceği konuşulmaya başlandı.
Anladığım kadarıyla bu işin nasıl çözümleneceği özellikle paraları toplayanın konuştuğu kişiye neler söylediğiyle belirlenecek gibi görünüyor.
Eğer şimdiye kadar varsayılan doğruysa ve Seçil Erzan parasını almak istediği kişide güven yaratmak için ona özellikle Fatih Terim’in adını verdiyse galiba dava bir yöne, ama paraları özellikle bankanın genel müdürü Hakan Ateş’in ismini vererek aldıysa tamamen farklı yöne gidecek gibi.
Avukat Epözdemir stratejisi gereği değil de mahkemeye sunulan somut belgeler doğrultusunda konuşuyorsa, parasını kaybedenlerin bir bölümü Hakan Ateş’in ismini duyunca paraları bu işte onun da olduğu varsayımının yarattığı güvenle verdiğini söylemiş mahkemede. Eğer bu davanın bundan sonraki celselerinde ispatlanırsa avukat arkadaşlarım Denizbank’ın işinin oldukça zor olacağını ve sonunda mağdur olanlara paraları ödemek zorunda kalabileceğini söylüyor.
Tabii bu ispat bile Hakan Ateş’in bütün olan biteni bildiği ve buna rağmen göz yumduğu anlamına gelmiyormuş. sadece adı kullanılarak dolandırıcılık yapıldıysa bile yine de kurumsal sorumluluk doğması ihtimali olabileceği konuşuluyor arkadaşlar arasında.
Bunun yasal olarak mümkün olabileceğini anlıyorum da açıkçası hukuk eğitimi almamış beynim bunun mantığını kabul etmekte zorlanıyor.
Eğer denen doğruysa o zaman Türkiye’deki bütün bankaların başındaki insanlar bundan sonra uykusuz geceler geçirecek demek değil mi bu? Yani siz hiç haberiniz yokken isminizin kötü niyetle kullanmasını nasıl engelleyebilirsiniz? Bu gerçekte mümkün mü, bunu anlayabilmem zor.
Kanunda bu gibi durumlarda kuruma hukuki sorumluluk getirilmesinin yolu açık olabilir dendiği gibi, ama bu o kurum açısından da haksızlık oluşturmaz mı?
Bunun da tartışılması gerekmez mi?
Tabii mahkeme benim gibi insanların haksızlık demesine bakarak karar verecek değil tabii ki. Kanunda ne yazıyorsa o.
Ama eğer Epözdemir’in dedikleri doğruysa o zaman bankanın acilen avukat takımını hemen güçlendirmek yoluna gitmesi gerekecek gibi geliyor bana.