AK Parti iktidarının 22 yıllık ilk yarısını makarna kömür tartışmasıyla geçirdik desek hiç yanlış olmaz. Atışmanın son demlerini 2015 seçimlerinde CHP propaganda birimlerinin makarna ve bulgur kolileriyle medyaya yakalanmasıyla yaşamıştık. O gün bugün CHP’den karşıya atılan bir laf hatırlamıyorum. Ancak aynı sosyal yardımlar bir anda sürpriz şekilde yerel seçimin yükselen atışması oluverdi.
Tartışmayı başlatan ise CHP değil, kendi adına talihsiz şekilde AK Partili Murat Kurum oldu. Tanık olduğumuz bu yeni durum kelimesi kelimesine makarnayla değilse de yine gıdayla ilgili.
İmamoğlu fırsatı gördü
Murat Kurum “Şu anda kent lokantasını bir proje olarak bu İstanbul’a sunmak, çok büyük bir projeymiş gibi bahsetmek bizi hayretlere düşürüyor. Bunu sanki bir işmiş gibi, marifetmiş gibi anlatıp yarım çay bardağı su, süt verip bunu bir hizmet gibi milleti kandırmaya yönelik söylemlerden artık biz sıkıldık, yorulduk” dedi. Sonradan ‘dil sürçmesi’ diye açıkladı ama Murat Kurum bu sözler üzerinden boy hedefi olmaktan kurtulamıyor, kurtulamayacak. Nitekim fırsatı gören İmamoğlu dil sürçmesi düzeltmesini kabul etmeyerek “Özür dile” diye bastırmaya başladı.
Nasıl olmasın ki! Ak Partinin 2004’ten 2011 seçimlerine kadar devlet kaynaklarıyla seçmene makarna kömür dağıtmasını, uygulamanın seçime etkisini muhalefetin fark etmemesini ve olayı eleştirirken yardımı alanlara küçümseyici yaklaşmasını, AK Partinin olanları CHP’nin elitist tavrının kanıtı olarak seçmene başarıyla satabilmesini yaşı yeten iyi hatırlar.
Kaderin cilvesi, artık muhalefet sözcüleri 22 yıllık iktidarın ardından AK Partililer için benzer yaklaşımları sıralar oldu. Sosyal yardım muhalefet partilerinin becerdiği bir iş olarak anlatılmaya başlandı. Bazıları “Erdoğan 2028’de tekrar aday olacak mı” gibi dar siyaset meseleleriyle ile meşgulken sosyal yardıma odaklananlar hâlâ ciddi mesafe alıyor.
Lokantaların etkisinin rakamsal boyutunu Murat Kurum’u “Allah akıl fikir versin” diye alaya alırken Ekrem İmamoğlu veriyor. Bugüne kadar 2.5 milyondan fazla insan kent lokantalarında yemek yemiş. İstanbul nüfusunun yüzde 8’inden bahsediyoruz. İBB 100 bin aileye ramazanda gıda kolisi, 100 bin aileye iki bin liralık market kartı desteği sağlıyormuş. Dediğini yapıyorsa yardım alan seçmenin kulağına Murat Kurum’u yıpratmak için fısıldayacak fazlasıyla imkanı var demektir.
Mansur Yavaş AK Parti seçmenine böyle ulaşıyor
Yardımların ne kadar etkili olabileceğinin aslı göstergesi ise Ankara’da Mansur Yavaş’ın verdiği rakamlar olabilir. Yavaş Ankara’da 200 bin aileye iki yıldır ayda birer kilo ücretsiz et sağlandığını söylüyor. Buna ücretsiz doğalgaz sağlanan 200 bin haneyi de ekleyin. Demek ki dört milyonu aşkın seçmeni bulunan Ankara’da bir milyonu aşkın kişiye doğrudan dokunuyor. Ayrıca o dar gelirli seçmenin ezici çoğunluğunun CHP’li değil AK Partili olduğu çok açık değil mi? Yavaş’ın partisinin üzerinde sağladığı ideolojik asimetrik desteğin sırrı işte ücretsiz doğalgaz ve et rakamlarında uç veriyor gibi görünüyor.
Bunu iktidarın merkezi kaynaklarını kullanmadan belediye başkanı olarak yapabilmek kendi içinde dönebilen ‘sosyal devlet’ için deneysel bir çalışma gibi.
Yukarıda sıraladığım sosyal yardımlar iki başkan için de dikkat çekici bölümlerden alınma. Belediyelerin yayınlarını okursanız listenin uzunluğuna şaşarsınız.
İşte Murat Kurum propagandanın aynen 2007’ye benzer sosyal yardım koşullarında yapıldığı bir seçim arifesinde böyle bir gafa imza attı. Makarna – kömür ya da ucuz lokanta – et desteği arasında fark yok. Ayni destekler hala seçimde önemli rol oynuyor. Kim gariban dostu kim elitist tartışmasında ise artık roller farklı sunuluyor.
2000’lerin başında makarna yardımı alanı küçümsemek bir siyaset aymazlığıydı. Bugün de aynı. Sizin hâlâ yardıma ihtiyacı olan halkınız varsa meydanlarda tepe tepe kullanırlar. Tıpkı 2007’de olduğu gibi.
Ama yine de farkın açık olmadığı İstanbul’da Erdoğan’ın son üç haftadaki olası performansını düşünmeden bu iş bitiyor demek zor.