Bugüne kadar hiç söylemediğimden bilmezsiniz, ben eskiden çıktığım bir erkek arkadaşım sayesinde uzunca zamandır fanatik sayılabilecek bir Galatasaray taraftarıyım. 

Sosyal medyada takım hakkındaki bütün dedikoduları, haberleri tutkuyla izlerim. Erkekler grubu evde maç izleme gecesi düzenlediğinde ben de orada mutlaka olurum. Onların istedikleri gibi konuşmasını benim varlığım engellediği için bundan pek hoşlanmadıklarını bildiğim halde, Galatasaray’ın maçı olduğunda inadıma o partileri hiç kaçırmam.

Hıncal Uluç’un evindeki maç geceleri hakkında yazdıklarını da hep keyifle okurdum ve bir gün ona da katılacağımı hayal ederdim. 

Takım takıntım öyle güçlüdür ki, hiç stilim olmadığı ve kendisinden fazla hoşlanmadığım  halde Instagram’da Wanda Nara’yı bile takip ediyorum belki takım hakkında dedikodu alabilirim diye.

Bu takıntım yüzünden yedi aydır dipten dibe kaynamakta olan ve aramızda ‘Fatih Terim fonu’ skandalı olarak bilinen olayın gelişmelerini yakından takip etmekteyim.

Hatta bu son Dilan Polat ve fenomenler skandalları patlamadan önce birçok gecemizin sohbet konusu Fatih Terim  olabiliyordu.

Arkadaşlarıma da söyledim, açıkçası ben Fatih Terim’in neden ilave paraya ihtiyacı olabileceğini bir türlü anlayamıyorum. Tabii kimsenin neden daha yüksek miktarda paraya ihtiyacı olabileceğini uzaktan bakıp bilebilmek mümkün değil ama yıllardır hem Türkiye’de hem de dünyada hayli yüklü olduğunu zannettiğim maaşla teknik direktörlük yapmış bir insan kendisine ve ailesine hayat boyu yetecek birikimi çoktan yapmış olmalı diye düşünüyorum. Erkek arkadaşlardan biri onun sadece milli takımın başından ayrıldığında aldığı tazminatın bile başlı başına servet olduğunu hatırlattı ve bu daha fazla para  ihtiyacını benim gibi anlayamadığını o da söyledi.

Arkadaş grubumuz içinde bankacılar ve fon yöneticileri de olduğundan onlar paradan kolay para kazanmanın dünyanın en zengin insanlarına bile çekici gelebildiğini hatırlatarak bunu açgözlülük değil insani zayıflık olarak görmemiz gerektiğini söyledi. 

Aman neyse ne, benim bu işte taktığım konu sadece para hırsı filan  değildi. Asıl, Fatih Terim gibi özellikle biz Galatasaraylıların saygı duyduğu ve güvendiği bir ismin bu güveni yıkma ihtimali olan bir işe adının bulaşmasına neden izin verdiği konuşulmalı bence.

Seçil Erzan adlı bankacının çalıştığı bankaya paralel oluşturduğu ve kurumsal bir varlığı olmayan bir fonun adının futbol camiası içinde baştan beri ‘Fatih Terim Fonu’ olarak bilinmesi hocanın neden etkili bir tepkisine yol açmadı bunu anlayabilmek katiyen mümkün değil. Çünkü hocanın adını duyan ve çoğu onun sayesine futbolda yükselmiş ve paralar kazanmış insanların sadece o da var diye fona para yatıracağı baştan belliydi. Nitekim bu oldu ve özellikle Arda Turan ve Emre Belözoğlu’nun büyük paralar kaybettiği söylenmeye başlandı.

Arda Turan ile paraları toplayan Seçil Erzan arasındaki WhatsApp yazışmalarını okurken içim bayağı acıdı açıkçası. Aç gözlülük yapan insanlara acıma diyen arkadaşlarıma rağmen Arda Turan’ın düşürüldüğü duruma hem üzüldüm, hem de şaşırdım.

Bence kötü niyetli ve Galatasaray düşmanı da olan bazı arkadaşlar Fatih Terim’in bir türlü bu işteki rolünü açığa çıkaran bir açıklama yapmamasının toplumda şüphe yarattığını söylüyor. 

Ben Fatih Terim’in kendi çocuğuymuş gibi sevdiğine inandığım Arda ve Emre gibi futbolcuların zararına olabilecek bir sürece göz yumarak  sessiz kalacağına katiyen inanamayacağımı konuştuğum herkese söylüyorum. Ama onlar da bana Fatih hocanın işin başından itibaren bu Seçil denen kadına yardımcı olduğunu, onu koruduğunu ve hatta onu kendi avukatı ile tanıştırıp nişanlanmasına da yol açtığını söylüyor.

Seçil hanımla bütün buluşmalara yemeklere filan rağmen,  bütün bunlar olduğu halde Fatih  hocanın açılan davada müşteki olarak bile gözükmemesini, Fatih Altaylı’nın deyimiyle onun birden bire buharlaşması olarak nitelendiriyor arkadaşlarım.

Benim gibi Fatih hocaya saygı duyduklarına inandığım futbolcular da doğrudan hiçbir şey söylemeseler de kayıt altına alınan  konuşmalarında ‘Fatih  hoca bu işten kazançlı mı’ diye bazı imalarda bulunuyor.

Bu işte Fatih hocanın değil ama yüklüce bir doların buharlaşmış olduğu kesin. Seçil hanım da nedense hiçbir açıklamasında net bir şey söyleyemiyor.

Benim gönlümden geçen ise şu: Fatih hoca keşke bir basın toplantısı düzenleyip bu işteki rolünü açıklasa da onu sevenler biz de bir rahatlasak diyorum. Çünkü onun başta kaptırmış olabileceği paraları geri alabilmek için adının kullanıldığı bu fona futbolcuların da para yatırmasını sessiz kalarak teşvik ettiğini bile konuşmaya başladı etrafta bazıları.  

Bu söylentilere son vermek ve adını korumak için hocanın bir an önce biz sevenlerinin içini rahatlatacak bir açıklama yapmasını istiyorum. Bu arada herkes büyük bir merakla avukatı Rezan Epözdemir’in büyük ihtimalle yarın yapacağı açıklamaları bekliyor.