İrem Hanım merhaba,
Ben 29 yaşında, bir yıllık evli bir kadınım. Eşimle birbirimizi çok seviyoruz ama cinsel olarak bir türlü ‘aynı kanalda’ buluşamıyoruz. Ben akşam sarılıp sevişmeyi seviyorum, günün stresini onunla atıyorum. O ise sabahları, işe gitmeden önce enerjik ve istekli oluyor. Gündüz benim aklım işte oluyor, sabah erken sevişmek fikri beni geriyor. Bu yüzden cinsel uyumumuz olmadığını düşünüyorum. Bu normal mi, ne yapacağız biz?

Değerli Okurum,
Öncelikle bu senin düşündüğün gibi “uyumsuzluk” değil; kadın ve erkek beden saatlerinin birbirinden tamamen farklı çalışmasının en klasik örneği.

Sen akşamcısın çünkü kadınlarda libido çoğu zaman duygusal yakınlık ve günün gevşemesi ile yükseliyor. Beden gece moduna geçince parasempatik sinir sistemi devreye giriyor: Kalp ritmi yavaşlıyor, stres azalıyor,ten teması daha keyifli geliyor. Kısacası: Aşk hormonların akşam mesaisinde çalışıyor.

Eşin sabahçı çünkü erkeklerde testosteron seviyesi sabah uyanınca zirve yapıyor. Yani onun libidosu biyolojik olarak “günaydın” diye bağırıyor. Bazen daha gözünü açmadan vücut “hazırım!” modunda.

Uyumsuzluk; biri isterken diğerinin hiç istememesi, sürekli reddedilme,arzunun bitmesi durumu. Sizinki sadece biyolojik saat farkı. Bu değiştirilebilir bir şey. Zamanda ortayı bulun. Bazı akşamlar akşam yakınlığı , bazı sabahlar (pazar sabahı gibi) sabah yakınlığı ile uyum başlayabilir.

Cinsel uyum beraberce inşa edilen bir şeydir. Siz daha ilk yıldasınız; bedenleriniz hâlâ birbirini tanıma aşamasında. Biraz iletişim, biraz esneklik, biraz oyun… Vallahi birkaç ay sonra o ritimler öyle bir oturur ki “biz uyumsuzuz” dediğin günlere gülersin.

Ereksiyonum Bir Var Bir Yok!

İrem Hanım merhaba,
Ben 38 yaşında, evli ve bir çocuk babasıyım. Son aylarda yatakta çok tuhaf bir durum oluyor: Bazen her şey normal, taş gibi oluyorum; bazen de tam ilişkiye girecekken sertleşmem gidiyor. Hatta bazen başta iyi olup birleşme anında düşüş yaşıyorum. Eşim ‘Benden mi?’ diye sorup moral bozuyor; ben de stresten iyice kilitleniyorum. Yaş mı, stres mi, sağlık mı bilmiyorum. Bu iniş çıkışlar normal mi?

Değerli okurum,
Önce şu cümleyi kalın harflerle yazalım: “Bir var bir yok ereksiyon” erkeklerin yüzde 60’ının hayatında en az bir dönem yaşadığı bir durum. Yani sen şu an “bozuk” değilsin, yalnız değilsin, istatistiğin tam göbeğindesin.

Bu tamamen beynin oyunu olabilir. Erkek beyninin en sevdiği spor kendini sabote etmek. “Ya olmazsa?” diye düşündüğün anda sempatik sinir sistemi devreye giriyor, kalp hızlanıyor, adrenalin artıyor, ereksiyon düşüyor. Ayrıca uykusuzluk ve yorgunluk testosteronun canını okuyor.

38 yaş, çocuk bir yandan, iş diğer yandan testosteronda iniş çıkışlar, odak dağılması ve performans baskısı başlıyor. Bu üçlü birleşince ereksiyon iptal bir saatliğine kapalı olabiliyor.

