Araştırmalar çok net: Heteroseksüel ilişkilerde seksi çoğunlukla erkekler başlatıyor. Ama bu, kadınların istemediği anlamına gelmiyor. Sadece başlatmadıkları anlamına geliyor.

UCLA’da yapılan ve hâlâ temel referans kabul edilen bir çalışmada, kadınların cinsel isteğe sahip olmalarına rağmen “yanlış algılanma” korkusuyla başlatmaktan kaçındıkları gösteriliyor. Bu çalışma, kadınların isteksiz değil, temkinli olduğunu ortaya koyuyor.

Kültürler arası farklar bu tabloyu daha da netleştiriyor. Mesela İskandinav ülkelerinde kadınların seksi başlatması olağan kabul edilirken, Fransa’da mesele “kimin başlattığı” değil, “nasıl başlatıldığı” olarak görülüyor.

Türkiye gibi daha geleneksel toplumlarda ise kadın başlatınca sistem hemen alarm veriyor: “Biraz fazla mı istekli?”, “Acaba çok mu tecrübeli?” Bu refleks biyolojik değil, tamamen kültürel.

Bunu çok net söyleyeyim: Kadınlar istemiyor değil, istemekten korkuyor. Çünkü küçük yaştan itibaren şu mesajlarla büyüyorlar: “Kadının istemesi ayıptır.” “İyi kadın bekler.” “Çok istekliysen değerin düşer.”

Bu cümleler çoğu zaman açık açık söylenmiyor; bakışla, susarak, utandırarak öğretiliyor. Sonra kadın olgunlaşıyor, istiyor ama eli gitmiyor.

Bir diğer neden, reddedilmeye dayanıklılığın öğretilmemesi. Ya vermezse pardon yani reddederse… Erkekler reddedilmeye alıştırılırken, kadınlar “reddedilmemek” üzerine yetiştiriliyor.

Bu yüzden kadın için başlatmak yalnızca bir istek ifadesi değil, aynı zamanda bir risk. “Ya istemezse?”, “Ya geri çekilirse?”, “Ya yanlış anlarsa?” soruları isteğin önüne geçiyor.

Birçok kadına göre istemek hâlâ kontrol kaybı gibi algılanıyor. Güçsüzlük, bağımlılık ya da açık verme olarak kodlanıyor.

Oysa cinsel tıp perspektifinden bakıldığında tam tersi geçerli: İsteğini ifade edebilen kişi daha güçlü. Çünkü bedenini ve sınırlarını tanıyordur.

Birçok kadın istemeyi öğrenmediği, başlatmayı ayıp sandığı ve bunu konuşamadığı için sessizce uzaklaşıyor. Cinsellik bittiğinde ise suç kendinde aranıyor.

Oysa sorun bireysel değil; kültürel.

Peki kadın başlatınca gerçekten “hafif kadın ” mı olur? Hayır.

Ama araştırmalar şunu gösteriyor: Aynı cinsel davranış kadın ve erkek tarafından yapıldığında farklı algılanıyor. Kadınların cinsel başlatıcılığının daha “rahat”, daha az “ciddi” ve daha az “ilişkiye uygun” olarak etiketlendiği; erkeklerde ise aynı davranışın normal ve beklenen bulunduğu gösteriliyor. Yani mesele davranış değil, davranışı kimin yaptığı.

Bu algı farkı tesadüf değil; öğrenilmiş bir refleks. Kültür, kadına isteği bastırmayı öğretiyor.

Erkekler için de tablo sanıldığı kadar romantik değil. Sanki erkekler kadın partnerlerini orgazma ulaştırmak için fiziksel bir sorumluluğa sahip, kadınlar ise orgazmı deneyimlemek için zihinsel olarak hazır olma psikolojik sorumluluğuna sahipler.

Bu kadar sorumluluk ve sürekli başlatan olmak, erkeğe reddedilme korkusu ve performans baskısı getiriyor. Bu baskı erkeklerde zamanla kaçınmaya ve cinsel istekte azalmaya yol açabiliyor. Yani “seksi erkek başlatır” miti yalnızca kadınlara değil, erkeklere de zarar veriyor.

Sonuç net: Kadın başlatınca hafif olmaz. Erkek başlatmayınca eksik olmaz. Asıl sorun, başlatmanın tek bir cinsiyete yüklenmesi.

Ve belki de asıl soruyu başa sarıp yeniden sormalıyız: Seksi kim başlamalı? Cevap çok basit: İsteyen (Neyi? Artık bunun cevabını da benden beklemeyin.)