Bu hafta yabancı gazetelere göz gezdirirken karşıma Wall Street Journal’da Charlotte Shane’nin ‘An Honest Woman: A Memoir of Love and Sex Work’ (Dürüst Bir Kadın: Bir Aşk ve Seks İşçisinin Anıları) isimli kitabını tanıttığı yazısı çıktı.
Bu hatıralar Charlotte Shane’nin en zengin yüzde 1’lik kesimdeki iş adamları için eskortluk yaptığı dönemine ait. Yazar hiç çekinmeden “seks işçiliği sektörü”ndeki deneyimlerini ve aşk, yakınlık ve öz kimliği ile karmaşık ilişkisini son derece kişisel bir şekilde anlatıyor.
Biz de ‘İnci Taneleri’ dizisindeki Dilber karakterinden sonra medyada yaşanan tartışmalardan bu sektörde yaşanan zorluklara, damgalara ve duygusal dinamiklere yabancı değiliz. Aynı Shane gibi Yılmaz Erdoğan’da bu kızların işinin romantik ve duygusal yaşamlarıyla nasıl kesiştiğini incelemişti. Sonrasında da bir çok gazete, TV programı bu konuyu ele aldı.
Ancak anlatımda öyle bir cümle geçiyor ki benim için asıl sürpriz oldu. Biz bu kadınların kader mahkumu, bir nevi şartların kurbanı olduğu fikrine meyilliyiz. Hatta Erdoğan’ın dizisinde de bu mesaj veriliyor. Sonuçta kimse kendi isteğiyle böyle bir mesleği seçmez, değil mi?
Oysa Shane beraber olduğu çeşit çeşit erkekten duyduğu ateşli iltifatlardan ne kadar tatmin duyduğunu anlatıyor. Bazıları ona karşı hislerinin etkisinde ağlıyor, ona şarkılar ve şiirler yazıyor, onunla evlenmeyi ya da onu hamile bırakmayı hayal ediyorlar. Bütün bunlar ona çok arzulandığını hissettiriyor ve müthiş bir onaylanma duygusu yaşıyor. En sonunda da bomba itiraf geliyor: “Seks işçisi oldum çünkü kendimin özel şöhretli bir alternatif versiyonu olmayı umuyordum ve öyle de oldu.”
Bu itiraf çok ilginç çünkü bana sosyal medyada kendisinin şöhretli bir alternatif versiyonunu yaratmaya çalışan milyonlarca kadını hatırlatıyor. Carl Rogers’ın Kendini Gerçekleştirme Teorisi’nin söylediği gibi bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için benlik kavramını (kendini nasıl gördüğü) ideal benliğiyle (nasıl olmak istediği) uyumlu hale getirmesi gerekiyor. İşte ister bir eskort ister bir mikro influencer, galiba herkes bu onaylanmanın, arzulanmanın peşinde alternatif bir kimlik oluşturuyor.
Modern toplumlarda bireylerin onaylanma ve arzu edilme arayışının ne noktaya geldiğinin farkında mıyız? Artık tanınırlık ve kabul görme ihtiyacımızı sosyal medyadaki alternatif kimliklerimizle karşılamaya çalışıyoruz. Bunu söylerken tabii ki Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde, bireylerin onaylanma ve kabul görme ihtiyacının sevgi ve aidiyet ihtiyaçlarının hemen üzerinde yer aldığını göz önüne alıyorum.
Maslosw’a göre, bireyler bu ihtiyacı karşılayabilmek için sosyal ilişkilerde kabul görmek ve beğenilmek isterler. Biz de kendi küçük şöhret alanımızda bu onaylanma ve kabul görme ihtiyacını karşılamak için bir platform bulmuş oluyoruz. Alternatif kimliğimizin beğenilmesi ve takip edilmesi, öz saygımızı ve kendimize olan güvenimizi artırabiliyor.
Peki bu durum ilişkileri, aşkı etkilemiyor diyebilir miyiz? Bence ilişkilerin çok uzun sürmemesinin, herkesin bir arayışta olup istediğini bir türlü bulamamasının sonra da yalnızlıktan şikayet edip, “Piyasada adam-kadın kalmadı” laflarıyla sürekli şikayet etmesinin altında bunlar yatıyor. Sosyal medyada rollerimize uygun oluşturduğumuz “oyun sahnesi”ni kendi özel hayatımızda devam ettiremeyince karşımızdakini hayal kırıklığına uğratıyoruz, tabii biz de aynı şekilde beklentilerimizi bulamamanın getirdiği yıkımla ilişkiden çabucak vazgeçiyoruz. Bir nevi online ısmarlanan muhteşem elektrik süpürgesinin eve geldiğinde elimizde kalması gibi.
Zygmunt Bauman, akışkan modernite kavramında, modern toplumun hızlı değişimlere açık ve bireylerin kimliklerini sürekli olarak yeniden inşa ettiği bir yapıda olduğunu öne sürer. Bu bağlamda, sosyal medya, bireylerin değişen arzulara ve beklentilere göre alternatif kimlikler oluşturup yeniden yapılandırmasına imkan tanıyor.
Tavsiyem, bu oyunlardan, rollerden, kimliklerden vazgeçer misiniz bilmem ama en azından kendinize dürüst olun. Neyi neden yaptığınızı bilin. Kimse kolay kolay yoğurdum ekşi demez, yani Charlotte Shane gerçekten mi mutlu, yoksa kendini mi inandırıyor iyi düşünmek lazım.