Bu yazıyı Bebek’te bir yandan pırıl pırıl boğaz manzarasını seyrederken bir yandan da iki masa yanda oturan ve kahvelerini yudumlamakta olan grubumun konuştuklarını kaçırmamaya çalışırken yazmaya giriştim.
Benim yazar olarak gizli yaşamımı bilmeyen arkadaşlara yabancı bir iç mimarlık şirketi ile acil yazışmalarım olduğu yalanını söyleyerek masa değiştirdim.
İstanbul bu cumartesi günü pırıl pırıl güneşli. Geçen hafta yaşadığımız uzun kötü havalardan sonra bu güzel havayı görünce yaz dönemi başlıyormuş gibi kıpır kıpır oldu içim.
Hava dış mekanda uzun oturmaya çok uygun olmasa da, puro içmek isteyen arkadaşlar nedeniyle bir süreliğine açık havadayız. Ben de dumanlara sinirlenen kedimden uzak olmanın avantajını kullanarak orta şekerli kahvemin yanında bir de sigarillo yaktım ve yazmaya giriştim. Biraz rüzgar olmasa aslında uzun süre dışarda oturulabilirdi.
Dün yazımda demiştim ya, bu aralar Denizbank olayı ile ilgili özellikle bankacı arkadaşların duyduğu dedikodularla doluyuz. Birçok şey duyup duruyoruz. Bazılarını dünkü yazımda size de aktarmıştım.
Ama bilgi çokluğu nedeniyle eğer bunlar bir toparlanmazsa işin iyice içinden çıkılmaz hale gelebileceğinin ve zaten karışık olan ve herkesin olayı kendi açısından anlattığı bir olayda iyice yönümüzü kaybedeceğimizin de hepimiz farkındayız.
Bu nedenle cuma akşamı daha önce bu köşede görüşlerini aktarmış olduğum bizden yaşça büyük, tecrübeli abimizden ‘haydi gelin çocuklar yarın sabah bir kahvaltı keyfi yapalım, bendensiniz, hava da çok güzel olacak’ mesajı gelince özellikle köşem için karmaşık bilgileri toparlamak zorunda olduğumdan çok sevinmiştim.
Dedim ya zaten hava nedeniyle içim kıpır kıpırdı. Keyfim çok yerindeydi. Güzel havada boğazda arkadaşlarımla sohbet için kahvaltıda buluşacaktım. Daha ne olsun, yılın son ayına girerken bundan daha iyisi olamazdı diye düşünüyordum.
Fakat ne diyeceğini merakla beklediğimiz abimizin dediklerini dinleyince içim, itiraf etmeliyim ki, biraz karardı. Zaten yan masaya yazı için geçince kahve ısmarlayıp sigarillo da yakmam abinin dediklerini duyduktan sonra hayli bunalmış içimi biraz ferahlatmak içindi.
Bu abimizi daha önce yazmıştım belki hatırlamazsınız diye tekrardan hatırlatayım ki dediklerini bunları bilerek okuyun. Dediğim gibi bu abi bizden hayli büyük. Şimdi adını versem herkesin şaşıracağı ünlü bir avukat. Hem yargı sisteminin nasıl çalıştığını hem de karanlık ilişkiler dünyasının kurallarını çok iyi bilir. Duyduğumuza göre bu karanlık dünyanın bazı oyuncularını şahsen de tanırmış ve bazılarının avukatlığını da yaptığını duymuştuk.
Aslında ben salonda rahat kıyafetler giydikten sonra yazılarımı evdeki ortamımda yazmayı çok severim ama bu defa konuşulanları hızla yazıya dökme ihtiyacı hissettiğimden yan masaya geçtim. Şimdi sözü abimize bırakıyorum:
‘Çocuklar ocak ayına hazırlanın. Seçil Erzan davasının ikinci celsesi ocak ayında görülecek.O celsede olacaklardan sonra ortalık iyice karışacak. İlk celseden sonra bile ortalığın nasıl heyecana büründüğünü hepimiz gördük. İkinci celsede öyle heyecan verici, sürpriz gelişmeler olacak ki hepimiz bugüne kadar yaşananlar hiçbir şey değilmiş demek zorunda kalacağız.
Ocak ayında tanık olması istenecekler hakkında çalışma da yapılıyor. Fonun kendi adıyla bilindiği söylenen Fatih Terim ve banka genel müdürünün de ikinci celsede dinlenmesi gerekiyor aslında.
Şimdi bekliyorum eğer özellikle bu iki isim celseye çağrılmazsa o zaman ben galiba bu davaya bazı güçlü kişiler el attı diye düşünmeye başlayacağım.
Biliyorsunuz bir de Seçil Erzan’ın adını bile açıklamaktan korktuğu Tahtakale’de döviz alındığı düşünülen kişi var. Şu ana kadar adı gizemini koruyor, bu kişinin kim olabileceği hakkında tanıdıklarımın olduğu bazı çevrelerde bazı tahminler var. (Biz bu aşamada kişinin adını bize de söylemesini isteyince) Vallahi çocuklar açıkçası ben de bu ismi söylemeye korkarım Seçil Erzan da korkmakta haklıydı. Şimdi size bir ad söylesem orada burada konuşup kendinizi de riske atarsınız. O konuşulan ismin çok güçlü bağlantıları olduğu şüphesi var bazı çevrelerde. Yani korkulan sadece kendisi değil. O güçlü çevrenin devreye girmesinden de korkulduğunu söylemekle yetineceğim size.’
Abinin dedikleri böyleydi.
Bakalım ocak ayında ikinci celsesi yapılacak davaya çağrılacak tanıklar arasında o kişi de olabilecek mi? Eğer orada bulunur ve konuşursa dava hepimizi şaşırtacak çok daha ilginç yönlere gidebilir gibi gözüküyor. Çarşamba günü görüşmek üzere.