Son bir haftadır Fransa’nın güneyinde Saint Remy de Province’da harika bir gastronomi güzergahı üzerindeyim.

Ama aklım Gaziantep’te takılı kaldı.

Bu yıl Gaziantep’te düzenlenen gastronomi festivalinde öyle bir deneyim yaşadık ki, şehrin neden dünya haritasında tartışmasız bir “gastronomi başkenti” olarak kabul edildiğini derinlemesine hissettik.

Gaziantep mutfağının renkleri, tatları ve eşsiz lezzetleri yalnızca damakları şenlendirmedi; gördüğüm kadarıyla, şehrin ekonomisine de büyük katkılar sağladı.

Gaziantep’te kazanlar kaynadıkça, ekonomi de kaynıyor, kazançlar artıyor ve her boyutuyla büyüyor.

Gastronominin ekonomiye etkisi

Gastronomi, sadece kültürel bir zenginlik değil, aynı zamanda Gaziantep’in yerel ekonomisinin bel kemiği haline gelmiş durumda.

Her yıl düzenlenen Gaziantep Gastronomi Festivali, bu kültürel mirasın yalnızca kutlanmasını değil, aynı zamanda şehrin tarım, turizm, hizmet ve üretim sektörlerine sağladığı desteği de gözler önüne seriyor.

Festival boyunca, şehrin dört bir yanındaki restoranlar, oteller, zanaatkârlar ve küçük üreticiler adeta şehrin nabzını tutarcasına faaliyetlerine hız kazandırıyor.

Yerel esnaf ve üreticiler, normal zamanlara göre çok daha fazla gelir elde ediyor; bu da şehrin ekonomik dinamiklerine taze bir soluk getiriyor.

Gaziantep’in ünlü kebapları, baklavası ve çeşitli mezeleri, festivalin en çok dikkat çeken unsurları olarak öne çıkıyor.

Ancak bu lezzetlerin arkasında büyük bir yerel tarım ve hayvancılık ağı var. Festival, bu sektörlere de büyük katkılar sağlıyor.

Yerel üreticiler, festival aracılığıyla daha geniş bir pazara ulaşma imkânı bulurken, şehrin ekonomik sürdürülebilirliğine de uzun vadeli bir destek sunuluyor.

Festivale katılanlar, Gaziantep’in sadece lezzetlerle değil, aynı zamanda bu lezzetlerin ardındaki kültür, gelenek ve ekonomik güçle nasıl bir bütünlük sağladığını bizzat deneyimlediler.

İşte bu deneyim, Gaziantep’in başarısının gerçek manada anahtarı..

UNESCO’nun tanıdığı bir gastronomi şehri

Gaziantep’in tarih boyunca Hitit, Med, Asur, Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi medeniyetlerin etkisi altında şekillenen zengin mutfağı, 2015 yılında UNESCO tarafından “Gastronomi Şehri” ilan edilmesiyle taçlandırıldı.

Bu unvan, şehrin uluslararası alanda tanınırlığını artırdı ve turizme olan katkılarını katladı. Gastronomi, Gaziantep’in markalaşma sürecinin belki de en güçlü unsuru haline geldi.

Bu global başarı sadece turist çekmekle kalmadı; şehrin ekonomik yapısını da köklü bir şekilde olumlu etkiledi. Yerel işletmeler, bu unvanın sağladığı prestijle uluslararası pazarlarda rekabet edebilir hale geldi.

Festival ise her geçen yıl daha fazla turist, yatırımcı ve gastronomi meraklısını şehre çekerek, Gaziantep’i global bir cazibe merkezi haline getirdi. Daha katedecek uzun mesafe var ama sağlanan ilerleme bu haliyle bile göz kamaştırıyor.

Gaziantep’in sembol şehri olma başarısı

Bir şehir, sembolleriyle anılır ve bu semboller, o kentin kültürel ve ekonomik gücünün yansımasıdır.

Gaziantep mutfağı, sadece yemeklerin ötesinde bir yaşam tarzını, kültürel mirası ve bu mirasın korunarak geleceğe aktarılmasını simgeliyor. Festival, bu mirasın korunmasına ve dünya ile paylaşılmasına olanak sunarken, aynı zamanda Gaziantep’i global gastronomi sahnesinde bir kültür merkezi haline getiriyor.

Festivalde düzenlenen atölyeler, şeflerin katılımıyla gerçekleştirilen gösteriler ve paneller, Gaziantep mutfağının derinliğini tüm dünyaya tanıtıyor.

Gaziantep, bu etkinlikler sayesinde turizmin çekim noktası olmanın ötesinde, ekonomik ve sosyal kalkınma modeline de öncülük ediyor.

Fatma Şahin’in vizyoner liderliği

Gaziantep’in bulunduğu seviyeye taşınmasında yerel liderlik tartışmasız en önemli faktörlerden birisi.

Konuştuğumuz başarıların ardında, vizyoner belediye başkanı Fatma Şahin’in liderliği yatıyor. Bunu partili partisiz insaf sahibi herkes kabul ediyor.

Şahin, Gaziantep’i uluslararası arenada tanıtma konusunda önemli adımlar atarak şehrin gastronomi ve üretim merkezi olma yolunda büyük çaba sarf ediyor.

