Pekin’de son haftalarda hissettiğim atmosfer, rutin diplomatik gerginliklerden çok daha derin bir şeyin işaretini veriyor. Bu, bastırılmış tarihsel bir öfkenin yeniden yüzeye çıkışı.
Çin–Japon ilişkileri artık ne diplomasiyle kontrol edilebilecek kadar sade, ne de ekonomik karşılıklı bağımlılıkla dengelenebilecek kadar sağlam.
Bu iki ülke arasındaki çatışma hattı, tarih, haysiyet, kimlik ve güç mücadelesinin iç içe geçtiği bir fay hattına dönüşmüş durumda.
Ve bu sadece bugüne ait değil; kökü yüzyıllık bir travmada.
Tarihi Yaralar Kapanmadı: Öfke Diri, Güvensizlik Kalıcı
1990’larda Pekin’de genç bir diplomatken Japonya’ya yönelik öfkenin nasıl bilinçli şekilde diri tutulduğunu bizzat görmüştüm.
Aradan 30 yıl geçti ama sorular, tepkiler ve kuşkular aynı.
Neden?
Çünkü:
•Nanjing Katliamı, Çin’in kolektif hafızasında kapanmayan bir yara,
•Japonya’da ise savaş sonrası statü ve onur kaybı tamir edilememiş bir eksiklik.
Yasukuni Tapınağı’na yapılan her ziyaretin Pekin’de neden “deprem” etkisi yarattığını anlamak için sadece tarih değil, her iki toplumun kültürel psikolojisini ve onur algısını anlamak gerekir.
Bugün Çin sokaklarında Tayvan ya da Japonya konuşulduğunda verilen cevaplar çok sert, çok duygusal ve içgüdüseldir.
Bu kriz duygusaldır.
Bu kriz kimlikseldir.
Bu kriz diplomasiyle sınırlandırılamaz.
Ekonomik Bağımlılık Artık Bir Güvence Değil, Kırılganlık
Çin–Japon ekonomik ilişkileri devasa boyutta:
•Yıllık 350 milyar dolar ticaret,
•Japonya, Çin’in en büyük yatırımcılarından biri,
•Çin, Japonya’nın en büyük ticaret ortağı.
Ama paradoks şu:
Ekonomik bağımlılık güven üretmedi; rekabeti keskinleştirdi.
Çip savaşı, batarya yarışları, kritik mineraller, yeşil teknoloji…
Her alanda iki ülke hem birbirine muhtaç hem de birbirine meydan okuyor.
Bu nedenle artık Çin–Japon ekonomik ilişkisi sadece Asya’nın değil, küresel ekonominin en büyük kırılganlık kaynağı.
Askerî Dengeler: Japonya Yükseliyor, Çin Zirvede
2025 askeri tablosu son 20 yılın en keskin değişimini gösteriyor.
Çin:
•Resmî 250 milyar $, gayriresmî hesapla 400 milyar $ savunma bütçesi
•Dünyanın en büyük donanması
•Güney Çin Denizi’nde militarize adalar
•Tayvan çevresinde sürekli tatbikatlar
•Gelişmiş balistik füze kapasitesi
Japonya:
•70 milyar $ savunma harcaması — tarihi rekor
•ABD ile tam operasyonel entegrasyon
•F-35 filosu, uzun menzilli füze yatırımları
•Anayasa’nın 9. maddesinin fiilen yeniden yorumlanması
•“Kolektif meşru müdafaa” doktriniyle normalleşen bölgesel askeri rol
Japonya 70 yıl sonra ilk kez askerî bir güç hâline geliyor.
Pekin ise bunu varoluşsal bir tehdit olarak okuyor.
Tayvan: Sadece Ada Değil, Krizin Tetik Mekanizması
Japonya’nın yeni başbakanının Tayvan senaryosunu “varoluşsal tehdit” ilan etmesi Pekin’de şok etkisi yarattı.
