Geçen hafta Guardian’da Gillian Anderson’un ‘Want’ (İstek) isimli kitabıyla ilgili haberi okuduğumda kafamda şeytanlar dans etmeye başladı.
Kitap, dünyanın dört bir yanından kadınlar tarafından gönderilen 174 cinsel fanteziden oluşuyor. Üstelik bayağı değişik fanteziler. Bir katılımcı Harry Potter’ın okulu Hogwarts’ta iksir ustası tarafından çikolatayla beslenmeyi hayal ediyor. Bir diğeri ofisinin kapı tokmağıyla seks yapmayı arzuluyor. Bir katılımcı eşinin ölümünü hayal ettiğini itiraf ediyor – anlaşılan özgür olmayı arzuluyor. Bir diğeri ise kocasının kendisini aldattığını düşünerek orgazm olduğunu yazıyor. En değişik anlatımlardan birinde bir kadın süpermarkette çekici bir kasiyeri “emzirmeyi” hayal ediyor.
Kadınlar cinsellik söz konusu olduğunda erkeklerden daha az yaratıcı görülür. Toplumda bir kadının en büyük fantezisi olsa olsa mutfak tezgahının üzerinde sevişmek veya seksi hemşire kılığına girmek olarak düşünülür. Ancak bu kitap, kadınların da gayet yaratıcı ve canlı bir hayal gücü olduğunu kanıtlıyor. Kitaptaki fanteziler bazen şok edici olsa da kadınların erotik dünyasına bir bakış sunuyor.
Cinsel fanteziler, bireylerin cinsel hayatlarını zenginleştiren, onları heyecanlandıran ve genellikle toplum içinde pek konuşulmayan bir konu. Toplumun genel kanısı, erkeklerin kadınlardan daha fazla cinsel fanteziye sahip olduğu. Ancak yapılan araştırmalar bu yaygın inanışın oldukça yanıltıcı olduğunu gösteriyor. Kadınlar da erkekler kadar, hatta bazı durumlarda daha fazla cinsel fantezilere sahip olabiliyor.
Öncelikle, cinsel fantezinin ne anlama geldiğini tanımlayalım. Cinsel fantezi, bireyin zihninde canlandırdığı, erotik veya cinsel içerikli düşünce ve senaryoları kapsar. Bu fanteziler kişinin bilinçaltındaki arzularını, korkularını veya meraklarını yansıtabilir. Hem erkekler hem de kadınlar bu tür düşüncelere sahip ve cinsel hayatlarını renklendirmek için bu fantezileri kullanır.
Toplumda yaygın olan bir mit, kadınların erkeklerden daha az cinsel fanteziye sahip olduğu. Bu, cinsiyet rolleri ve kültürel normlarla şekillenen bir yanılgı. Kadınlar genellikle cinsel fantezilerini ifade etmekte çekingenler, çünkü toplumsal beklentiler onları daha “mütevazı” ve “utangaç” bir rol oynamaya zorluyor. Ancak bu sessizlik kadınların cinsel hayal gücünün sınırlı olduğu anlamına gelmiyor. Hatta bazı araştırmalar, kadınların fantezilerinin çeşitlilik ve derinlik açısından erkeklerinkinden daha zengin olduğunu gösteriyor.
Bence kadınların cinsel fantezileri hakkında açıkça konuşabilmesi, cinsel sağlığın önemli bir parçası. Bu fanteziler kadınların cinsel kimliklerini keşfetmelerine ve eşleriyle daha tatmin edici bir cinsel ilişki kurmalarına yardımcı olur. Kadınların fantezilerini utanmadan paylaşabilmeleri, hem bireysel özgüvenlerini artırır hem de ilişkilerinde daha derin bir bağ kurmalarını sağlar.
Tabii ki cinsel fanteziler kişisel ve herkesin kendi fantezisi var. Bu insan olmanın ve cinselliği anlamanın doğal bir parçası. Kadınlar, cinsel fanteziler konusunda erkeklerle aynı düzeyde hayal gücüne ve arzulara sahip; tek ihtiyaçları, bunu ifade edebilmek için gerekli alan ve özgüven. Öyleyse esas soru gelsin: Fantezilerinizi eşinizle paylaşmalı mısınız, hatta onları eyleme mi geçirmelisiniz?
Kitabın yazarı Anderson bu konuda çok da cesur değil. Dördüncü sayfada bir bölüme kendi fantezisini gizlediğini söylüyor ve sizi bir tahmin oyunu oynamaya davet ediyor. Baktım da bana kalırsa Potter hayranı yazarın kendisi olabilir veya süpermarkette kasiyeri emzirme fantezisi kuran. Artık gerisini siz hayal edin!