Arkadaşlarla buluşacağımız mekana biraz geç gitmiştim. Gece zaten evimin olduğu İstinye Park’ta AVM içinde bir mekanda buluşulacağı için arabamı almama lüksüm vardı. İstanbul trafiği insanı bayağı yoruyor.
Mağazalar yılbaşı alışverişini çekici kılacak vitrinler kurmuştu, alışverişin biraz uzaması nedeniyle randevumuza gecikmiştim. Buluşulacak mekanın kapısından girer girmez arkadaşların barda hararetli bir sohbet içinde olduğunu gördüm.
Elimdeki alışveriş paketlerini, çıkarken bana hatırlatılmasını tembih ederek teslim ettim ve arkadaşlarımın yanına geçtim.
O gece canım cin tonik istiyordu.
İçkim geldi ve ‘Ne hakkında konuşuyordunuz, itiraf edin bakiim’ dedim.
Bankacı sevgilim doğrudan işten çıkıp daha önce gelmişti mekana, o konuşulanları biliyordu. Bana dönüp muzip bir ifadeyle ‘Bu gece gerçekten de çok önemli bir konuyu konuşuyorduk. Türkiye’nin önemli bir sorunu bu, senin konu hakkındaki fikrini de öğrenmek isteriz’ dedi ve sustu.
‘İlla da sordurmayın, konuyu söyleyecekseniz söyleyin artık haydi’ deyince kızlardan biri ‘Bu gece konumuz Kıvanç Tatlıtuğ’un kalçası’ dedi.
Sevgilimin açılışından sonra bunu duyar duymaz elimde olmadan güldüm ve nerdeyse içkimi etrafa püskürtecektim.
Bazı görüşlerinin sertliği nedeniyle bizim aramızda ‘feminist prenses’ adını taktığımız arkadaşım ‘Sen gül bakalım. Aslında biz de gülüp geçebilirdik. Ama konu adamın sadece kalçasını görmek değil bunun temelinde erkek egemen dünyanın baskıcı bakış açısı ve egemen görme biçimleri gibi ağır bir konu da var’ dedi.
O noktada sevgilim yanına gelmem için işaret yaptı. İçkimi alıp yanındaki iskemleye oturdum. Tartışmanın ne aşamada olduğunu o bana anlattı.
‘Canım, hepimiz İstanbul İçin Son Çağrı filmini izledik. Beğenmiş olanlar var, eksiklikleri olduğunu söyleyenler de var. Ama bugün tam anlamıyla konumuz filmin kadın ve erkek vücuduna bakışla ilgiliydi. Malum filmde senin de çok sevdiğin erotik sahneler vardı. Bence de bunlar başarılı ve ölçülüydü. Kadın arkadaşlar ve özellikle feminist prensesimiz Beren Saat’in kalça çekimlerinin filmde bolca olduğunu ve bunun özellikle orgazm taklidi sahnesinde vurgulandığını, buna karşılık Kıvanç Tatlıtuğ’un çıplak kalça çekiminin fazla verilmemesini anlayamadığını söylüyor. Lezbiyen olanlar dışında herkes Kıvanç’ın kalçasını da filmde görmek isterdik dedi. Hatta bunun filmde olmamasını protesto edelim diyen bile vardı.’
Ben New York’ta Parsons School of Design’ da eğitim alırken hocalarımızın yönlendirmesi üzerine John Berger’in bütün kitaplarını okumuş ve hakkındaki seminerlere de katılmıştım.
Bu nedenle film ve fotoğraflarda erotizmin sadece erkek bakış açısıyla ve sadece onun için oluşturulduğunu ve bunun kadın vücudunun bir anlamda sömürülmesi olduğunu zaten düşünüyorum. Tartıştığımız filmdeki erotik sahnelerde de egemen erkek bakış açısının hakim olduğu zaten görülüyordu.
Bu erkek bakış açısı hakim olunca kamera veya fotoğraf makinesi lensi katiyen kadının ne görmek isteyebileceğini sormaz, düşünmez, unutur ve sadece erkeğin hoşlanacağı görüntüler oluşur.
Berger’in görüşlerini de katıp sohbeti ağırlaştırmayım diye sadece ‘Açıkçası Beren Saat’ in orgazm taklidi sahnesinde olduğu gibi kıvanç Tatlıtuğ’un da kalçasının yakın çekimini bolca görmek hoş olabilirdi’ dedim ve bu lafım tahmin ettiğim gibi feminist prensesimizden ve kız arkadaş grubumuzdan alkışlı onay aldı.
Sevgilim konunun orada bittiğini düşünüyor olabilirdi ama ben eve gidince ondan neden ilk önce konuyu öyle alay eder gibi konuştuğunun hesabını sormayı planlıyordum ve nitekim bunu da yaptım. Hatta biraz abartarak yatması için salondaki kanepeyi de hazırladım.