Tahran’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi arasında yapılan görüşmede, İran’ın Van’da yeni bir başkonsolosluk açmak istediğinin resmen açıklanması, Türkiye’de olduğu kadar bölgede de dikkatle not edildi.

Kağıt üzerinde bu adım son derece teknik bir diplomatik düzenleme gibi görünse de, zamanlaması, coğrafi tercihi ve bölgesel jeopolitik bağlamı, gelişmenin daha geniş bir stratejik çerçeve içinde değerlendirilmesini gerektiriyor.

Bu değerlendirme yapılırken abartılı yorumlara kapılmamak önemli. Zira Türkiye de İran sınırına yakın Tebriz, Urumiye ve Meşhed’de üç başkonsolosluk bulunduruyor. İran’ın da Erzurum, Trabzon ve İstanbul’a ek olarak sınır hattına yakın bir şehirde daha varlık göstermek istemesi, ilk bakışta son derece doğal bir diplomatik tercih.

Konsoloslukların hukuki görev alanı bellidir; tek başına bir konsolosluk açılması, Türkiye–İran ilişkilerinde dramatik bir kırılmaya işaret etmez.

Buna rağmen dün İsrail’in en büyük radyo istasyonunun arayıp özellikle bu kararın İsrail ve Avrupa açısından olası stratejik sonuçlarını yorumlamamı istemesi şaşırtıcı değildi. Sorularının merkezinde şu vardı:

“Türkiye’nin İran’a yaklaşması, Ankara’yı İsrail karşıtı bir çizgiye mi itiyor?”

Türkiye’nin İran’la İsrail’e karşı bir ortak cephe oluşturma niyetinde olmadığını; ancak Gazze’deki trajedi, Suriye’deki saldırılar ve bölgede yükselen gerilim karşısında Ankara’nın duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getirdiğini belirttim.

Peki yine de Van’da açılacak bir İran başkonsolosluğunun İsrail’i ilgilendiren boyutu olabilir mi?

Evet — ama sanıldığı kadar dolaysız değil.

Sayısal Denge Var, Stratejik Simetri Yok

Bugün itibarıyla iki ülkenin karşılıklı diplomatik varlığı sayısal olarak birbirine yakın:

•Türkiye’nin İran’da 1 büyükelçilik + 3 başkonsolosluğu bulunuyor.

•İran’ın Türkiye’de 1 büyükelçilik + 3 başkonsolosluğu var.

Van’da açılacak yeni temsilcilik, tabloyu İran lehine 5’e 4 olarak değiştirecek. Bu sayıların kendi başına özel bir anlamı yok. Fakat İran’ın Türkiye’nin doğu sınırına yakın bir şehri seçmesi, salt idari gerekçelerle açıklanamayacak bir tercihe işaret ediyor.

30 Milyar Dolar Hedefi ve Van’ın Sınır Ekonomisindeki Merkezi Rolü

Fidan–Arakçi görüşmesinin önemli başlıklarından biri iki ülke arasındaki ticaret hacminin 30 milyar dolara çıkarılması hedefiydi. Yaptırımlar altında nefes almakta zorlanan İran için Türkiye hayati bir ekonomik güzergâh. Van ise iki ülke arasındaki en işlek sınır kapılarından biri.

Dolayısıyla İran’ın Van’da konsolosluk açmak istemesi:

•sınır ticaretini kolaylaştırmak,

•lojistik ve vatandaş işlemlerini hızlandırmak,

•yerel ekonomik bağları güçlendirmek gibi gerekçelerle tamamen uyumlu.

Ama hikâyenin tamamı bundan ibaret değil.

İran Konsolosluklarının “Çok Amaçlı” Niteliği

İran’ın konsoloslukları dünyanın pek çok yerinde yalnızca vize, pasaport ve ticaret işlemleri yürüten rutin temsilcilikler olarak çalışmaz. Çoğu zaman siyasi, sosyal ve istihbari işlevler de üstlenir. Bölgesel diplomasi çevrelerinde bu bilinen bir gerçektir.

