Parson’s School’da okuduğum dönemde New York’un eşcinsel camiasıyla hayli içli dışlı olmuştum. Lezbiyen deneyler yaşadığım o günlerde sevgilim olan kadın camia içinde tanınan ve tecrübeli bir insandı. Onun sayesinde New York’un eşcinsel dünyasının derinliğine hayli girmiştim.

Şehrin eşcinsel dünyası hem benim hem de dünya için çok özeldir.

Bu camianın haklarını alması şehrin Village diye bilinen semtinde bulunan Stonewall barında 1968’de başlayan büyük isyandan sonra olmuştur.

Mitinglerinde özellikle militan eşcinsellerin neredeyse milli marşı olmuş Village People’un YMCA şarkısıyla dans eden Trump belki  bunu bilmiyor olabilir, ama büyük güven duyarak başladığı yeni  başkanlığına en büyük ve sert muhalefetin  LGBT+ camiasından geleceğini göremiyor olmalı.

Başla hiçbir şeyden korkmuyor olabilir ama onlardan korkmaya başlasa bence iyi olacak.

Çünkü Village’daki barlarda mırıldanmalar, sokağa çıkalım konuşmaları duyulmaya çoktan başlamış arkadaşlarımın dediğine göre.

Deneyimlerimden bildiğim için onların sokak gösterileri sertliğe açık olur daima. Kendileri başlatmaz sertliği ama üzerlerine gelinirse tepkileri de fena olur.

Donald Trump göreve başladığı 20 Ocak’taki yemin töreninde yönetiminin resmi politikasını “erkek ve kadın olarak sadece iki cins vardır” şeklinde açıklamış ve devlet kurumlarındaki tüm düzenlemelerin bu prensibe uygun olarak yeniden düzenleneceğini belirtmişti. Aynı gün imzaladığı başkanlık kararnamesiyle Biden döneminde getirilen “çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık” politikalarını resmen kaldırdı. 

Herkes bunu rutin bir haber olarak okumuş olabilir, ama bu aslında eşcinsellere açılmış bir savaştı.

Şimdi camia yine 1968’de olduğu gibi Village barlarında başkanın açtığı savaşa nasıl cevap verileceğini konuşmaya başlamış. 

LGBT+’daki  + kadını bir sahibe olarak şu anda o kafelerde barlarda olup sohbetlere katılmak çok isterdim. WhatsApp gruplarından anladığım kadarıyla bu camia çok sert bir tepki koymaya hazırlanıyor.

Bahar aylarının New York’ta sakin geçeceğini hiç sanmam.