Kabul etmek gerekiyor. Son 25 yılda siyasetin seyrini değiştiren sürpriz hamleler yapma konusunda iki isim sayalım desek Devlet Bahçeli Tayyip Erdoğan’ın paraleline yazılmalı.
Son 25 yıla bir bakalım: Yelpazenin en sağından gelip soldaki Ecevit’le imkansız denen koalisyonu kurması, anayasa değişikliklerine pasif destek vermesiyle AB müzakerelerinin önünü açan partiler arasına MHP’yi yazması, 2002’de üçlü koalisyonu seçime götürerek AK Parti iktidarının güçlü şekilde erken doğumuna yol açması, 7 Haziran 2015 gecesi sürpriz tavır değişikliği ile AK Parti’yi iktidarda tutan süreci mümkün kılması, imkansız görünen başkanlık sistemi için bir anda ortaya çıkıp 2017 referandumunu tertiplemesi, başkanlık sistemine geçişi erken seçim hamlesiyle bir yıl öne aldırması, geçen süreçte Erdoğan politikalarını ve Ak Parti’yi daha milliyetçi eksene çekebilmesi… Bunlar Bahçeli’ye oyun kurucu demek için yeterli örnekler.
Konumuz kurulan oyunu beğenip beğenmemekle ilgili değil. Teknik bir durum bu. Erdoğan’ı dokuz yıldır iktidarda tutan Bahçeli hamlelerinin sonuçlarının içinde yaşıyoruz.
Son aylarda iktidarın Bahçeli odaklı yeni bir dönüm noktasına gelip gelmediğini sorguluyorduk. Dün akşam MHP internet sitesine konan açıklama şüpheleri doğruladı.
Bahçeli imzalı açıklama Cumhur İttifakı ortağına açık ültimatom olmakla birlikte ‘nazik’ bir dille yazılmış. Bununla birlikte içeriği çok sert.
Öyle yazılmış ki metin, AK Partili gazeteler “Erdoğan’ın yanındayız” başlığıyla vermek için malzeme buldu. Ak Parti sözcüsü ittifakın ‘güçlü siyasetlere’ devam edeceğini vurgulayan bir mesaj paylaştı. Erdoğan’a destek veren bir açıklama yapıldıktan sonra ittifakın devam edeceğinin teyidi neden gerekir, bunu da o medyada sorgulayan yok elbette.
Peki Cumhur İttifakı açısından açıklamadaki sorun ne? Kısa bir metin analizi yapalım.
Öncelikle Bahçeli, açıklama başlığında MHP’ye karşı operasyon yapıldığının altını çiziyor.
Metnin içinde ise MHP’ye karalama kampanyasından bahsediyor. Sonrasında bahsettiği tek somut olay Sinan Ateş suikastı davası. Ve açıklama daha bir gün önce Beştepe’de kabul edilen Ayşe Ateş’in Bahçeli’nin sağ kolu Semih Yalçın’la polemiğe girmesiyle aynı saatlere denk geliyor. Dolayısıyla olan bitenin adı Sinan Ateş krizidir….
Bahçeli açıklamasında ‘MHP’ye operasyon’ tespitine serzenişlerini de ekliyor. Siyasette yumuşama sürecine MHP bariyer olarak görülüyorsa her türlü fedakarlığın ve gereğinin yapılacağını vurguluyor.
İktidar ortağı bir parti, ‘bariyer olma’ olarak tarif edilen ‘mevcut durum’ devam etmeyecekse, gereğini nasıl yapacaktır? Bariyerin ‘fedakarca’ kaldırılmasının, ittifaktan çekilmek dışında bir yöntemi yoktur. Dolayısıyla, Bahçeli’nin yaptığı, resttir.
Yetmiyor, Bahçeli AK Parti içindeki gayrı memnun kesimden bahsediyor. Altılı masanın diğer unsurlarının destek vereceği bir AK Parti-CHP ittifakını temenni ettiklerini söyleyerek nispet yapıyor. Seçilen üslup ”Ben muhalefete geçebilirim” demenin en nazik yolu değil de nedir?
Bahçeli sözün burasında “Buna rağmen…” diye başlıyor cümleye ve ekliyor: “Cumhur İttifakı’na bağlılığımız kararlılıkla devam edecek, TBMM’de kanun tekliflerine verilen desteğimiz aynen sürecektir.” Sonrasında ise Erdoğan’ın yanında olduğunu vurgulama ihtiyacı duyuyor.
Bahçeli böylece metnin bütünündeki içerikle çelişerek AK Partili medyaya başlık malzemesi de veriyor. Çünkü Bahçeli, Erdoğan’ın elini krizden çıkış için rahatlatmak istiyor.
Nitekim pası alan iktidar medyası anında bu kısımdan başlık çıkardı. Sabah gazetesi o kadar ileri gitti ki gece sitedeki haber metninde sadece Erdoğan’a övgü düzülen bir paragrafı kullandı, gerisini görmedi. Sadece Sabah’ın tavrı bile krizin ağırlığının kanıtıydı.
Kriz aşılamaz mı?
Kabul, Cumhur İttifakı ortakları halledilemez denen ne sorunları uyum içinde aştı. Ancak ilk kez bu seviyede ağır kriz halinde. Geri dönüş yolu açık olsa bile bedeli olacak.
Artık Ayşe Ateş’i kabul edip dinledikten sonra adalet bakanına soruşturma talimatı veren Erdoğan’ın geri adım atması gerekiyor. Belki alayla valayla yürütülen yumuşama sürecinden bile çark etmek zorunda kalacak.
Erdoğan’ın geri manevra kıvraklığı vardır, geçmişte yaptı, yine mümkün. 2024 model geri adım ise daha zor.
Birinci nedeni eski sandık gücü yok. Dönerse seçmeni ve bürokrasisi önünde güç algısı seçim kadar ağır yara alabilir.
İkinci neden, akamete uğrayan Sinan Ateş cinayetine Erdoğan’ın tabanı vakıf. Öldürülen sağcı bir siyasetçi. Bahçeli’nin tavrı iyi biliniyor. Karmaşık ve ilkesel hukuk tartışmalarına benzemiyor. Sağ taban önünde hukukun güce teslim edildiği alenileşecek.
Erdoğan sağ seçmenin gözünde ‘Bahçeli önünde kağıttan kaplan’ olarak tescil edilebilir.
Diğer yanda Bahçeli ve MHP için ise mesele, Ülkü Ocakları’nın dosyadaki durumu bakımından varoluşsal. Bahçeli’nin derdi bu kez oyun kurmak değil, cepheden karşı duruş. Kaybederse ocağını koruyamamış lider olmak istemiyor.
Krizin çözülmesi geri adım atacak Erdoğan’da ağır yara açacak. Ateş soruşturmasının dibine kadar inilmesi ise Bahçeli’ye fatura çıkaracak.
Krizi çözebilirler elbette ama ikisinden birinin yara almayacağı formül ilk kez yok.