İrem Hanım merhaba,
38 yaşındayım, 11 yıllık evliyim. Eşimle ilişki kötü değil ama heyecan da kalmadı. Geçen gün artık bir adım atayım dedim; fantezi olsun diye kırmızı, biraz cesur bir şey giydim. Çocuklar uyur uyumaz yanına gittim. O ise döndü baktı ve ‘Bu ne? Üşümeyecek misin?’ dedi.Tahmin edeceğiniz gibi tüm hevesim düştü. Ben bir adım atınca böyle bir tepki alınca tekrar denemeye çekiniyorum. Biz nerede takılıyoruz?
Değerli okurum,
Burada “seks isteksizliği” ya da “uyumsuzluk” yok; burada eşler arası erotik iletişim bozukluğu var. Ve bu tedavi edilebilir bir durum.
Sana önce şunu söyleyeyim:Fantezi girişimleri reddedilmez; yanlış anlaşılır. Senin yaşadığın tam olarak bu.
11 yıllık ilişkilerde sık görürüz: Partnerlerden biri erotik bir girişimde bulunur, diğeri o anda zihinsel ve duygusal olarak hazırlıklı değildir. Beyin “cinsellik modunda” olmadığı için gelen uyarana erotik değil, gündelik hayat filtresiyle tepki verir.
Sen kırmızı fantezi kıyafeti “seksüel uyarıcı” olarak kullanıyorsun. Eşinse bunu “anlamlandırma” modunda çalıştırmış: “Bu yeni bir şey mi? Hazır değilim…” Bu senin çekiciliğinle ilgili değil, onun beyinsel geçiş süresiyle ilgili.
Peki ne yapacağız? Fantezi ansızın başlatılmaz; ön-uyarı gerektirir. Yani beynin erotik uyaranı algılaması için küçük bir hazırlık gerekir. Mesela gün içinde kısa bir mesaj: “Bu akşam biraz farklı bir şey denemek istiyorum.” Bu, erkek beyninde erotik bir beklenti yaratır ve akşam olduğunda “Devamı nedir?” tepkisini alırsın.
Hissettiğin hayal kırıklığını saklama. Ama suçlayıcı olmadan. “Beni görünce heyecanlanmanı bekledim ama tepkinden etkilendim” şeklinde. Bu, partnerin savunmaya geçmesini engeller. Bu tip açık iletişim, sizin erotik uyumunuzu da arttırır.
Tekrar dene – çünkü beyin öğrenir. İlk deneme yanlış anlaşılmış olabilir ama bu olumsuz bir işaret değil. Fantezi, çiftlerin birbirine uyum sağladıkça güçlenen bir süreçtir. Daha kontrollü bir başlangıç yaparsan—hafif bir ipeksi sabahlık, küçük bir senaryo, düşük ışık, temas—eşin bu sefer seni erotik bağ üzerinden algılar.
Anlayacağın sen yanlış yapmadın.Eşin kötü bir tepki vermedi; sadece hazır değildi. Bir çiftin erotik yaşamı, tıpkı dans gibi, zamanla ritim bulur. Sen ilk adımı atmışsın—bu çok değerli. Doğru iletişim ve hazırlıkla, eşinin bir sonraki tepkisi büyük ihtimalle çok daha olumlu olacaktır.
Acı Yüzünden Cinsellikten Kaçıyorum, Bu Böyle Mi Kalacak?
Merhaba İrem Hanım,
Ben 41 yaşında, 7 yıldır evli bir kadınım. Eşimle birbirimizi seviyoruz, yakınlığı da istiyoruz ama yaklaşık bir yıldır cinsel ilişki sırasında ciddi bir acı yaşamaya başladım. Özellikle girişte yanma, batma ve sanki içerisi keskinleşmiş gibi bir ağrı oluyor. İlk başta ‘stres herhalde’ dedim ama giderek daha kötü oluyor. Bazen ilişkiye başlamadan bile vücudum kasılıyor. Eşim bu durumdan etkileniyor, ben üzülüyorum, yakınlaşma azalıyor. “İsteksizim” sanıyor ama aslında isteğim var — sadece acıdan çekiniyorum. Artık eşim yaklaşınca bile istemsizce geriliyorum. Bu durum beni hem bedenen hem psikolojik olarak tıkadı. Çözülür mü? Yoksa böyle mi devam edeceğiz?
Değerli okurum,
Senin yaşadığın şey çoğu kadının sessizce yaşadığı ama çok azının dillendirdiği oldukça gerçek bir cinsel tıp sorunu: Disparoni (ağrılı cinsel ilişki) ve buna eşlik eden pelvik taban kas spazmı. Bu bir “isteksizlik” değil; bu bir “acıyı önceden tahmin edip kasılma” döngüsü.