Bu misyonlar çoğu zaman:

•etnik hareketliliği (Kürt, Azeri) izler,

•yerel siyasi nabzı tutar,

•sınır güvenliği dinamiklerini takip eder,

•dini ve ticari ağlarla temas kurar,

•sahadan istihbarata dayalı veri toplar.

Van, bu açıdan İran için son derece elverişli bir gözlem alanıdır:

PKK–PJAK hattının hareketliliği, Türkiye–Azerbaycan ilişkilerinin bölgesel yansımaları, İran’ın kendi içindeki Azeri nüfusun duyarlılıkları ve sınır ötesi ticaret akışları burada kesişiyor.

İsrail Boyutu: Tehdit Değil, “Veri Noktası”

Malatya’daki Kürecik AN/TPY-2 erken uyarı radarı, İran’dan gelebilecek balistik tehditlerin erken tespiti açısından NATO’nun — dolayısıyla İsrail savunma mimarisinin — en kritik unsurlarından biri.

Van’daki bir İran varlığı Kürecik’e coğrafi olarak yakın olmasa da aynı güvenlik kuşağı içinde yer aldığı için, İsrail açısından yakından izlenmesi gereken gelişmelerden biridir.

Bu bir tehdit değildir; ancak dikkate alınması gereken bir parametredir.

Azeri Faktörü: İran’ın Kardaki Sessiz Fay Hattı

İran’ın kuzeybatısında yaşayan 15–25 milyon Azeri, Karabağ sonrası dönemde daha da hassas bir jeopolitik unsura dönüştü.

•Türkiye–Azerbaycan ittifakının güçlenmesi,

•Zengezur Koridoru tartışmaları,

•Azerbaycan–İsrail arasındaki güvenlik işbirliği

Tahran açısından “kuzeyden kuşatma” riskini artırıyor.

Azerbaycan’ın İsrail istihbaratı için uzun süredir bir gözlem ve dinleme platformu olarak kullanıldığına dair iddialar, İran’ın bu bölgeye yönelik dikkatini daha da arttırmış durumda.

Van’daki konsolosluk, İran’a bu dinamiği daha yakından izleme imkânı sunacaktır.

Nükleer Diplomasi Yumuşarken Çevrede Sertleşen Adımlar

İran şu sıralar Batı ile nükleer müzakerelerde daha ılımlı bir ton kullanıyor. Fakat bu, İran dış politikasının bilinen bir ikili karakteridir:

Dışarıya yumuşak mesaj; bölgede sessiz güç biriktirme.

Van hamlesi, İran’ın bölgesel “yer tutma” stratejisinin parçası olarak tam da bu denkleme oturuyor.

PKK–PJAK Dinamiği: Türkiye’nin Baskısı, İran’ın Duyarlılığı

Türkiye’nin PKK’ya yönelik baskısı son yıllarda yeniden yapılandı. PJAK ise örgütün İran uzantısı olarak Tahran’ın kendi iç güvenlik önceliklerinde kritik bir yer tutuyor.

Dolayısıyla Türkiye’nin atacağı her adım, İran’ın kendi Kürt nüfusu üzerindeki algısını doğrudan etkiliyor. Van’daki bir İran misyonu, bu gelişmeleri sahadan izleme ve erken uyarı mekanizması işlevi görecektir.

Sonuç: Ne Abartılacak Ne de Göz Ardı Edilecek Bir Adım

İran’ın Van’da konsolosluk açma isteği:

•büyük bir tehdit değil,

•yeni bir stratejik eksen kayması da değil,

•olağanüstü bir fırsat veya risk de teşkil etmiyor.

Ancak hiçbir şey olmamış gibi okunması da doğru olmaz.

Bu adım, İran’ın:

•Türkiye ile ekonomik bağı güçlendirme,

•sınırdaki etnik ve güvenlik dinamiklerini izleme,

•PKK–PJAK hattındaki değişiklikleri takip etme,

•Azeri nüfusun sosyo-politik hareketliliğini gözleme,

•nükleer diplomasi yumuşarken çevrede kapasite artırma amaçlarının birleşiminden oluşuyor.

Dolayısıyla mesele, abartısız ama dikkatli bir okuma gerektiriyor.

Van’daki konsolosluk, daha büyük jeopolitik satrancın küçük ama anlamlı taşlarından biridir.