Aceleci Davrananlar Kulübünden bir erken boşalma şikayeti, orgazm henüz tanışmamış olan 50 yaşlarında bir kadın, kocasını sevse de aklı ofisteki tatlı iş arkadaşına kayan genç kadın... Sorunlarla baş etmenin yolu soru sormaktan geçer.

Aceleci Davrananlar Kulübü

İrem Hanım Merhaba. Ben 42 yaşında, evli ve bir çocuk sahibi bir erkeğim. Her şey yolunda gibi görünse de… Gelin görün ki, tıpkı birçok erkek gibi ben de ‘aceleci davrananlar’ kulübüne üyeyim, yani erken boşalma sorunum var. Sanırım vücudum bir maraton değil de 100 metre koşusu sanıyor her seferinde! Durumu nasıl idare ederim? Sonuçta her yarışta erken çıkış yapan diskalifiye oluyor, ben de yatakta aynı duruma düşmek istemiyorum. Eşim biraz dalga geçmeye başladı ve çaktırmasam da üzülüyorum. Beni ve eşimi bu hızlı yarıştan nasıl kurtarırım? Tavsiyelerinizi dört gözle bekliyorum!

Değerli Okurum,
Sevgili 100 metre şampiyonu. Öncelikle, seni bu hızlı reflekslerinden dolayı tebrik etmek lazım; hız demek enerji, dinçlik demek! Ama anladığım kadarıyla yatakta Usain Bolt olmanın bazı dezavantajları var. Neyse ki, maraton koşucularının formülü bizde mevcut!

Birincisi, biraz fren kullanmayı öğrenmekte fayda var. ‘Durakla ve baştan başla’ tekniği tam sana göre; yani yarışın tam ortasında mola verip yeniden başlıyorsun. Bir nevi oyun içinde antrenman yapıyorsun. Bir diğer tavsiye, derin nefes al! Hızlı koşucular bile nefeslerini kontrol eder, unutma. Bir de mental hazırlık önemli; aklını biraz daha farklı şeylerle meşgul etmek isteyebilirsin. Kafanda hemen bir devre mühendisi ol, boruları düşün, belki bir iki sudoku çözmeye başla! Yani ufak kaçamaklarla kafayı meşgul et, böylece vücut da tempoyu yavaşlatabilir.

Eğer bütün bunlar işe yaramazsa, bir uzmana danışmak hiç de kötü bir fikir değil. Sonuçta hızınızı birlikte ayarlayabileceğiniz farklı yollar da mevcut. En önemlisi, bu durumu kafaya çok takma. Yarışın keyfini çıkar, ve acele etmeden, sakin adımlarla devam et! Unutma, bazen yavaş giden at da yol alır! 😉

Hız treni hep duruyor

İrem Hanım Merhaba. 35 yaşında, bekar bir kadınım ve şunu söylemeliyim ki herkesin hakkında methiyeler düzdüğü şu meşhur orgazmla henüz tanışamadım! Hani herkes anlatır ya yıldızlar patlıyor, gökler gürlüyor, derin bir iç çekişle dünyalar değişiyor falan… İşte o sinematik finale bir türlü ulaşamıyorum. Sürekli “beklenen büyük an” diye bir yerlerde duruyor ama ben bir türlü o kırmızı halıya çıkamıyorum! Ne yaparsam yapayım, hız treni hep en güzel yerinde duruyor. Anlayacağınız, bir türlü final sahnesine ulaşamayan bir dizinin baş kahramanı gibiyim. Peki, bu hikayenin sonu nasıl gelir? Yardımınız olursa müthiş olur!”

Değerli Okurum,
Öncelikle, sinematik bir patlama olmaması seni üzmesin, bazı filmler en iyi sahneyi en sona saklar! Senin için büyük final henüz gelmemiş olabilir, ama o sahne senaryoda var, merak etme! Şimdi gel, bu filmin yönetmen koltuğuna birlikte oturalım. Öncelikle, süper bir finale ulaşmak için herkesin kendi tempo ve tarzı olduğunu unutma.
İlk adım, o harika finale ulaşmanın anahtarı kendini daha iyi tanımaktan geçiyor. Biraz kendini keşfe çık; vücudunun nelerden hoşlandığını ve hangi sahnelerde heyecanlandığını bulmak en önemli adım. Ve evet, bazen en iyi sahneler solo performansla gelir. Yani kendi başına denemek müthiş bir fikir! Unutma, keşif bazen beklenmedik sahnelerde başlar.

