-Hakan Bey, seçimden sonra genel başkan değişir ama böyle mi olur? 6-7 dönemdir milletvekili olanlar, 4 dönemdir yönetimde bulunanlarla değişim olur mu?
-Kemal Bey ile partinin yeni politikalar üretip atılım yapacağınıza inanıyor musunuz?
-Kemal Bey seçimden sonra zaten bırakacak.
-Belediye seçiminde Kemal Bey’le başarı gelir mi?
-Seçim öncesi değişim olmamalı.
Kurultay salonunda sohbet ettiğimiz CHP’liler arasında Kılıçdaroğlu’nu destekleyenler açısından yukarıdaki söyleşi bir şablondu. İstisnasız tek bir destekçisi bile Kılıçdaroğlu ile iktidara nasıl yürüneceği konusunda bir fikir ortaya atamadı. Kimse Kılıçdaroğlu’nun hangi alandaki politikalarının hangi etkiyi yaratacağını söyleyemedi.
Kılıçdaroğlu bugün itibarıyla kaybetti, artık ‘vurun abalıya yazısı yazılıyor’ diye düşünmeyin. Size kim söyledi Özgür Özel delegesinin bu soruya derli toplu bir yanıt verebildiğini. Özel cephesinde herkesin hemfikir olduğu net ve açıkça doğru görünen teşhisi, partide seçim yenilgisi sonrası bir değişiklik yapılmadan seçmenin karşısına çıkılmaması gerektiği gerçeğiydi.
Konuşması yer yer beğenilmekle birlikte yeterince coşkulu bulunmadı. Salondaki sohbetlerde Özel’in adı kadar -belki daha da çok- İmamoğlu’nun ismi geçti. Özel’in en vermek istemeyeceği izlenim bir emanetçi genel başkan profili olmalı. Hele CHP tabanına hitap eden televizyonlardaki yorumcuların İmamoğlu’nu öne aldığını düşünürsek; koltuğu doldurmak zor olacak.
Özel’in liderliğinin etkisi iktidar partisince de dillere dolanacaktır. Açık söylemek gerek: Tıpkı Baykal’ın gitme zorunluluğu olduğu için Kılıçdaroğlu’nun gelmesi gibi… Özel de liderlik performansından çok Kılıçdaroğlu gitsin diye geldi. Liderliğinin rüşdünü İmamoğlu gölgesine rağmen ispatlamak zorunda.
İşin Özel açısından iyi tarafı ise koltukta bir kerametin de olmasıdır. Bir kez oturanın statüsünü sihirli değnek gibi yükseltir.
Kurultaydan akılda kalanlar
- Kılıçdaroğlu cephesinin, ilk tur seçim sonucu açıklanmadan ‘kazandık’ bilgisini yayması en hafif ifadeyle CHP imajı için talihsiz bir not olarak tarihe düşecek. Bu dezenformasyon gazetecilere sandık başından bilgi veren iyi niyetli kaynakların manipüle edilmesiyle oldu. Seçim gecesi AK Parti’nin medya üzerinden uyguladığı psikolojik yıldırma taktiğine öykünme midir bu?
- Benzer şekilde İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik adına atılan sahte sosyal medya mesajları salonda nahoş bir hava estirdi.
- Özel cephesi ise Kılıçdaroğlu’nun ilk tur sonrası salona tekrar gelmesinin adaylıktan çekilme olarak yansıtarak önde olmanın avantajını pekiştirme çabasına girdi. Oysa Kılıçdaroğlu salona geldi ve doğrudan oy kabinine girdi. Çekilmek ne kelime! ilk turdaki 18 oy farkını kapatmak için tek oyunu ziyan etmeme peşindeydi. Kılıçdaroğlu, genel seçimlerdeki mağlubiyeti sonrasında bile 5 ay boyunca bırakmadığı koltuğuna yine son saniyeye kadar tutunmaya çalıştı.
- Özel cephesinin çabası etkili olmuş olabilir çünkü ikinci turda fark çok çok açıldı. Belli ki ikinci turda farkı 276 oya çıkaran delege de Kılıçdaroğlu’nun çekilmesi gerektiğini düşünmüştü.
- Kılıçdaroğlu’nun kurultay sonrası podyuma çıkıp rakibini kutlamaması da hayal kırıklığının ya da koltukta kalma hırsının boyutunu gösterdi. Çünkü rakibi sahnede kutlamak CHP geleneğinde var. Kemal beyin siyasi sonu böyle olmamalıydı.
Parti örgütünde ne olur?
Bugün Parti Meclis’inde Kılıçdaroğlu taraftarlarının etkisine bakılacak. Yerel seçim arifesinde olmasak yenilen tarafın pes edeceği düşünülürdü. Bazen siyaset dünyayı kurtarmak için değil, belediye meclis üyeliğini ömür boyu muhafaza etmek için yapılır. İkinci turda Kılıçdaroğlu’na oy veren 512 kararlı delege var. Organize olurlarsa yönetim kadrolarında etkili olurlar. Bu moral bozukluğu ile zor ama izlemek gerek. Genel başkanlık yarışından daha heyecanlı olur.