Eşinin bunu kişisel algılamaması çok önemli. Cinsel fonksiyon; eşin güzelliğiyle, cazibesiyle veya senin onu istemenle ilgili değil. Bu tamamen damar, hormon ve beyin kimyası meselesi. Bazen D vitamin eksikliği , tiroid problemleri, şeker (diyabet) başlangıcı, yüksek tansiyon, sigara veya antidepresan kullanımı gibi çok basit şeyler bile ereksiyonun “gel-git” yapmasına neden olabiliyor. Kan tahliliyle çözülüyor, merak etme.

“Başarılı olmalıyım” baskısını kaldır. Stres yönetimi önemli. Günde 10 dakika bile nefes çalışması yapan erkeklerde 6 hafta içinde ereksiyon kalitesi bilimsel olarak yükseliyor. Uykunu düzelt. Testosteronun %80’i uyku sırasında salgılanıyor. Geç yatıp erken kalkmak ve iş stresi en büyük ereksiyon düşmanı.

Bu dönem geçici. Ama geçmezse de çözüm bir uzmana görünmek, 15 dakikalık kan testi her şeyi çözebilir.

Sevgilimin Eski Karısından Nefret Ediyorum

İrem Hanım merhaba,
Ben 31 yaşında, 1 yıllık ilişkisi olan bir kadınım. Sevgilimle mutluyuz ama benim çok yıpratıcı bir sorunum var: Sevgilimin eski karısı beni deli ediyor. Eski karısının adını duysam kalbim sıkışıyor, sosyal medyasında sevgilimin yıllar önce beğendiği bir fotoğrafı görsem bile mideme taş oturuyor. İçimden ‘Ben yetmiyor muyum?’ diye geçiriyorum. Mantıklı olmadığını biliyorum ama hislerim kontrolsüz. Sevgilim yoruldu, ben yoruldum. Bu kıskançlık hastalık mı? İlişkimize zarar veriyorum diye çok korkuyorum.

Değerli okurum,
Önce şu cümleyi yazayım: “Kıskançlık” hastalık değildir — ama yönetilmediğinde ilişkiyi hasta eder. Kadın beyni, özellikle bağlanmış ilişkilerde, “tehdit” algısını güvenlik alarmı gibi çalıştırır.

Sevgilinin eski eşi bile olsa, beynin şöyle der: “Bu kadın bir zamanlar onun hayatındaydı. Demek ki potansiyel var.” Bu otomatik bir sistem, sen seçmiyorsun. Ama yönetebilirsin.

“Ben yetmiyor muyum?” sorusu en çok görülen soru. Ama mesele eşin değil; kendi değerini sürekli ölçmeye çalışman.

Sen farkında değilsin ama kıskançlık arttığında kadın bedeni de etkileniyor. Yoğun kıskançlık dönemlerinde kortizol (stres hormonu) yükseliyor, libido düşüyor, vajinal ıslanma gecikiyor ve orgazm eşiği yükseliyor. Yani kıskançlık, sadece kalbine değil, cinsel hayatınıza da direkt etki ediyor.

Kıskançlık sadece bir duygu; ama davranış haline gelirse sorun oluyor. Hele stalklamak, sorguya çekmek, sosyal medya dedektifliği tamamen ilişkiye zarar. Sen şu an “duygunu” fark etmişsin, bu çok iyi bir başlangıç.

Hemen kendini “karşılaştırma modundan” çıkar. Eski eşiyle yarışmıyorsun. Çünkü o kadın artık bir “kişilik” değil, senin zihninde büyütülmüş bir “hayalet”. Bu hayaleti küçültmenin yolu: Kendini sürekli kıyaslamayı bırakmak.

Her kıskançlık atağı bir “tetikleyici” ile gelir: ya sosyal medya, ya bir isim, ya bir mekân, ya bir davranış. Tetikleyiciyi fark edince duygu kontrolü kolaylaşır. Sen farkındasın, çözüm arıyorsun ve bu bile ilişkiyi güçlendiren bir adımdır.

Sevgili okurum, kıskançlık bir kadının duygusal ateşinin göstergesidir; yanlış değil, insanidir. Ama ateşin yönü önemli: İlişkiyi ısıtırsa güzellik olur, yakarsa zarar verir. Sen şu an ateşi kontrol etmeyi öğreniyorsun.Biraz farkındalık, biraz iletişim, biraz da kendi değerini hatırlamak…Hepsi bu.