İyi haber: Çözülebilir. Hem de büyük oranda. Uzmanlar stres, doğum, travma, menopoz başlangıcı, yoğun iş temposu, hatta yanlış oturma alışkanlıklarının bile bu kasları gerebildiğini söylüyor. Kas sıkıysa giriş sırasında yanma-batma çok tipik bir belirti.
41 yaş civarında östrojen dalgalanmaları normal. Bu da dokuları hassaslaştırıp ilişkiyi acılı hale getirebiliyor. Sen “Bu sefer acıyacak mı?” diye düşünürken beden “sıkı dur!” komutu veriyor. Bazen altta başka nedenler olabiliyor. Mantar, enfeksiyon, vestibulit, rahim sarkması vs. Ama çoğu kez neden kas kaynaklı. Bu durum “kader” değil — tedavisi var.
Uzmana başvurduğunda göreceksin, pelvik taban gevşetme egzersizleri (Kegel’in tersini düşün- Kasları sıkmak değil, bırakmak), vajinal nemlendiriciler ve kayganlaştırıcılar, gerekirse medikal destek önerebilir.
Bu dönemde eşinle yakınlaşmayı hedefsiz başlatın. Yani “birleşme olacak” baskısı olmadan. Önce masaj, sarılma, ten teması. Beynin “tehlike” devresini kapatmanın en iyi yolu bu. Eşine de duygunu açıkça söyle. “İsteksiz değilim, acıdan korunmaya çalışıyorum” cümlesi ilişkinizdeki bütün dengeleri olumlu yönde değiştirir.
Sen cesaret edip doğru adımı at. Bundan sonrası bilimsel tedavi ile çözümlenir.
Zevk Var, Zirve Yok: Neden?
Merhaba İrem Hanım,
Ben 36 yaşındayım, 4 yıldır evliyim. Çok utanarak yazıyorum ama artık içime atmak istemiyorum. Eşimle yakınlaşmamız güzel, yanlış bir şey yok… ama orgazm olamıyorum. Klasik bir hikâye biliyorum ama beni gerçekten tüketiyor. Eşim çoğu zaman orgazma ulaşıyor. Ben ise tam olacak gibi hissediyorum sonra bir anda düşüyor. Vücudum sanki frene basıyor. Eşim bunu anlamıyor; ‘Belki zamanla olur’ diyor ama 4 yıldır değişmedi. Kendimi eksik, bozuk bir şey gibi hissediyorum. Bazen rol yapıyorum, sırf o kendini kötü hissetmesin diye. Ama bu beni içten içe yıpratıyor. Gerçekten orgazm olamayan kadınlar var mı?Bende bir problem mi var? Bu düzeltilebilir mi?
Değerli okurum,
Bu soruyu sorman bile senin gücünü gösterir. Çünkü kadınların %35–45’i yaşamlarının bir döneminde orgazm zorluğu yaşar. Sen sandığından çok daha “normal” ve “yalnız olmayan” bir durumdasın.
Ve en önemli cümle geliyor: Orgazm olamamak bozukluk değil, öğrenilmemiş bir beceridir. Kaslar, nefes, ritim, zihinsel gevşeme—hepsi öğrenilebilir. Beynin fren mekanizması baskın çalışıyor. Heyecan yükseldiğinde zihnin “kontrolü kaybedeceğim” sinyali veriyor. Bu da frene basıyor, dikkat dağılıyor, ritim bozuluyor, kaslar kısmen kasılıyor, zevk düşüyor.
Birçok kadın için en büyük engel zihinsel gerginlik. Seks çoğu zaman vajinal birleşme odaklı yaşanıyor. Oysa klitorisin uyarılmadığı ilişkide orgazm ihtimali düşüyor. Bu biyolojidir, eksiklik değil. Pelvik taban kaslarının nasıl çalıştığını bilmemek orgazmı erteleyebiliyor. Üstüne bir de performans baskısı geliyor. “Olmalıyım”, “Şimdi olacak”, “Eşim bekliyor” baskıları orgazmın en büyük düşmanı. İlişkinizin “giriş odaklı” değil “haz odaklı” başlaması gerekiyor.
Rol yapmayı kes bence. Rol yaptıkça beyin “tamamlandı” sanıyor. Gerçek zevk eğitimi başlamıyor. Eşin bunu duyunca incinmez; aksine ne yapması gerektiğini anlamak onu rahatlatır.Orgazma ulaşmayı “hedef” olmaktan çıkar. Bu çok önemli. Hedef olduğunda stres doğar. Zevk, hedef değil sonuç olmalı.