İkinci olarak, acele etmiyoruz. Bazen büyük anı yakalamak için tempoyu yavaşlatmak en iyisidir. Biraz durakla, nefes al ve olayların gelişmesine izin ver. Belki de o hızla gelen finale değil, yolculuğun her anından keyif almaya ihtiyacın var. Hani bazen bir filmi sırf sonu için değil, yol boyunca izlediğimiz her sahnesi için severiz ya; işte öyle düşün.

Eğer hâlâ senaryo tam olarak istediğin gibi gelişmiyorsa, bir “yardımcı yönetmen”den, yani bir cinsel terapistten destek almak harika olabilir. Kimi zaman, final sahnesini düzenlemek için bir profesyonelin bakış açısına ihtiyaç vardır.

Ve unutma, her film büyük bir finale ihtiyaç duymaz. Ama senin o patlama anını hak ettiğini biliyoruz. Bu yüzden sabırlı ol, biraz da eğlen! Yıldızlar ha patladı ha patlayacak öyle hissediyorum! 🍿🎬

Evde harika bir eş, iş yerinde tatlı bir iş arkadaşı

İrem Hanım merhaba. 38 yaşında, evli ve mutlu bir kadınım… ya da öyle zannediyordum! Çünkü işler biraz karmaşıklaştı. Evet, eşimi seviyorum, onunla harika bir hayatımız var ama iş yerinde o yakışıklı, esprili, müthiş gülümsemesiyle kalbimi hoplatan bir iş arkadaşım var! Şu an sanki bir romantik komedi filmindeyim: Evde harika bir eş, iş yerinde tatlı bir iş arkadaşı. İtiraf ediyorum, kafamda o ofis sahneleri biraz fazla dönüyor. Eşimle aramızda hiçbir sorun yok ama acaba bu iş arkadaşım durumu başka bir boyuta mı geçiyor? Hem eşimi sevip hem de iş yerinde kalp atışlarımı hızlandıran bu hisse nasıl bir son yazarız? Kafam karmakarışık, yardımınıza ihtiyacım var!”

Değerli Okurum
Öncelikle, sen tam bir Hollywood klasiği yaşıyorsun anlaşılan! Bir yanda evdeki mükemmel koca, diğer yanda iş yerinde sana “bir kahve daha” diye soran ofis jönü. Gerçekten tam bir aşk üçgeni! Ama merak etme, bu sahnede senaryoyu kontrol eden sensin!

İlk olarak, hemen şu iş arkadaşının gülümsemesine bir mola verelim. O çekici ofis kahramanı muhtemelen ışıklar altında biraz parlıyor olabilir, ama gerçek hayatta herkesin bir “bir çuval inciri b.k ettiği” anı vardır. Yani onu çok da gözünde büyütme, dişinde maydonozla dolaştığı gün onun da sıradan biri olduğunu fark edebilirsin!

Eşini seviyor olman harika bir şey, ama iş arkadaşına karşı hissettiğin çekim de insan olmanın doğasında var. Evet, kalbin biraz heyecanlanıyor olabilir, ama bu heyecan genelde geçici olur. Dikkat etmen gereken şey, bu hislerin kafanda “Hollywood’un romantik finali” haline gelmemesi.

Bazen hayatın tekdüzeliğinde bir iş arkadaşına karşı küçük bir çekim hissetmek normaldir. Önemli olan, bu hislerin hayatının geri kalanını nasıl etkilediğidir. Eğer bu iş arkadaşı hayal dünyasında biraz eğlencelik bir figürse, sorun yok. Ama onu “alternatif senaryo” olarak düşünmeye başlarsan, işte o zaman sinemadan çıkıp gerçek hayatın ciddiyetine dönmek gerekebilir!

Sonuç olarak, aşk üçgenleri her ne kadar filmlerde heyecanlı görünse de gerçek hayatta işler o kadar da basit değil. O yüzden kendine karşı biraz dürüst ol, iş yerindeki küçük bir heyecanı hafife al ve evdeki eşinle olan gerçek aşkın tadını çıkar. Bazen, final sahnesi zaten yanı başımızdadır.

Bana cinsellikle ve ilişkilerinizle ilgili her türlü sorunuzu iremhattatasor@gmail.com adresine yazabilirsiniz. Her hafta sorularınıza cevaplarımı burada okuyabilirsiniz.