Sürekli ihanet haberileriyle gündeme gelen Kibariye’ye meslektaşı Tuğba Ekinci destek verdi. Ünlü şarkıcı, Kibariye’yi haklı bulmuş. “Aldatan adam evdekine daha düşkündür, aldatmayan erkekte sorun vardır. Aldatmak erkeğin elinin kiridir! Erkek dediğin birazcık aldatabilir” demiş.
Bu nasıl bir düşüncedir hiç anlayamadım. Hatta bu açıklamayı okurken, kahvemi içiyordum, kahveyi resmen karşıya püskürttüm! Bu kadınlar nasıl bir kafa yaşıyor olabilirler! Öncelikle, aldatmanın “hak” kavramıyla ne ilgisi var? Bu bağlamda hak dediğimizde ilk önce aklımıza insan hakları gelir ve bu haklar da evrensel değerler üzerine kuruludur. Örneğin, temiz suya erişim, ifade özgürlüğü veya barınma hakkı gibi. Şimdi, aldatma hakkı bu hakların neresinde?
İnsan ilişkileri ve sadakat, güven ve bağlılık gibi temel değerler üzerine kuruludur. Aldatma, bu değerleri yerle bir eden bir eylem. Eğer aldatmanın bir hak olduğunu kabul edersek bu durumda güven ve sadakatin ne anlamı kalır? “Ben eşime sadık değilim çünkü bu benim hakkım!” demek, hem komik hem de trajik! Bu laflar nereden geliyor belli, eğer cehaletten gelmiyorsa.
Aldatma ancak duygusalsa erkeğin zamanını, enerjisini ve diğer kaynaklarını (!) birincil eşten başka yöne kaydırılmasına yol açabiliyor. Yani ne demek? Şu demek.. Kadın korunma, kaynak sağlama ve çocuk yetiştirme konusunda erkeğe bağımlıysa hatta bu bağımlılık işin özü kabul ediliyorsa, kocanın salt cinsellik odaklı aldatması sorun değil hatta kullanılması gereken bir hak! Ancak erkek duygusal bir ilişki içine girerse yandı gülüm keten helva. Eşle çocuğa tahsis edilen maddi manevi kaynaklar diğer kadına gitti demektir.
Ataerkil toplum yapısı ve erkeklere verilen imtiyazlardan bahsederken araştırma sonuçlarına bakalım diyorum. Acaba bu düşünceler halen geçerli mi? Araştırmalara göre, aldatma oldukça yaygın bir olgu. 2022 yılında 94,943 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada ilginç sonuçlar dikkati çekiyor. Ana bulgulardan biri, kadınların erkeklere kıyasla duygusal aldatmalara, online flörtlere daha açık olmaları. Kadınlar ilişkilerinde sorun olduğunda, ihmal edilmiş hissettiklerinde ya da cinsel yaşamlarından sıkıldıklarında meraktan sadakatsizliğe yöneliyor ve sadakatsizlikleri nedeniyle eşlerini terk etmeyi düşünüyorlar. Üstelik eşlerinin tanıdığı biriyle sadakatsizlik yapma olasılıkları daha yüksek. Buna karşılık, erkeklerin sadakatsizlikleri cinsellik ağırlıklı. Tamam bunu birden fazla kez yapma olasılıkları kadınlardan daha yüksek çıkmış ama bana sorarsanız bu tabloda kadınlar sanki daha içten pazarlıklı. Bayağı karda yürüyüp izlerini belli etmiyorlar. İnsan arada kalıyor: Bir kadının eşinin tanıdığı biriyle duygusal bir ilişkiye mi girmesi kötü, bir erkeğin bir iş gezisinde karısını tek gecelik bir ilişkide aldatması mı? Alın bir bilgi daha: Kadınlarla karşılaştırıldığında, erkeklerin evlilik dışı cinsel ilişkilerini itiraf etme olasılıkları daha yüksek. Bu kadınlara güvenmek hakikaten zor!
Bir düşünün, evlilik yemini ederken, “Sana sadık kalacağıma ve seni seveceğime söz veriyorum… ama aldatma hakkım saklı kalmak kaydıyla” dediğinizi. Oysa aldatmak bir ilişkinin temellerini sarsan bir şok. Bazen bir taraf ne yardan ne serden taktiği ile hem ilişkinin konforunu yaşayıp hem de istediği heyecanı deneyimlemenin yolunu buluyor. Bazen bir taraf kopamadığı, bitiremediği bir ilişkide farkında olarak ya da olmayarak aldatma delillerini ortada bırakıyor ki karşı taraf bunları görünce ilişkiyi kendisi sonlandırsın. Bana sorarsanız aldatma söz konusu olunca iyi bir strateji yok. İlişki tıkandıysa ve çözülmüyorsa iki kişinin de kendi özgür yoluna gitmesi, bu güvensiz Ali Cengiz oyunlarından daha mantıklı değil mi? O nedenle Tuğba Ekinci ve Kibariye’ye önerim bu modası geçmiş maço bakış açılarını bıraksınlar, artık yeni bir dünya, modern bir kadın kafasına geçmenin vaktidir! Kimsenin kimseyi aptal yerine koyma hakkı yok.