Hatta 2021 yılında OECD tarafından “Şampiyon Belediye Başkanı” ilan edildi. Şahin, sürdürülebilir kalkınma projeleri ve sosyal uyum konusundaki çabalarıyla yalnızca Gaziantep’i değil, Türkiye’yi de bir başarı hikayesi haline getiriyor.

Gaziantep’in gastronomi kültürü yalnızca turistik bir değer olarak değil, aynı zamanda şehrin sürdürülebilir ekonomik kalkınmasının en önemli yapı taşlarından biri olarak ele alınıyor. Bu festival, şehrin büyüme ve gelişim vizyonunun bir parçası olarak her geçen yıl daha fazla katılımcıyı ağırlıyor, gözle görülür global bir etki yaratıyor.

Deprem felaketinden ayağa kalkan şehir

Gaziantep, deprem felaketinden yara almış olmasına rağmen, dimdik ayağa kalkarak sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da yeniden inşa ediliyor.

Bu toparlanma sürecinde şehrin mutfak kültürü, kültürel mirası ve dayanışma ruhu, en önemli faktörlerden biri oldu.

Gaziantep Gastronomi Festivali ise, bu dirilişi ve yeniden yapılanmayı taçlandıran, şehrin gücünü ve kararlılığını gösteren bir platform haline geldi.

Gaziantep halkı, esnafı, üreticileri ve şefleri, festival boyunca el ele vererek, şehrin sadece gastronomi alanında değil, ekonomik ve sosyal alanlarda da ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gösterdi.

GastroANTEP, Gaziantep’in tarihine, kültürüne ve dayanıklılığına bir övgü niteliğinde. Deprem sonrası yeniden inşa sürecinin en güzel sembollerinden biri olarak, bu festival şehrin kolektif ruhunu ve birlikte başarma gücünü taçlandırdı.

Gaziantep esnafıyla sohbetler

Bir şehri anlamanın en iyi yollarından biri, o şehrin esnafıyla vakit geçirmek ve onların gözünden şehri tanımaktır. Gaziantep esnafıyla sohbetlerimiz sırasında, festivalin şehre olan ekonomik katkılarının boyutlarını daha yakından görme fırsatımız oldu.

1977’den beri hizmet sektöründe olan Ökkeş Özsabuncuoğlu, festivalin hem şehir tanıtımına hem de yerel üreticilere büyük katkı sağladığını ifade ediyor. Özsabuncuoğlu’na göre, festivalin düzenlendiği dönemde Gaziantep’teki ticari faaliyetler normal zamanlara kıyasla önemli ölçüde artıyor.

Bir diğer esnaf, Tahmis Kahvesi’nin işletmecisi Mehmet Hilmi Bağcı ise festivalin Gaziantep’in gastronomi merkezi olarak daha da ön plana çıkmasını sağladığını belirtiyor. Bağcı’ya göre, festival sırasında şehre gelen ünlü şefler, gazeteciler ve turistler, Gaziantep’in ulusal ve uluslararası imajını güçlendiriyor. Bu da yerel işletmelerin gelirlerini artırırken, şehrin ekonomik yapısına uzun vadeli bir katkı sağlıyor.

Tabii ki böyle büyük bir festivalin arkasında birçok ismin emeği var.

Festival boyunca Gaziantep Belediye İletişim Daire Başkanlığının tam Batı standartlarındaki profesyonelliği beni çok etkiledi.

Ayrıca, Hışvahan Restoran ve Oteli’nin efsanevi kurucusu Mine Özmen de festivalin başarıya ulaşmasında büyük katkı sağlayanlardan biriydi. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili Fikret Kileci de Gaziantep’in ve Türk iş dünyasının tanınması için büyük çaba sarf ediyordu.

Dayanışma ve ortak akılla büyüyen bir şehir

Gaziantep Gastronomi Festivali, yalnızca şehrin mutfak kültürünü değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik dayanışmayı da simgeliyor. Belediye, valilik, iş dünyası ve esnafın iş birliğiyle düzenlenen festival, şehrin uluslararası alandaki başarısının temellerini güçlendiriyor. Bu dayanışmanın ve iş birliğinin meyvelerini her yıl daha fazla turist, yatırımcı ve gurmenin şehre akın etmesiyle topluyor.
Gaziantep’in bu başarısı, şehrin gelecekte daha geniş çaplı festivallere, etkinliklere, yatırımlara ve yenilikçi projelere ev sahipliği yapacağının sinyallerini veriyor.

Bana sorarsanız, Gaziantep yalnızca mutfak kültürüyle değil, ekonomisiyle ve akıllı liderliği ile de büyük kazanımlar elde ediyor.

Kazanlar kaynıyor, ekonomi kazanıyor ve Gaziantep dünya sahnesinde parlamaya devam ediyor.

Bütün kentlerimiz markalaşma, yerel ekonominin canlandırılması, küresel sahnede yer alması, turist ve yatırımcı çekmesi gibi hususlarda Gaziantep’den ilham almasını umuyor, diliyorum.

Özellikle de Gaziantep sonrasında ziyaret ettiğim Nice’den Avignon’a, Aix-en-Provence’dan Cotignac’a uzanan Provence gastronomi duraklarını da deneyimlerken Gaziantep ve Urla ile parlayan gastronomi kültürümüzün zengin mutfak çeşitlerine sahip tüm kentlerimize profesıonel bir disiplinle yaymamız gerektiğine daha fazla inanıyorum.