Konumuz seks, daha doğrusu seksin olmayışı. Yeni boşanmış bir kadın flört ettiği partnerlerde bir türlü aradığı heyecanı bulamıyorsa, kız arkadaş sevgilisine belden aşağı vuruyorsa, üç yıllık evlilikte heyecan kaybolduysa... Yine de yapacak bir şeyle

Yeni boşandım pilim mi bitti

Merhaba İrem Hanım! 34 yaşında, yeni boşanmış, çiçeği burnunda bir bekar kadın olarak yazıyorum! Durumum şu: Haftada 2-3 kişiyle tanışıyorum, işte bazen yemeğe çıkıyoruz, bazen de ‘tatlıyı’ evde yiyoruz. Ama gelin görün ki o efsanevi ‘aha işte bu!’ anı bir türlü olmuyor, anlayın işte… Yani orgazmdan bahsediyorum! Bir problem mi var, yoksa pil mi bitti? Yardım edin, İrem hanım, orgazmik hayatımı geri istiyorum!

Değerli Okurum
Öncelikle şunu belirteyim, ‘orgazm tuşu’ diye bir şey olsa keşke, ama maalesef bizim vücudumuz öyle bir teknolojiye sahip değil. Yani işin sırrı ne zaman ne kadar çok kişiyle görüştüğün değil, nasıl hissettiğin!

Bazen o ‘aha’ anı gelmez çünkü kafada kırk tilki dolaşıyor olabilir; stres, beklenti, günlük dertler, hatta “bu çorap neden burada?” gibi minik detaylar bile işi bozabilir. Üstelik orgazm dediğin bazen sadece fiziksel değil, zihinsel de oluyor! Yani karşındakinin de “fiziksel yakışıklılığı” kadar ruhu, kafası ve sizin o anki uyumunuz önemli. Belki biraz daha rahatlamaya, beklentileri hafifletmeye ihtiyacın vardır? Orgazm, evde siparişle gelen bir pizza değil, kendine biraz zaman tanı.

Bir de bazen kişisel bir ‘manuel ayar’ durumu da gerekebilir.  Her şeyden önce kendinle daha fazla zaman geçirmen iyi olabilir. Tek başına bir keşif turu fena olmaz hani! Sonuçta pil bitmiş değil, sadece biraz ‘dolum’ gerekiyor olabilir. Unutma, sevişmek bir performans değil, keyif işidir!

Erkekliğimin boyutuyla dalga geçti

Selam İrem Hanım! 38 yaşında bir erkek olarak şu an derin düşünceler içerisindeyim. Son kız arkadaşım benimle vedalaşmadan önce, nasıl desem, ‘erkekliğimin’ boyutuyla ilgili biraz acımasız yorumlarda bulundu. Evet, bildiniz, ‘penis boyu’ meselesi! Olay şu: Kendisi dalga geçti, bir de üstüne, ‘hiçbir zevk vermiyorsun’ diye ekledi. Yani bir yandan doğal afet gibiyim ama maalesef deprem etkisi yaratmıyorum. Ne yapmalı, nasıl hissetmeli? Uzun lafın kısası, mevzu boyutta mı yoksa başka bir yerde mi hata yapıyorum?

Değerli Okurum,
öncelikle söylemeliyim ki bu ‘penis boyu’ meselesi herkesin diline dolanmış eski bir şehir efsanesi! Esas hatan penis boyu yerine erkeklik boyu demen. Erkekliğin boyu penis ile ölçülmüyor. Yani, mesele boyut değil, aksiyon. Unutma, küçük tencerelerde de büyük lezzetli yemekler yapılır! İlişkiler bir ‘maraton’ değil, biraz daha… nasıl diyelim… ‘dans’ gibidir. Karşı tarafın dansa eşlik etme yeteneği yoksa en muazzam adımları attıran sen olsan bile maalesef danstan başka her şeye benzeyebilir.

Zevk verme konusunda ise sadece fiziksel temastan ziyade duygusal ve zihinsel uyumu da düşünelim. Bir de karşındaki kişi ‘zeki esprilere, samimi anlara’ kapılıp gitmiyorsa sorunu sadece donanımda aramak haksızlık olur. Eğlenceli bir yolculukta nasıl hissettirdiğin, nasıl dokunduğun, nasıl ‘an’da olduğun önemlidir.

Özetle: O “eski” kız arkadaşın (artık görüşmediğini varsayıyorum) muhtemelen harika bir seyirci değildi, alkış tutmayı bile bilmiyordu. Sen oyununu oyna ama karşında oyunun tadını çıkaracak biri olsun. Büyüklük değil teknik konuşur!

Bir kıvılcım lazım!

İrem Hanım Merhaba. Durum şu: 42 yaşında, 3 yıllık evli bir adamım ve evlilik hayatımızda artık ‘ateşli geceler’ yerine battaniyeli, uyuklamalı Netflix seansları başladı. Karım işten dönüyor, yüzünde o makyajlı taş halinden eser yok, yemek sonrası da pat koltukta sızıyor! Seks? O eskidenmiş. konuşmak mı dediniz? En son geçen sene bir tatilde sohbet ettik galiba… Şaka bir yana, özel anlarımız tükenmiş gibi hissediyorum. Ne yapmalı? Yoksa bu evliliğin romantik kısmı da kayıp gidiyor mu? Yardım edin, bir kıvılcım lazım!

Değerli Okurum

Evliliğin klasik evreleri işte! Makyaj çıkıp pijamalar giyildikten sonra romantizmin de uyku moduna geçmesi, maalesef bir yan etki! Ama üzülme, her şeyin çözümü var! Karın işten dönüp koltuğa gömüldüğünde, sen de ona bir “yaklaşım açısı” bulsan fena olmaz. Belki biraz ‘ön sevişme’ seansını, yemeği birlikte hazırlamak veya günün nasıl geçtiğini konuşmak olarak düşünmelisin. İletişim her şeyden önce gelir, sadece yatakta değil, mutfakta da uyum gerekir!

Bir de iş hayatının getirdiği yorgunluk, kadınları ‘kapalı devre’ moduna geçirebiliyor, bu yüzden kendini suçlamaya hiç gerek yok. Önemli olan onun nasıl hissettiğini anlamak ve belki de biraz daha eğlenceli yollarla yakınlaşmak. Akşamları belki sürprizli bir küçük akşam yürüyüşü, bir kahve sohbeti planlayabilirsin.

Unutma, evlilik bir Netflix dizisi gibi; bazen durağan bölümler olur ama doğru yazılırsa sezon finali bomba olur! Seks de, sohbet de bir maraton, arada hızlandırıcılar lazım. Yani karını süper bir manken makyajıyla beklemek yerine, onun pijamayla da bir ‘harika kadın’ olduğunu hatırlamalısın. Biraz yaratıcılık, biraz anlayış, biraz da sabır… Sıcaklığın geri gelmesi an meselesi! Bir de hatırlatayım: Uykuda tecavüz büyük suçtur.