Son aylarda yabancı basında dikkat çekici bir şey oldu: Testosteron artık yalnızca erkek sağlığıyla ilişkilendirilen bir hormon değil; kadın bedeni ve kadın cinselliği üzerinden yürüyen büyük bir tartışmanın merkezinde.
The Economist dergisi, The Week ve The New York Times gibi yayınlar kadınlarda testosteron kullanımının etkilerini, risklerini ve etik boyutlarını masaya yatırıyor.
Peki neden?
Kadınlar artık “normal” denileni sorguluyor
Yorgunluk, isteksizlik, cinsel arzu kaybı, premenopozla birlikte gelen iniş çıkışlar… Kadınlar yıllardır “Bu yaşa gelince böyle olur” diye geçiştirilen hiçbir şeyi artık kabul etmiyor. Tıp dünyası da bu seslere karşı kayıtsız kalamıyor.
Bu arada sosyal medya da kendi ateşini körüklüyor. Testosteronu “güç hormonu” olarak pazarlayan influencer’lar; “enerji, ruh hâli, kas tonu, libido ve canlılık” vaat eden videolar paylaşıyor, hatta kalçalarına testosteron enjekte ettirdiklerini gösteriyorlar.
Oysa uzmanlar fazla hormonun akne, tüylenme, ruh hali dalgalanmaları ve kalıcı ses kalınlaşması gibi yan etkiler taşıdığı konusunda defalarca uyarıyor.
Aslında kadınlarda testosteron zaten var — hem de önemli oranlarda
Uzun yıllar testosteron “erkek hormonu” olarak anılsa da bilim yıllardır şunu söylüyor: Kadınlar da testosteron üretiyor ve bu hormon yaşam kalitesini düşündüğümüzden çok daha fazla etkiliyor.
Kadınlarda testosteron seviyeleri 20’li yaşlarda zirvede; menopoz döneminde ise bu seviyenin yalnızca dörtte biri kalıyor.
Güncel araştırmalar testosteronun kadınlarda: enerjiyi artırabileceğini, cinsel isteği düzenleyebileceğini, kas gücü ve kemik yoğunluğunu destekleyebileceğini, bilişsel fonksiyonları güçlendirebileceğini ortaya koyuyor.
Menopozdaki ‘beyin sisi’ bile testosteronla ilişkili olabiliyor
Birçok kadın menopoz döneminde “beyin sisi” şikâyeti yaşıyor: Odaklanma güçlüğü, hafıza zayıflığı, azalmış sözel akıcılık ve multitasking becerisinin düşmesi… Uzmanlara göre testosteron bu alanda da destekleyici olabiliyor.
Kadınların cinsel isteksizliği yalnızca “ruh hâli meselesi” değil; biyolojik, psikolojik ve sosyal katmanları olan bir konu. Kadınların kendi arzularını yeniden tanımlaması, menopozun yeniden yorumlanması ve kadın bedeninin “susmaması”, testosteronu gündemin üst sıralarına taşıyor. Kısacası: Kadınlar güçsüz hissetmek istemiyor
Kimse artık normalleşmiş yorgunluğu, kabullenilmiş isteksizliği, “bu yaşta böyle olur” kaderciliğini kabul etmiyor. Kadın sağlığı tıbbı yeniden yazılıyor—tıpkı ilişkiler psikolojisinde olduğu gibi. Testosteron da bu büyük dönüşümün yalnızca bir parçası.
Asıl tartışmanın odağı şu: Testosteron kadınlar için ne kadar güvenli?
Menopoz sonrası düşük doz testosteron reçeteleri giderek artıyor ancak standart dozlar, uzun vadeli etkiler ve güvenlik protokolleri hâlâ tartışmalı. Bazı uzmanlar faydalarını anlatsa da diğerleri temkinli: Kadınlarda belirlenmiş bir “testosteron standardı” yok ve fazlası ciddi yan etkiler yaratabiliyor.
Peki hormon takviyesi şart mı? Hayır.
Testosteronu doğal yollarla destekleyen pek çok yiyecek var. Hatta çoğu mutfağımızda zaten duruyor: yumurta, avokado, somon, badem ilk akla gelenler. Hormon takviyesine atlamadan önce mutfağa bakmakta fayda var.
Bazen ihtiyacımız olan güç, sadece tabağımızdadır.