Günlerdir Çinli muhataplarımdan taksi şoförlerine kadar herkes aynı soruyu soruyor:
“Japonya neden yeniden silahlanıyor?”
Tokyo’nun cevabı net:
•ABD ile birlikte Tayvan merkezli yeni bir güvenlik mimarisi kuruyor.
Pekin’in cevabı daha net:
•“Bu, Japon militarizminin geri dönüşüdür.”
İki okuma biçimi bir noktada mutlaka çarpışacak.
Sadece zamanlama belli değil.
İkinci Fay Hattı: Çin–Hindistan
Çin’in askeri dikkati sadece Japonya’ya dönük değil.
Hindistan’da da tırmanış açık:
•Himalayalar’da ölümcül çatışmalar
•Çin–Pakistan stratejik ekseni
•QUAD: ABD–Japonya–Hindistan–Avustralya
•Hint Okyanusu’nda çarpışan enerji ve lojistik yolları
Asya’da iki çatışma hattı tehlikeli biçimde birbirine yaklaşıyor.
OECD’de Gözlemlediğim Japonya: Sessiz Gücün Kaynağı
OECD’deki yıllarımda bir gerçeği çok net görmüştüm:
Japonlar teknik tartışmalara girdiğinde masanın ritmi değişir.
Çünkü:
•Disiplinli,
•Metodik,
•Analitik,
•Derinlikli…
Siyasi ağırlığı yüksek dosyalarda pek çok ülke bu nedenle Japonya’nın görünürlüğünü sınırlamak isterdi.
Bugün yeniden askerileşen Japonya, bu teknik kapasiteyle birleşince bölgedeki güç denkleminde çok daha farklı bir yere oturuyor.
Bundan Sonra Ne Olacak: Doğu Asya İçin Üç Olası Gelecek
Stratejik göstergeleri doğru okursak önümüzdeki on yılı görmek mümkün.
1. Kontrollü Gerginlik — En Olası Senaryo
•Sürekli askeri modernizasyon,
•Periyodik diplomatik krizler,
•Kritik teknolojilerde seçici kopuş,
•Tayvan çevresinde risk yönetimi…
Bu tablo Pasifik’in Soğuk Savaşı olur.
2. Zincirleme Çatışma — En Tehlikeli Senaryo
Küçük bir kıvılcım büyük savaşı tetikleyebilir:
•Tayvan çevresinde yanlış hesap
•Senkaku/Diaoyu’da çarpışma
•Himalayalar’da yeni can kaybı
•Kuzey Kore provokasyonu
ABD geri çekilemez.
Çin geri adım atamaz.
Bölgesel savaş küresel çatışmaya dönüşebilir.
3. Yeni Asya Düzeni — En İyimser ama En Zor Senaryo
2035’e kadar Çin ve Japonya arasında “rekabet içinde işbirliği” modeli oluşabilir:
•Ortak tarih komisyonları
•Askerî güven artırıcı mekanizmalar
•Tedarik zincirinde birlikte dayanıklılık
•Çin–Japonya–Kore üçlü platformları
Her ülkenin çıkarına ama en zor ihtimal.
Sonuç: 21. Yüzyılın Kaderi Doğu Asya’nın Soğukkanlılığına Bağlı
Doğu Asya hâlâ dünyanın üretim ve teknoloji merkezi.
Ama aynı zamanda küresel bir savaş riskinin en yüksek olduğu bölge hâline geliyor.
Tayvan’da, Senkaku’da, Kore Yarımadası’nda veya Himalayalar’da çıkacak küçük bir kıvılcım bile zincirleme bir kırılmayı tetikleyebilir.
Sino–Japon gerilimi, 21. yüzyılın gerçek jeopolitik fay hattıdır.
Ve OECD’de öğrendiğim bir hakikat var:
Japonları teknikte yenemezsiniz.
Çin’i stratejide durduramazsınız.
Eğer bu iki güç bir gün doğrudan çarpışırsa, değişecek olan sadece Asya değil:
Dünyanın tamamı yeni bir düzene evrilir.
